Kanal değiştiren kadın televizyoncu ve olayların perde arkası

Medya Gurubu’nun en çok okunan yazarı ve (Yaz geceleri hariç) haftada iki kez yaptığı tartışma programı da iyi reyting yapan televizyoncusu elindeki zarları tavlanın içine sertçe savurdu…

GAZETECİLER.COM-

Köşe yazarlarını okuyorum…
Televizyonda ahkâm kesenleri dinliyorum…
Sanırsınız ki hepsi, kutuplaşmadan şikâyetçi…
Öyle bir anlatıyorlar ki kutuplaşmanın kötülüklerini…
Zannedersiniz hepsi, “barış ve uzlaşma” konusunda birer “Ekip Meleği”…
Oysa…
Hiç de öyle değil…
Oysa…
Hepsi kadrocu…
Oysa…
Hepsi kutuplaşmacı…
Oysa hepsi, kendi çalıştıkları gazete ve televizyonlarda kutuplaşmanın öncüleri…
Kendilerinden olmayan, kendilerine biat etmeyen bütün meslektaşlarını harcıyorlar…
Birer kör testere gibiler…
Şimdi sizlerle bir kulis bilgimi paylaşacağım…
Köşesinde ve yönettiği TV programında kutuplaşmayı, başkalarını ötekileştirmeyi lanetleyen bir
yazar/moderatör adamla bir moderatör kadının, bir başka moderatör kadını nasıl harcadıklarını,
çalıştıkları medya gurubunda nasıl kutuplaşma yaptıklarını anlatacağım…

* * *

Bir kadın televizyon moderatörü bir haber kanalının bütün bir yaz çilesini çekti…
Diğer pek çok meslektaşı yaz tatilinin keyfini çıkarırken o bütün bir yaz boyu kanalı sırtında taşıdı…
Yaz ve haliyle televizyon kanallarının en az izlendiği bir dönem olmasına rağmen reyting rekorları kırdı…
Türkiye’nin gündemini onun programlarında yapılan konuşmalar tayin etti…
O, neredeyse her gece saatlerce ekranda konuklarının kaprislerini gülümseyerek göğüslüyor, kanalın kahrını çekip prestijini yükseltiyordu…
Kanalın iki “ünlü” erkek ve kadın moderatörü ise yatlarda, sahillerde deniz ve güneşin keyfini çıkarıyorlardı…
Ve… Tatil sezonu bitti…
İki ünlü moderatör kanala döndü…
Yıldızı giderek parlayan…
Reyting rekorları kıran kadın moderatörden kurtulmalıydılar…
Bunu ise ancak, bütün bir yazı patronun yanında geçiren erkek yazar ve moderatör
gerçekleştirebilirdi…
Yani…
Başarılı kadın moderatör “istiskal edilerek” ödüllendirilmeliydi(!)…
Çünkü bu ülkede “başarı” alkışlanmaz kıskanılırdı…
Çünkü bu ülkede “başarılı” mutlaka cezalandırılırdı…
Çünkü bu ülkede başarılı kadın ya da erkek derhal “istenilmeyen” ilân edilirdi…
Çünkü…
Bu ülkede başarılı mütevazı, başarılı hasedin karşısında hep kaybederdi…
Çünkü bu ülkede başarılı mütevazı her şeyi başarırdı da…
Sadece güç sahibi olmayı ve güçlüyü elde etmeyi başaramazdı…
Başarı haset ise ilk olarak gücü ve güçlüyü ele geçirirdi…
Çünkü…
Başarılı haset, başarılı mütevazının terminatörüydü…
Az sonra size reyting rekorları kıran…
Ama…
Fazla başarılı ve bir o kadar da mütevazı olduğu için istiskal edilen…
Ve…
Ruhsal mobing uygulandığı için TV kanalından ayrılmak zorunda kalan o başarılı kadın moderatörün başına gelenleri anlatacağım…

* * *

Medya Gurubu’nun en çok okunan yazarı ve (Yaz geceleri hariç) haftada iki kez yaptığı tartışma programı da iyi reyting yapan televizyoncusu elindeki zarları tavlanın içine sertçe savurdu…
Başını zarlardan kaldırmadan, “Kanalın prestijini yok ediyor” dedi… Attığı zarları oynarken devam etti: “Kanal onunla özdeşleştiriliyor adeta…”
“Saçmalama” derken patronun sesi azarlar gibiydi… “Hiçbiriniz kanalla özdeşleşemezsiniz…
Hem kız çok iyi gidiyor… Programları reyting rekoru kırıyor…”
“Olabilir ama bizim gurubu da yıpratıyor bu arada… ”
En çok okunan yazar ve TV programcısı patrondan yüz bulamadı…
Patronun en bilinen özelliğiydi…
Gurubunda çalışanların sadece işini iyi yapıp yamadıklarıyla ilgilenirdi O…
Ne siyasi düşüncelerine bakardı çalışanlarının…
Ne de yaşam tarzlarına itiraz ederdi…
“Oyna oyununu ve sen kendi işine bak” dedi…

* * *

Ve sonra…
Aynı televizyon programcısı ve köşe yazarı kanalın genel yayın yönetmenine gitti…
Patrona söylediklerini tekrarladı…
“Eğer yine böyle devam eder, haftada en az dört gece ekrana çıkarsa”… Durdu… Gözlerini genel yayın yönetmeninin bakışlarından kaçırdı… “Ben program yapmam…”
Hiç şaşırmadı genel yayın yönetmeni…
Her an böyle bir kıskançlık gösterisiyle karşılaşacağını biliyordu…
“Çok başarılı ama… Çok da iyi reyting yapıyor” dedi…
Yazar, genel yayın yönetmeninin ses tonundan anladı ki; karşısındaki bu adam da birçoğu gibi kendisinin patron üzerindeki gücü ve etkisinden korkuyordu…
Söylediklerini umursamadığını gösterir bir ses tonuyla, patrona anlattıklarının aynısını hatta biraz da abartarak ona da tekrarladı…
O “kadının” kanalın adıyla özdeşleştiğini ve kanalın prestijini yıktığını iddia etti…
“Ne yapalım yani?” diye sordu genel yayın yönetmeni çaresizliğini gizlemeye gerek görmeden…
“Haftada bir gece program yapsın”…
“Haftada bir gece mi?..”
“Evet… Bir gece yeter… Koy Pazar gecesi maçların olduğu saate de görelim reytingini…”
Genel Yayın Yönetmeni düşünür gibi yaptı…
Karşısındaki bu haset, muhteris adamın gücünü tahmin etmeye çalıştı…
Patronun gözündeki vazgeçilmezliğini biliyordu…
Çünkü…
En çok onun köşesi okunuyordu…
Gazetenin her gün makale yazan tek yazarıydı…
Ve…
Yaptığı TV programı da keza iyi reyting yapıyordu…
Ve daha da önemlisi…
Karşısındaki bu “kıskanç” adam patron için çok önemliydi…

* * *

Bir de…
O adama ruh ikizi kadar benzeyen bir kadın sürümü vardı kanalda…
Şirinliğiyle herkesi tavlayan ama oyun içinde oyun kurmakta pek mahir olan o kadının programları da
iyi reyting alıyordu…
İktidar muhalifleri en rahat ona konuk olduklarında söyleyebiliyorlardı söylemek istediklerini…
Ve…
O kadın da istemiyordu haber kanalını bütün bir yaz sırtında taşıyan meslektaşını…

* * *

Ve… Karar verildi…
Yazar/televizyoncu adam haftada iki, kadın moderatör ise üç gece çıkacaktı ekrana…
Haber kanalını bütün bir yaz sırtında taşıyan kadın moderatör ise üç büyüklerden birinin mutlaka maçı olduğu Pazar geceleri ekranda olacaktı sadece…
Yani…
Başarının cezalandırılma…
Başarılının kovulma veya gitmek için zorlanması kuralı uygulanmış, başarılı(!) olmuştu…
Ayrıldı kadın moderatör…
Eski yuvasına döndü…
Muhterisler (Şimdilik) kazandı…
Ama sadece “şimdilik”…


Yakup Murat