Kaktüs eken, menekşe biçer mi?..
Aydın Bey, Milliyet’i çok uğraştığı halde satın alamamıştı… Çünkü gazetenin efsane genel yayın yönetmeni Abdi İpekçi....
ADNAN BERK OKAN
Ziya Paşa
şöyle demişti…
“Ya bister-i kemhâda, ya virânede can
ver
Çün bây u geda bâye beraber
gidecektir”…
Bunu şöyle çevirebiliriz günümüz
Türkçesine…
İster taht üstünde can ver istersen çıplak
toprak üstünde...
Hiçbir şey fark etmez…
Zenginle fakir oraya (ahrete) beraber
gidecektir…
Aydın Doğan
başta olmak üzere kimi varlıklı insanlarımız bunu
görmüyor olabilirler mi?..
Nereden mi aklıma geldi?..
Bir haberden…
Meğer Aydın Doğan’ı Maliyeye ve SPK’ya eski
bir çalışanı ihbar etmiş…
Bir insan, eski patronunu neden şikâyet
eder?..
1.) Çok fazla sorumluluk sahibidir,
patronunun yaptığı yasa dışı işleri vicdanı kabul
etmez…
2.) Eski patronundan büyük bir kazık
yemiştir…
Habere göre muhbiri vicdanı rahatsız
etmiş…
Zaten öyle belgeler vermiş ki Devlet
bürokrasisine, Aydın Doğan’ın bunları inkârı mümkün
değilmiş…
İşte bu yüzden Ziya Paşa’nın insanoğlundaki
“Mal Hırsı”nı eleştiren beyitini hatırladım ya…
Ve daha başka şeyleri de…
“Kaktüs ekenin, menekşe
biçemeyeceği” gerçeğini…
Aydın Bey,
Milliyet’i çok uğraştığı halde satın
alamamıştı…
Çünkü gazetenin efsane genel yayın yönetmeni
Abdi İpekçi, Milliyet’in “Gazeteci” olmayan bir işadamına
satılmasını kabul edemiyordu…
İlginçtir…
İpekçi öldürüldükten sonra, Ercüment Karacan’ın (Milliyet’in kurucu
sahibi) adamlarından birkaçının desteği ile Milliyet’in yönetimine
girdi…
Sonra bütün hisseleri satın
alıp gazetenin sahibi oldu…
Daha sonra gözünü Hürriyet’e
dikti…
Bu kez de Hürriyet’in genel yayın yönetmeni
Çetin Emeç’i aşamıyordu bir türlü…
Ve o günlerde çok ilginç bir olay
yaşandı…
Erol Simavi, Çetin
Emeç’in bütün karşı çıkmalarına rağmen
dönemin Başbakanı Turgut Özal’a hitaben bir “Açık Mektup”
yayımladı…
Çetin Emeç
bunu neden yaptığını sorduğunda Erol Simavi şu
cevabı veriyordu:
“Çok yoruldum… Gazeteyi satacağım ve
İsviçre’ye yerleşip dinleneceğim"…
Çetin Emeç,
patronunun bu söylediklerine de itiraz
etti…
Çok geçmeden de (tesadüf bu ya) Çetin Emeç de
Abdi İpekçi gibi, son derecede makul bir genel yayın yönetmeni
olduğu, hiçbir terör örgütü aleyhinde ya da lehinde tek söz
söylemediği halde “öldürüldü”…
Sonradan; Başbakan Turgut Özal’a hitaben
yazılan o mektubun fikir babasının ve hatta yazarının Yaşar Eroğlu
olduğu söylendi…
Bu kez de Çetin Emeç gibi düşünen Simavi
ailesinin yakın ve içtenlikli dostları, Hürriyet’in Aydın Doğan’a
satılmasını engellediler…
Bir gün rastlantıya bakın ki; Hürriyet’in
patronu Erol Simavi dâhil, gazetenin Doğan’a satılmasını istemeyen
bütün Hürriyetçiler, Hürriyet’in kurucusu Sedat Simavi’nin kabri
başında toplanmış, rahmetli Simavi’yi anarken hemen yanı başlarında
bir bomba patlıyordu…
O sırada hemen bütün Hürriyetçiler (ki ortak
özellikleri gazetenin Aydın Doğan’a satılmasını istemeyişleriydi)
bombanın tesiriyle yaralandılar…
İlginçtir; gazetenin Aydın Bey’e satılması
için kulis yapan iki Hürriyet çalışanı o törene geç kaldıkları(!)
için yetişememişlerdi…
Bunlar; Yaşar Eroğlu ve Ertuğrul
Özkök’tü…
Bu olaydan sonra Erol Simavi kesin kararını
verdi: Hürriyet’i Aydın Doğan’a satacaktı…
Ve sattı…
Ertuğrul Özkök
halen Genel yayın yönetmeni…
Yaşar Eroğlu
uzun yıllar Aydın Bey’e hizmet(!) ettikten sonra
ayrıldı…
Ve bugün…
Aydın Doğan,
birileri tarafından Başbakan Erdoğan’la kanlı
bıçaklı edildi…
Bir çalışanı onu Maliye ve SPK’ye ihbar
etti…
Şimdi hem vergi ve hem de hapis cezası
tazyikiyle başa çıkmaya çalışıyor…
Gazetelerini, televizyonlarını satmak için
müşteri arıyor…
Men Dakka duka!..