Julianne Moore için kötü oyuncu kararını veren Bakanlık yetkilisi kim?

Radikal yazarı Yekta Kopan, filme dair çok ilginç ayrıntıların altını çizdi.

Turizm sektörünün son bir yıldır gündeminde olan  "Julianne Moore'un oynadığı Türkiye'nin tanıtım filmi" ile ilgili bir yazı kaleme alan Radikal yazarı Yekta Kopan, filme dair çok ilginç ayrıntıların altını çizdi.

İşte Kopan'ın Radikal'de yayımlanan o yazısından çarpıcı bölümler:

"... Tanıtım filmi ortalarda yok. Peki ne oldu bu filme? Gelin olayın arka planını biraz aralayalım.

Şık döşenmiş bir oda. Üç ya da dört bürokrat. Duvardaki dev ekranda ya da perdede kızıl saçlı, hoş bir kadın var. Yüzünde yıllar önce geldiği Türkiye’ye olan özlemini görüyoruz.

Derken adamlardan biri öfkeyle ayağa kalıyor ve bağırıyor: “Durdurun şu saçmalığı! Ben hayatımda böyle kötü oyunculuk görmedim. Rezalet!”

Filmdeki oyuncunun adı Julianne Moore.

Onun oyunculuğunu ‘kötü’ bulan kişinin adını bilmiyoruz.

Aslında böyle bir sahnenin yaşanıp yaşanmadığını da bilmiyoruz.

Tek bildiğimiz, bir yılı aşkın zamandır gündemde olan “Julianne Moore’un oynadığı Türkiye’nin tanıtım filmi” projesinin çöp olduğu.

Hikayeyi bilmeyenler için bir özet yapacağım. “Ben biliyorum” diyenler, doğrudan yazının sonuna gidebilirler. (Böylece internet gazeteciliğinin ‘parlak’ buluşu foto-galeri benzeri bir zıplatma olayına da girmiş olurum.)

Bakanlıkların bütçeleri var.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2015 bütçesinde artış bekleniyor.

Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri 2015 yılı bütçesi ödenek teklif tavan rakamlarına göre, 2014’te 1 milyar 550 milyon lira olan Kültür ve Turizm Bakanlığı için 2015’te 1 milyar 843 milyon 91 bin lira bütçe ayrılması öngörülmüş.

Cumhurbaşkanlığı bütçesinde beklenen %97’lik artışın yanında düşük bir oran belki. Olsun, yine de bir artış var sonuçta.

Bakanlık, bu bütçenin bir kısmını da tanıtım faaliyetleri için harcıyor. Doğaldır.

Tam bu noktada, Umut Erdem imzasıyla Hürriyet’te çıkan habere bir bakalım.

Haberi aynen aktarıyorum: “Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye’nin tanıtımını verdiği Iconisus & I Mean It ortaklığının başkanı Emrah Yücel’in hazırladığı ve bu sene ‘Unutma Beni’ filmindeki performansıyla ‘En İyi Kadın Oyuncu’ Ödülü’nü alan Hollywood yıldızı Julianne Moore’un rol aldığı tanıtım filmine vize vermedi. Yücel, geçen yıl filmin setinden Julianne Moore’un yer aldığı görüntüleri paylaşırken, sanatçının “Türkiye’nin tanıtım yüzü” olacağını duyurmuştu. Bakanlık yetkilileri filme vize verilmeme nedenini açıklamıyor. Ancak Hürriyet’in edindiği bilgiye göre bakanlığın, filmde Moore’un oyunculuğunu beğenmediği, tekrar çekilmesini istediği, ancak oyuncunun bu talebi kabul etmediği öğrenildi. Moore, tanıtım filminde, çocukluğunda Türkiye’ye gelmiş bir turisti canlandırıyor ve uçakta, geçmişe dönüşlerle o seyahatleri hatırlıyordu.”

Haberi buraya kadar okuyunca tuhaf bir durumla karşı karşıya olduğumuz hissine kapılıyoruz. Bakanlık, tanıtım filmi için bir ajansı görevlendirmiş. Bu ajans bir dünya yıldızı ile anlaşmış. Film çekilmiş. Ama bakanlıktan “bir takım yetkililer” sonucu –oyunculuk açısından- beğenmemiş.

Hatta oyunculuğunun beğenilmediği, Julianne Moore’a da iletilmiş. Gerçekten tuhaf değil mi?

Hürriyet, haber takibi yapmış ve bakanlık yetkililerine durumu sormuş. Gerçi soruyu yanıtlayan yetkilinin adı belli değil ama yine de kulak verelim:  “O reklam ajansımızın bir projesi, biz gerçekleştirmedik ve bakanlığımızın deklarasyonu da değildi; ajansın kendisinindi. Filmi yayınlamadık, proje aşamasında kaldı. Biz geçtiğimiz yıl bunun gibi 30 tane film yaptık. Bunlar yolda karşılaştığımız konular. Biz yolda karşılaştığımız konuları değil, yolun sonunda ortaya çıkardığımızı tartıştırırız ve konuşuruz. Yolun sonuna getirmediğimiz bir konuyu konuşmamız doğru olmaz.”

Bu açıklamayla olay biraz renk değiştirdi sanki.

Ama biz sıradan insanların kafası iyice karıştı.

İhalenin sonunda bir ‘görevlendirme’ mi yapıldı yoksa sadece bir ‘proje’ mi beklendi, anlamak mümkün değil. Haberde, 3-4 milyon dolar civarı bütçesi olan projenin iptali ile Emrah Yücel’in yaklaşık 1 milyon 500 bin dolar zarar ettiği belirtiliyor. Eğer bir ihale sonucu verilmiş bir ‘görev’ varsa, bu zarar Yücel’in mi yoksa bakanlık bütçesinin mi, o da belli değil.

Umut Erdem’in haberi, hafızamızı tazelemeyi de unutmuyor.

Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay “Dönemimde tanıtım ihalesi, tam şeffaflıkla yapıldı,” demiş.

Eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel “Dünyada altıncı sırada yer alan Türkiye için bu kampanya çok amatörce,” diye dertlenmiş.

Ali Atıf Bir ise “Türkiye’nin çağrışımlarını ‘ecnebi’, üstelik de ‘kızıl’ saçlı, ‘hep problemli, depresif kadını oynar’ diye adı çıkmış bir oyuncuyla eşleştirmek oldukça riskli, hatta yanlış,” diye yorumlamış.

Geçen yıl MHP Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Ayşenur İslam'a yönelttiği eleştiriyi de unutmayalım: Demirel "Bu tür isimlerle, bu tür kadınların bedeni üzerinden Türkiye’yi tanıtmak size ne kadar akılcı geliyor? Bir kadın olarak, Türkiye tanıtımında bir Hollywood yıldızına avuç dolusu paralar verilip, Türkiye’yi sanki 19’uncu yüzyılda tanıtıyormuşuz gibi böyle bir figür üzerinden tanıtmayı nasıl buluyorsunuz?” diye sormuştu.

Şimdi bütün bu yazılanları sıralayıp bir fotoğraf çekmeye çalışalım: Olmuyor, bulanık çıkıyor.

Belki çok basit bazı sorularla bu tuhaf fotoğrafı netleştirebiliriz:

1.      Bu reklam filminin şeffaf olduğu vurgulanan ihalesi nasıl sonuçlandı? Daha açık soralım: Iconisus & I Mean It ortaklığına “Şu parayı alın, bize bir film çekin” mi dendi, yoksa “Bir film çekin, getirin, beğenirsek parasını öderiz” mi?

2.      Iconisus & I Mean It ortaklığını 1,5 milyon dolar zarara soktuğu, toplamda 3-4 milyon dolarlık bir iş olduğu söylenen bu reklam filminin bütçesi tam olarak nedir? Bir işin bütçesinden “3-4 milyon dolar” diye bir ortalamayla bahsedilebilir mi? Aradaki 1 milyon dolar ‘küsurat’ gibi görülebilir mi?

3.      İki yıldır tartışılan ve çeşitli noktalarda ‘sorunlu’ olan projenin reddi için neden çekimlerin bitmesi beklendi?

4.      Film, senaryo aşamasında bir kontrolden geçmedi mi?

5.      Eğer film, senaryo aşamasında kontrolden geçtiyse, ‘beğenilmeyen’ gerçekten de Julianne Moore’un oyunculuğu mu? Bu konuda kararı kim –ya da kimler- verdi? (O konuşmayı ya da raporu merak etmemek elde değil: “Başroldeki hanımın tatmin etmeyen oyunculuk performansı nedeniyle...”)

6.      Tanıtım yapmak için yola çıkılmış bir hikayede, haftalar önce Oscar almış bir oyuncuyu ‘reddetmek’ nasıl bir Türkiye algısı yarattı? (Olayın yabancı basında yansımalarının başladığını hatırlatayım.)

7.      Eğer adını öğrenemediğimiz gizemli yetkilinin dediği gibi bu iş ‘bakanlığın deklarasyonu’ değilse, Iconisus & I Mean It ortaklığı neden böyle demeçler veriyor?

8.      Bizler neden gerçekleri değil, ya dedikoduları ya da olayların magazin yönünü takip etmek zorunda bırakılıyoruz?

9.      Bunca reklam-sinema-televizyon sektörü olan Türkiye’de, basit bir tanıtım reklamı işi neden tuhaf bir yılan hikayesine döndü?

10.  Acaba Julianne Moore, bütün bu yaşananlar karşısında ne düşündü?

Fotoğraf netleşti mi?

Bence hayır.

Çünkü bir netlik aranmıyor. Neresinden tutacağımızı bilemediğimiz bir hikayenin içinde boğulacak gibi oluyoruz.

Diyebilirsiniz ki, bunca sorunun içinde konuşacak bu mu kaldı?

Sistemin tuhaflığını anlamak ve konuşmak için güzel bir örnek bence...

Yok bu bana yetmez, daha tuhaf bir hikaye dinlemek istiyorum diyorsanız...

Haziran 2008’de terk edilen, 2010 Kültür Başkenti Ajansı tarafından yenilenmesi için 115 milyon lira ayrılan, 2012 yılında bu rakamın yarı fiyatına geçici bir onarım yapılmasına karar verilen, 29 Ekim 2013 tarihinde kapılarının açılacağı söylenen, Sabancı Holding’in restorasyonu için 30 milyon lira verdiği, yaşadığı türlü maceradan sonra bir karakol rolü oynatılmaya başlanan AKM’den söz edelim isterseniz..."