Kanal D Genel Yayın Yönetmeni'nin 'Aşk-ı Memnu' öfkesi
Kanal D Genel Yayın Yönetmeni İrfan Şahin, yeni projelerini ve televizyon izleyicisinin trendlerini anlattı.
Kanal D Genel Yayın Yönetmeni İrfan Şahin, yeni
projelerini ve televizyon izleyicisinin trendlerini Kelebek’le
paylaştı. “Aşk-ı Memnu”nun çok konuşulan sevişme sahnelerini de
yorumlayan Şahin, “TRT’nin 1970’lerde yayınladığı ‘Aşk-ı Memnu’
daha cesurdu” dedi.
Televizyon izleyicisinin yeni trendi
nedir?
- Genç bir nüfusa sahip olduğumuz için, hayalleri yüksek bir
seyircimiz var. Geleceğe güvenle bakmak ve daha fazla gülmek
istiyorlar. Türkiye ‘umut’ toplumu. Herkesin bir konuda umudu var.
Dolayısıyla seyirci televizyonda kendi acılarını, umutlarını,
endişelerini, sevinçlerini görmek istiyor. Televizyon izleyicisinin
yeni trendi bu.
Peki televizyon programları bu hayalleri doğru
yönlendiriyor mu?
- Ben yanlış yönlendirildiğini düşünmüyorum. Biz bazen olaylara
öğretmen edasıyla yaklaşıyoruz, “Doğru mesajlar veriyor muyuz,
doğru yetiştiriyor muyuz” gibi... Televizyona böyle misyonların
yüklenmesi yanlış. 27 milyon internet kullanıcısının olduğu bir
ülkede gençlik, tuşlara basarak dünyadaki her yere ulaşabiliyor.
Doğru yönlendirmenin; aile, okul, sosyal kurumlar, örf ve
geleneklerle bir bütün halde halledilmesi gerekiyor. Bu misyonu tek
başına aileye, televizyona ya da okula yükleme şansımız kalmadı
artık. Bizim televizyon olarak yapmamız gereken, bu topyekûn sistem
içerisinde görevimizi en iyi şekilde yerine getirmek.
Kanal D’nin misyonu
nedir?
- Biz Türkiye’nin kanalıyız. Türkiye’nin resmiyiz, aynasıyız.
Seyirci televizyon karşısında kendisini görüyor. Temel felsefemiz
bu... Biz de insanların kendilerini görebilecekleri bir yapı
kurmaya karar verdik. Örneğin Seda Sayan’ın “Susma” programı... Bu
programı eğitici, öğretici, insanlara dersler çıkaran bir program
haline getirelim dedik. Bunu öğretmen edasıyla değil, yaşanmış
hayat hikâyelerini televizyon ekranına taşıyarak yapmaya karar
verdik. Hatalardan nasıl dersler çıkarabileceğimizi konuşacağız,
tartışacağız. Hedefimiz bu...
BBC BENİMLE RÖPORTAJ YAPMAYA
GELİYOR
Kanal D, dizilerde çok başarılı, bunun sırrı
nedir?
- Uzun vadeli çalışıyoruz. Bir işi en ince detaylarıyla
hesaplıyoruz. Türkiye’de dizi prodüksiyon kalitesi, dünya
standardına göre çok yükseldi. Biz bu anlamda Avrupa’nın birçok
ülkesinden çok daha ilerideyiz. Bugün Kanal D’nin dizileri birçok
ülkede yayınlanıyor. Mesela BBC, önümüzdeki hafta benimle röportaj
yapmaya geliyor. Kanal D’nin yurtdışına sattığı ilk dizi olan
“Gümüş”ün yapımcısı benim. Bu diziyi ben sattım, sonra da arkası
geldi. Şu an Ortadoğu’daki 30 ülkede ve Balkanlar’daki birçok
ülkede dizilerimiz yayınlanıyor. Şimdi bize Ukrayna’dan talep
geldi. Birçok Avrupa ülkesinden talep var. Türk dizileri buralarda
patlamış durumda.
BBC de bunun farkına vardı ve bu işi başlatan kişi
olarak sizinle röportaja geliyor...
- Aynen öyle... Bizim dizilerimiz yayınlandığı ülkelerdeki
toplumlar üzerinde birtakım değişikliklere de neden olmuş. Mesela
Ortadoğu’da Osmanlı hep sömürge olarak okutulmuş. Arap dünyası da
Türklere karşı her zaman soğuktu. Orada yaşayan biri bana, “Türk
dizileriyle Araplar’ın Türklere bakış açısı değişti” dedi. Türkiye
ne kadar para harcarsa harcasın, bunu başaramazdı. “Kültür ihracı”
kadar etkili bir kavram daha yok. Romanya’da Kanal D var,
dizilerimiz orada da gösteriliyor ve bu yıl Romanya’dan Türkiye’ye
turist akımı oldu. Kanal D Romanya, Türk dizileri sayesinde ülkenin
üç büyük kanalından biri haline geldi. Bulgaristan’da “Binbir Gece”
izlenme rekorları kırıyor. Bizimle yeni dizi anlaşmaları yapmak
istiyorlar. Türkiye’yi bundan daha güzel ne anlatabilir ki? Şimdi
Yunanistan ile bir şeyler yapacağız. Üstelik talep onlardan geldi.
Bu, sektörü de global düşünmeye sevk etti. Yapımcılar kaliteye önem
vermeye başladı.
HERKES TELEVİZYON İŞİNDEN ANLIYOR!
Dizilerimizin yurtdışındaki etkisini, ülkemize ve sektöre faydasını
görüyoruz. Ama bir kesim, dizilerin beyinleri uyuşturduğunu
düşünüyor. Bir yönetici olarak bu eleştirilere ne
diyorsunuz?
- Biz kimseyi televizyon seyretmesi için zorlamıyoruz. İnsanların
zamanlarını farklı opsiyonlar ile geçirme özgürlükleri var.
Televizyon bu seçeneklerden sadece biri. Diziler ise tüm dünyada en
çok tercih edilen ve en çok izlenen program türü. Bu Türkiye’ye
özel bir konu değil. Bugün herkesin televizyon hakkında bir fikri
var. Herkes televizyon işinden anlıyor! Birileri sürekli bir şey
söylüyor. Ama kimse Türkiye’de 250 kanalın olduğunu hesaba
katmıyor. İnsanlara aynı anda yüzlerce programı seçme imkanı
sunuyorsunuz, bu çok büyük bir özgürlük. Eğer ülkede kısıtlı sayıda
televizyon kanalı olsaydı, o zaman “beyin uyuşturma” iddiasına
katılırdım.
SANKİ PORNO YAYINLIYORUZ
“Aşk-ı Memnu”daki Bihter ve Behlül’ün sevişme sahneleri
aylardır gündemde. Abartılıyor mu sizce?
- Türkiye çok değişiyor ve ben bu değişimi bazı yerlerde anlamakta
zorluk çekiyorum. TRT’nin 1970’lerde yapmış olduğu “Aşk-ı Memnu”
daha cesurdu. Ama biz şu anda Bihter ile Behlül’ün sevişme
sahnesini konuşuyoruz. Adı ‘sevişme sahnesi’ olduğu için insanlar
önyargılı yaklaşıyor. Sanki porno yayınlıyoruz! Normalde o sahnede
hiçbir şey yok. Ben o sahnelerin çok daha sertini pek çok
televizyondaki yabancı filmlerde, magazin programlarında görüyorum.
Ben sadece nutkum tutulmuş bir şekilde olanları izliyorum...
HANIMIN ÇİFTLİĞİ İÇİN YENİ KÖŞK İNŞA ETTİK
Peki... Özgü Namal ve Mehmet Aslantuğ’un başrol oynadığı
“Hanımın Çiftliği”, Kanal D’nin yeni sezondaki en iddialı dizisi.
Neler söylemek istersiniz bu projeyle ilgili olarak?
- “Hanımın Çiftliği”, bizim için pek çok şeyin ilki. O yüzden çok
heyecanlıyım. Bu dizi için 15 aydır çalışıyoruz. Orhan Kemal’in
eserinden uyarlandı, dönem hikâyesi olduğu için de çok büyük bir
prodüksiyona kalkıştık. 1950’leri gerçek durumuyla ekrana getirmek
istedik. O dönemle ilgili yüzlerce belge ve fotoğraf inceledik,
araştırma yaptık. 1950’lerde Adanalı kadın ve erkeklerin
bugünkünden daha şık olduğunu gördük. Çok özel bir kostüm tasarım
çalışması yaptık ve bunları birebir diziye uyarladık. Dönemin
arabalarını çok zor şartlar altında bulduk. Köşk konusunda ise
sıkıntı yaşadık, aradığımızı bulamayınca yeni bir köşk inşa ettik.
Çok emek verdik, titiz bir çalışma yaptık. İlk bölümün çekimleri
tam 27 gün sürdü.
“Hanımın Çiftliği”, 20 yıl önce TRT’de de
yayınlanmıştı. O versiyonunu seyrettiniz mi?
- Hayır seyretmedim, çünkü kafamı karıştırmak istemedim.
Sema Eren/Hürriyet