İzleyici twitti canlı yayını gerdi
İzleyicinin Başbakan ile ilgili sorusunu yanıtlayan Can Ataklı'nın sözleri canlı yayında gerginliğe neden oldu.
GAZETECİLER.COM (ÖZEL
HABER) Habertürk'te Pazar günü yayınlanan
Türkiye'nin Nabzı programı farklı siyasi konumdan
gazetecileri bir araya getiriyor ve Türkiye'nin gündemindeki
konuları tartışmalarını sağlıyor.
Doğal olarak birbirinden farklı çizgilerdeki isimler gündeme dair fikirlerini paylaşırken zaman zaman ortam geriliyor, taraflar söylenenleri üzerine alıyor, gerginlik programın ruhuna yansıyor. Kavgayı önlemenin yolu genellikle reklama gitmek, arada da tartışanları sakinleştirmeye çalışmak oluyor.
Dün de öyle oldu. Can Ataklı'nın, Mehmet Ocaktan ve Elif Çakır ile girdiği polemik programın tansiyonunu yükseltti. Programın zirve noktası ile Hürriyet yazarı Yalçın Doğan'ın Star yazarı Mehmet Ocaktan için söylediği sözler oldu. Doğan, Ocaktan için tepkisini "AK Parti milletvekilinden gazeteci yapılınca böyle oluyor" diyerek gösterdi.
İZLEYİCİ TWİTTİ ORTAMI GERDİ
İşte izleyicinin twitterdan sorduğu soruyla canlı yayının karıştığı o anlar:
Didem Arslan Yılmaz: Bir soru var Can bey, "Sayın Başbakan önemli mesajlarını neden yurtdışı gezilerde veriyor?" şeklinde bir soru var.
Can Ataklı: Onu söyleyeyim hemen. Basit o. Bu başbakan, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde basın toplantısı yapmayan tek başbakan. Onun için bir şey açıklayacağı zaman, açıklamak istediği adamların önemli olmasını istiyor. Çurçur muhabirlere açıklamayayım diyor. Başbakanlık muhabirlerine filan... O zaman da ne oluyor. Uçağa topluyor gazetecileri...
Mehmet Ocaktan: Herkese açık konuşuyor yahu...
Can Ataklı: Hayıııır. Bak bir şey diyeceğim. Hiç dikkatinizi çekmiyor mu ya? Bugüne kadar bütün başbakanlar, ama senede bir ama 2 yılda bir genel basın toplantısı yapar. Ben de gidebilirim.
Mehmet Ocaktan: Herkesin bir tarzı var.
10 YILDIR BASIN TOPLANTISI YAPILMIYOR
Can Ataklı: Hayııır. Öyle herkesin tavrı değil. 10 yıldır bu ülkede bir başbakan geniş katılımlı bir gazeteci ordusunun soru sorduğu bir toplantıya çıkmadı. Seçtiği gazetecileri uçağa alıyor. Uçakta da arkadaşlarımız sorabildikleri kadar, yani çanak yapıyorlar demiyorum, genel yayın müdürleridir, başyazarlardır... Sorabildikleri kadar, korkularına...
Mehmet Ocaktan: Yanlış... Niye yanlış biliyor musun?
Can Ataklı: Neden yanlış?
Mehmet Ocaktan: Yanlış. Yurt dışına giderken, gelirken, ya da burada herhangi bir toplantıdan sonra gazeteciler, bütün gazetelerin temsilcileri...
Can Ataklı: En yetkilileri orada işte...
Mehmet Ocaktan: Allah Allah... Havaalanına gelirken seçiyorlar mı ya?
Can Ataklı: Hayıııır. Kesin seçiyor tabi.Sen de biliyrosun, yapma gözünü seveyim.
Mehmet Ocaktan: Uçağa alırken demiyorum.
Can Ataklı: Bir dakika Başbakan'ın toplantılarına her hangibir muhabir gidemiyor.
Didem Arslan Yılmaz: Çıkışta sorabilir diyor.
Can Ataklı: ... gidemiyor!
Mehmet Ocaktan: Hayır ya öyle bir şey yok. Nasıl gidemiyor.
KONGRESİNE BİLE GİDEMEDİ GAZETECİLER
Yalçın Doğan: Kongresine bile gidemediler ya... Akreditasyon uygulaması var.
Mehmet Ocaktan: Kongre başka bir şey.
Can Ataklı: Soru sormaya gidenler seçiliyor. Başbakanlık muhabirleri gidebiliyor.
Mehmet Ocaktan: Dışarıya gidenlerden söz etmiyorum.Yanlış anlıyorsun.
Can Ataklı: İçeride de dışarıda da öyle.
Mehmet Ocaktan: Havaalanında bütün gazeteciler var. Yapmayın ya, Ankara Temsilciliği yaptım ben ya.
Elif Çakır: Kim seçiyor?
Can Ataklı: Başbakan seçiyor.
Elif Çakır: Yani NTV'nin...
Can Ataklı: Ya siz gidebiliyor musunuz? Mesela, başbakan Ankara'ya gidiyor. Havaalanında girip soru sorabiliyor musunuz?
GAZETECİLİĞİ BENİM GİBİ ANLAMADIĞINIZ KESİN
Elif Çakır: Siz elinizi kolunuzu sallaya sallaya daha önceki iktidarlar döneminde girdiniz mi?
Can Ataklı: Evet.
Elif Çakır: Nasıl sordunuz?
Can Ataklı: Bayağa...
Elif Çakır: Napıyorsunuz? Elinizi kolunuzu sallaya sallaya gidiyorsunuz...
Can Ataklı: Eveeet! Benim basın kartım var.Bir saniye bakın. Siz gazeteciliği nasıl anlıyorsunuz bilmiyorum ama bizim bir basın kartımız var.
Elif Çakır: Sizin gibi anlamadığımdan eminim.
Can Ataklı: Benim gibi anlamanız mümkün değil, ben gazeteciyim, o ayrı.Bakın basın kartımız vardır. Biz o basın kartıyla gireriz.
Mehmet Ocaktan: Yanlış bir şey üzerinden tartışıyoruz.
Can Ataklı: Ama bakın Elif Hanım diyor ki, elinizi kolunuzu... Bakın ben elimi kolumu sallayarak değil, basın kartımla girerim.
Mehmet Ocaktan: Ben sana bir şey diyeyim, elini kolunu sallayarak hiç bir yere giremezsin.
Can Ataklı: Bu nasıl bir demokrasi ya... Yeni çıktı bunlar.
O MİKROFONLAR KAMERALAR MOZAMBİK'İN Mİ?
Mehmet Ocaktan: Hayır yeni değil. Ankara'da havaalanına bütün Ankara'daki başbakanlık muhabirleri ...
Can Ataklı: Odur işte... Onu söylüyorum.
Mehmet Ocaktan: Başbakanlık muhabirleri niye var. Başbakan bir yerde toplantı yaparsa giderler. Soru da sorarlar...
Can Ataklı: İlk defa Türkiye'de bir başbakan 10 yıllık başbakanlığında hiç bir basın toplantısı yapmadı.
Mehmet Ocaktan: Hiç bir dönemde böyle olmadı.
Can Ataklı: Her dönemde vardı.
Mehmet Ocaktan: Allah Allah. Benim tarzım...
Can Ataklı: Tarz değil. Öyle bir şey değil bu. Dünyanın her ülkesinde... Doğrudur Beyaz Saray'da da Beyaz Saraty muhabirleri vardır. Onun dışında kimse girmez içeri. Burada da öyle.
Elif Çakır: Tamam sorun ne?
Can Ataklı: Basın toplantısı yapmıyor diyorum ya...
Elif Çakır: Bu konuşulanlar, mikrofonlar, kameralar Mozambik'in kamerası mı?
Can Ataklı: Ya soru sorulamıyor diyorum. Soru soramıyor...
ÜZERİNDE BAŞBAKANLIK YAZAN TEK HÜVVİYET GAZETECİLERDE VAR
Mehmet Ocaktan: Bakın başbakan'a yabancı bir konuk geldi. Başbakanlığın önünde bütün muhabirler gelebilir. Kural budur. Gazetecilik budur. Enerji muhabiri geçiyordu, ben de başbakana bir soru sorayım ... Böyle bir şey yok.
Can Ataklı: Ben öyle demiyorum. Basın kartı başbakanlık tarafından veriliyor biliyor musun? Bir tek hüvviyet vardır, üzerinde Başbakanlık yazan... Bir tek gazetecilerde vardır. Bu da şu demektir. O kartın sahibi gazeteci kabul edilir ve izlemek istediği toplantılara, eğer akreditasyon yoksa rahatlıkla girer. Maç da dahildir buna, miting de dahildir... Davete gerek olmadığını belirtmek için verilir o kart. Ama şimdi o işler bitti. Başbakan'ın sevdikleri... Siz yapmadığınız için...
Elif Çakır: Sevdikleri değil...
Can Ataklı: Siz bana diyorsunuz ki gazeteciliğimiz farklı ...
Elif Çakır: Basın toplantısı olacak, sonra denilecek ki herkes gelsin buraya.
Can Ataklı: Herkes değil işte. Anlamadığınız şu...
Mehmet Ocaktan: Basın kartı olan herkes gelsin...
Can Ataklı: Evet...
Mehmet Ocaktan: Yok ki öyle bir şey.
EMİN ÇÖLAŞAN, TANSU ÇİLLER'E SORU SORDU
Can Ataklı: Bir şey söyleyeceğim, 28 şubat diye konuşuyor ya... En muhalif gazeteci, o günün başbakan yardımcısı Tansu Çiller'e, öfkeden çıldırmış halde Emin Çölaşan'dı. Emin Çölaşan gitti basın toplantısına soru sordu, Tansu Çiller de yanıtladı. Şimdi bugün böyle bir şeyi, hele sizin gibi düşününce hayali bile edilmez. Öyle olur mu? Olur... Olacak... Olmalı. Denetim budur. Kaçmayacaksın bundan.
Mehmet Ocaktan: Her şeyin bir kuralı var.
Didem Arslan Yılmaz: Can Bey izninizle...
Can Ataklı: Bir taraftan müthiş bir demokrasi, özgürlük... Burada hemen kural.
Mehmet Ocaktan: Maksat şu değil mi? Bütün gazetelerin başbakanlık muhabiri var zaten. Bir de sizin gitmenizin ne anlamı var. Vatan'ın başbakanlık muhaibir oradaysa,sizin gitmenize ne gerek var.
Can Ataklı: Ben otuz küsür yıldır gazeteciyim, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a kadar bütün yurt içi ve yurt dışı gezilerde, bize, Yalçın Abi de bilir, sen de bilirsin, yazı gelir, Başbakanımız şu ülkeyi ziyaret edecek. Gazetenizden uygun göreceğiniz bir yazar...
Mehmet Ocaktan: Herkesi çağırmazlar. Öyle bir şey yok.
AK PARTİ MİLLETVEKİLİNDEN GAZETECİ YAPINCA BÖYLE OLUYOR
Can Ataklı: Hep böyle gittik.
Yalçın Doğan: Nasıl öyle bir şey yok. 30 yıldır böyle oldu be... Nasıl öyle bir şey yok.
Mehmet Ocaktan: yok öyle bir şey.
Yalçın Doğan: Önce milletvekili olup sonra gazeteci olunca böyle oluyor işte. Ak Parti milletvekilini gazeteci yapınca böyle oluyor işte. O kadar doğru bir şey söylüyor ki... 30 yıldır böyle. Ben Ankara temsilciliği yaptım, genel yayın müdürlüğü yaptım bunları gayet iyi biliyorum.
Mehmet Ocaktan: Ben de Ankara temsilciliği yaptım. Hiç öyle bir şey yok.
Can Ataklı: Bu dönem için haklısınız, Tayyip Erdoğan ile bu başladı. Bunu bir de Evren yapardı. Evren ilk iki yurtdışı gezisinde patronları çağırdı.
Elif Çakır: Darbeci birisiyle bir başbakanı kıyaslıyorsunuz öyle mi?
Can Ataklı: Allah rızası için bir dakika, Bizim Başbakanımız, Kenan Evren'e 1994 senesinde sayın cumhurbaşkanım aynı dönem çalışsaydık Türkiye'yi uçururduk dedi. Bugün darbeci diye yargılayınca tuhaf geliyor tabi bana.
Didem Arslan Yılmaz: İzinizle bir ara vermemiz gerekiyor. Konu çok başka yerlere gidiyor.
Doğal olarak birbirinden farklı çizgilerdeki isimler gündeme dair fikirlerini paylaşırken zaman zaman ortam geriliyor, taraflar söylenenleri üzerine alıyor, gerginlik programın ruhuna yansıyor. Kavgayı önlemenin yolu genellikle reklama gitmek, arada da tartışanları sakinleştirmeye çalışmak oluyor.
Dün de öyle oldu. Can Ataklı'nın, Mehmet Ocaktan ve Elif Çakır ile girdiği polemik programın tansiyonunu yükseltti. Programın zirve noktası ile Hürriyet yazarı Yalçın Doğan'ın Star yazarı Mehmet Ocaktan için söylediği sözler oldu. Doğan, Ocaktan için tepkisini "AK Parti milletvekilinden gazeteci yapılınca böyle oluyor" diyerek gösterdi.
İZLEYİCİ TWİTTİ ORTAMI GERDİ
İşte izleyicinin twitterdan sorduğu soruyla canlı yayının karıştığı o anlar:
Didem Arslan Yılmaz: Bir soru var Can bey, "Sayın Başbakan önemli mesajlarını neden yurtdışı gezilerde veriyor?" şeklinde bir soru var.
Can Ataklı: Onu söyleyeyim hemen. Basit o. Bu başbakan, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde basın toplantısı yapmayan tek başbakan. Onun için bir şey açıklayacağı zaman, açıklamak istediği adamların önemli olmasını istiyor. Çurçur muhabirlere açıklamayayım diyor. Başbakanlık muhabirlerine filan... O zaman da ne oluyor. Uçağa topluyor gazetecileri...
Mehmet Ocaktan: Herkese açık konuşuyor yahu...
Can Ataklı: Hayıııır. Bak bir şey diyeceğim. Hiç dikkatinizi çekmiyor mu ya? Bugüne kadar bütün başbakanlar, ama senede bir ama 2 yılda bir genel basın toplantısı yapar. Ben de gidebilirim.
Mehmet Ocaktan: Herkesin bir tarzı var.
10 YILDIR BASIN TOPLANTISI YAPILMIYOR
Can Ataklı: Hayııır. Öyle herkesin tavrı değil. 10 yıldır bu ülkede bir başbakan geniş katılımlı bir gazeteci ordusunun soru sorduğu bir toplantıya çıkmadı. Seçtiği gazetecileri uçağa alıyor. Uçakta da arkadaşlarımız sorabildikleri kadar, yani çanak yapıyorlar demiyorum, genel yayın müdürleridir, başyazarlardır... Sorabildikleri kadar, korkularına...
Mehmet Ocaktan: Yanlış... Niye yanlış biliyor musun?
Can Ataklı: Neden yanlış?
Mehmet Ocaktan: Yanlış. Yurt dışına giderken, gelirken, ya da burada herhangi bir toplantıdan sonra gazeteciler, bütün gazetelerin temsilcileri...
Can Ataklı: En yetkilileri orada işte...
Mehmet Ocaktan: Allah Allah... Havaalanına gelirken seçiyorlar mı ya?
Can Ataklı: Hayıııır. Kesin seçiyor tabi.Sen de biliyrosun, yapma gözünü seveyim.
Mehmet Ocaktan: Uçağa alırken demiyorum.
Can Ataklı: Bir dakika Başbakan'ın toplantılarına her hangibir muhabir gidemiyor.
Didem Arslan Yılmaz: Çıkışta sorabilir diyor.
Can Ataklı: ... gidemiyor!
Mehmet Ocaktan: Hayır ya öyle bir şey yok. Nasıl gidemiyor.
KONGRESİNE BİLE GİDEMEDİ GAZETECİLER
Yalçın Doğan: Kongresine bile gidemediler ya... Akreditasyon uygulaması var.
Mehmet Ocaktan: Kongre başka bir şey.
Can Ataklı: Soru sormaya gidenler seçiliyor. Başbakanlık muhabirleri gidebiliyor.
Mehmet Ocaktan: Dışarıya gidenlerden söz etmiyorum.Yanlış anlıyorsun.
Can Ataklı: İçeride de dışarıda da öyle.
Mehmet Ocaktan: Havaalanında bütün gazeteciler var. Yapmayın ya, Ankara Temsilciliği yaptım ben ya.
Elif Çakır: Kim seçiyor?
Can Ataklı: Başbakan seçiyor.
Elif Çakır: Yani NTV'nin...
Can Ataklı: Ya siz gidebiliyor musunuz? Mesela, başbakan Ankara'ya gidiyor. Havaalanında girip soru sorabiliyor musunuz?
GAZETECİLİĞİ BENİM GİBİ ANLAMADIĞINIZ KESİN
Elif Çakır: Siz elinizi kolunuzu sallaya sallaya daha önceki iktidarlar döneminde girdiniz mi?
Can Ataklı: Evet.
Elif Çakır: Nasıl sordunuz?
Can Ataklı: Bayağa...
Elif Çakır: Napıyorsunuz? Elinizi kolunuzu sallaya sallaya gidiyorsunuz...
Can Ataklı: Eveeet! Benim basın kartım var.Bir saniye bakın. Siz gazeteciliği nasıl anlıyorsunuz bilmiyorum ama bizim bir basın kartımız var.
Elif Çakır: Sizin gibi anlamadığımdan eminim.
Can Ataklı: Benim gibi anlamanız mümkün değil, ben gazeteciyim, o ayrı.Bakın basın kartımız vardır. Biz o basın kartıyla gireriz.
Mehmet Ocaktan: Yanlış bir şey üzerinden tartışıyoruz.
Can Ataklı: Ama bakın Elif Hanım diyor ki, elinizi kolunuzu... Bakın ben elimi kolumu sallayarak değil, basın kartımla girerim.
Mehmet Ocaktan: Ben sana bir şey diyeyim, elini kolunu sallayarak hiç bir yere giremezsin.
Can Ataklı: Bu nasıl bir demokrasi ya... Yeni çıktı bunlar.
O MİKROFONLAR KAMERALAR MOZAMBİK'İN Mİ?
Mehmet Ocaktan: Hayır yeni değil. Ankara'da havaalanına bütün Ankara'daki başbakanlık muhabirleri ...
Can Ataklı: Odur işte... Onu söylüyorum.
Mehmet Ocaktan: Başbakanlık muhabirleri niye var. Başbakan bir yerde toplantı yaparsa giderler. Soru da sorarlar...
Can Ataklı: İlk defa Türkiye'de bir başbakan 10 yıllık başbakanlığında hiç bir basın toplantısı yapmadı.
Mehmet Ocaktan: Hiç bir dönemde böyle olmadı.
Can Ataklı: Her dönemde vardı.
Mehmet Ocaktan: Allah Allah. Benim tarzım...
Can Ataklı: Tarz değil. Öyle bir şey değil bu. Dünyanın her ülkesinde... Doğrudur Beyaz Saray'da da Beyaz Saraty muhabirleri vardır. Onun dışında kimse girmez içeri. Burada da öyle.
Elif Çakır: Tamam sorun ne?
Can Ataklı: Basın toplantısı yapmıyor diyorum ya...
Elif Çakır: Bu konuşulanlar, mikrofonlar, kameralar Mozambik'in kamerası mı?
Can Ataklı: Ya soru sorulamıyor diyorum. Soru soramıyor...
ÜZERİNDE BAŞBAKANLIK YAZAN TEK HÜVVİYET GAZETECİLERDE VAR
Mehmet Ocaktan: Bakın başbakan'a yabancı bir konuk geldi. Başbakanlığın önünde bütün muhabirler gelebilir. Kural budur. Gazetecilik budur. Enerji muhabiri geçiyordu, ben de başbakana bir soru sorayım ... Böyle bir şey yok.
Can Ataklı: Ben öyle demiyorum. Basın kartı başbakanlık tarafından veriliyor biliyor musun? Bir tek hüvviyet vardır, üzerinde Başbakanlık yazan... Bir tek gazetecilerde vardır. Bu da şu demektir. O kartın sahibi gazeteci kabul edilir ve izlemek istediği toplantılara, eğer akreditasyon yoksa rahatlıkla girer. Maç da dahildir buna, miting de dahildir... Davete gerek olmadığını belirtmek için verilir o kart. Ama şimdi o işler bitti. Başbakan'ın sevdikleri... Siz yapmadığınız için...
Elif Çakır: Sevdikleri değil...
Can Ataklı: Siz bana diyorsunuz ki gazeteciliğimiz farklı ...
Elif Çakır: Basın toplantısı olacak, sonra denilecek ki herkes gelsin buraya.
Can Ataklı: Herkes değil işte. Anlamadığınız şu...
Mehmet Ocaktan: Basın kartı olan herkes gelsin...
Can Ataklı: Evet...
Mehmet Ocaktan: Yok ki öyle bir şey.
EMİN ÇÖLAŞAN, TANSU ÇİLLER'E SORU SORDU
Can Ataklı: Bir şey söyleyeceğim, 28 şubat diye konuşuyor ya... En muhalif gazeteci, o günün başbakan yardımcısı Tansu Çiller'e, öfkeden çıldırmış halde Emin Çölaşan'dı. Emin Çölaşan gitti basın toplantısına soru sordu, Tansu Çiller de yanıtladı. Şimdi bugün böyle bir şeyi, hele sizin gibi düşününce hayali bile edilmez. Öyle olur mu? Olur... Olacak... Olmalı. Denetim budur. Kaçmayacaksın bundan.
Mehmet Ocaktan: Her şeyin bir kuralı var.
Didem Arslan Yılmaz: Can Bey izninizle...
Can Ataklı: Bir taraftan müthiş bir demokrasi, özgürlük... Burada hemen kural.
Mehmet Ocaktan: Maksat şu değil mi? Bütün gazetelerin başbakanlık muhabiri var zaten. Bir de sizin gitmenizin ne anlamı var. Vatan'ın başbakanlık muhaibir oradaysa,sizin gitmenize ne gerek var.
Can Ataklı: Ben otuz küsür yıldır gazeteciyim, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a kadar bütün yurt içi ve yurt dışı gezilerde, bize, Yalçın Abi de bilir, sen de bilirsin, yazı gelir, Başbakanımız şu ülkeyi ziyaret edecek. Gazetenizden uygun göreceğiniz bir yazar...
Mehmet Ocaktan: Herkesi çağırmazlar. Öyle bir şey yok.
AK PARTİ MİLLETVEKİLİNDEN GAZETECİ YAPINCA BÖYLE OLUYOR
Can Ataklı: Hep böyle gittik.
Yalçın Doğan: Nasıl öyle bir şey yok. 30 yıldır böyle oldu be... Nasıl öyle bir şey yok.
Mehmet Ocaktan: yok öyle bir şey.
Yalçın Doğan: Önce milletvekili olup sonra gazeteci olunca böyle oluyor işte. Ak Parti milletvekilini gazeteci yapınca böyle oluyor işte. O kadar doğru bir şey söylüyor ki... 30 yıldır böyle. Ben Ankara temsilciliği yaptım, genel yayın müdürlüğü yaptım bunları gayet iyi biliyorum.
Mehmet Ocaktan: Ben de Ankara temsilciliği yaptım. Hiç öyle bir şey yok.
Can Ataklı: Bu dönem için haklısınız, Tayyip Erdoğan ile bu başladı. Bunu bir de Evren yapardı. Evren ilk iki yurtdışı gezisinde patronları çağırdı.
Elif Çakır: Darbeci birisiyle bir başbakanı kıyaslıyorsunuz öyle mi?
Can Ataklı: Allah rızası için bir dakika, Bizim Başbakanımız, Kenan Evren'e 1994 senesinde sayın cumhurbaşkanım aynı dönem çalışsaydık Türkiye'yi uçururduk dedi. Bugün darbeci diye yargılayınca tuhaf geliyor tabi bana.
Didem Arslan Yılmaz: İzinizle bir ara vermemiz gerekiyor. Konu çok başka yerlere gidiyor.
GAZETECİLER.COM (ÖZEL) Habertürk'te Pazar günü yayınlanan
Türkiye'nin Nabzı
programı farklı siyasi konumdan gazetecileri bir araya getiriyor ve
Türkiye'nin gündemindeki konuları tartışmalarını sağlıyor.
Doğal olarak birbirinden farklı çizgilerdeki isimler gündeme dair
fikirlerini paylaşırken zaman zaman ortam geriliyor, taraflar söylenenleri
üzerine alıyor, gerginlik programın ruhuna yansıyor. Kavgayı önlemenin yolu
genellikle reklama gitmek, arada da tartışanları sakinleştirmeye çalışmak
oluyor.
Dün de öyle oldu. Can Ataklı'nın, Mehmet Ocaktan ve Elif Çakır ile girdiği
polemik hem programın tansiyonunu yükseltti hem de moderatör Didem Arslan
Yılmaz'ı zora soktu.
İşte izleyicinin twitterdan sorduğu soruyla canlı yayının karıştığı o
anlar:
Didem Arslan Yılmaz: Bir soru var Can bey, "Sayın Başbakan önemli
mesajlarını neden yurtdışı gezilerde veriyor?" şeklinde bir soru var.
Can Ataklı: Onu söyleyeyim hemen. Basit o. Bu başbakan, Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde basın toplantısı yapmayan tek başbakan. Onun için bir şey
açıklayacağı zaman, açıklamak istediği adamların önemli olmasını istiyor.
Çurçur muhabirlere açıklamayayım diyor. Başbakanlık muhabirlerine filan...
O zaman da ne oluyor. Uçağa topluyor gazetecileri...
Mehmet Ocaktan: Herkese açık konuşuyor yahu...
Hayıııır. Bak bir şey diyeceğim. Hiç dikkatinizi çekmiyor mu ya? Bugüne
kadar bütün başbakanlar, ama senede bir ama 2 yılda bir genel basın
toplantısı yapar. Ben de gidebilirim.
Herkesin bir tarzı var.
Hayııır. Öyle herkesin tavrı değil. 10 yıldır bu ülkede bir başbakan geniş
katılımlı bir gazeteci ordusunun soru sorduğu bir toplantıya çıkmadı.
Seçtiği gazetecileri uçağa alıyor. Uçakta da arkadaşlarımız sorabildikleri
kadar, yani çanak yapıyorlar demiyorum, genel yayın müdürleridir,
başyazarlardır... Sorabildikleri kadar, korkularına...
Yanlış... Niye yanlış biliyor musun?
Neden yanlış?
Yanlış. Yurt dışına giderken, gelirken, ya da burada herhangi bir
toplantıdan sonra gazeteciler, bütün gazetelerin temsilcileri...
En yetkilileri orada işte...
Allah Allah... Havaalanına gelirken seçiyorlar mı ya?
Hayıııır. Kesin seçiyor tabi.Sen de biliyrosun, yapma gözünü seveyim.
Uçağa alırken demiyorum.
Bir dakika Başbakan'ın toplantılarına her hangibir muhabir gidemiyor.
Didem Arslan Yılmaz: Çıkışta sorabilir diyor.
Can Ataklı: ... gidemiyor!
Mehmet Ocaktan: Hayır ya öyle bir şey yok. Nasıl gidemiyor.
Yalçın Doğan: Kongresine bile gidemediler ya... Akreditasyon uygulaması
var.
Mehmet Ocaktan: Kongre başka bir şey.
Can Ataklı: Soru sormaya gidenler seçiliyor. Başbakanlık muhabirleri
gidebiliyor.
Mehmet Ocaktan: Dışarıya gidenlerden söz etmiyorum.Yanlış anlıyorsun.
İçeride de dışarıda da öyle.
Havaalanında bütün gazeteciler var. Yapmayın ya, Ankara Temsilciliği yaptım
ben ya.
Elif Çakır: Kim seçiyor?
Can Ataklı: Başbakan seçiyor.
Elif Çakır: Yani NTV'nin...
Can Ataklı: Ya siz gidebiliyor musunuz? Mesela, başbakan Ankara'ya gidiyor.
Havaalanında girip soru sorabiliyor musunuz?
Elif Çakır: Siz elinizi kolunuzu sallaya sallaya daha önceki iktidarlar
döneminde girdiniz mi?
Can Ataklı: Evet.
Elif Çakır: Nasıl sordunuz?
Bayağa...
Elif Çakır: Napıyorsunuz? Elinizi kolunuzu sallaya sallaya gidiyorsunuz...
Eveeet! Benim basın kartım var.Bir saniye bakın. Siz gazeteciliği nasıl
anlıyorsunuz bilmiyorum ama bizim bir basın kartımız var.
Elif Çakır: Sizin gibi anlamadığımdan eminim.
Benim gibi anlamanız mümkün değil, ben gazeteciyim, o ayrı.Bakın basın
kartımız vardır. Biz o basın kartıyla gireriz.
Mehmet Ocaktan: Yanlış bir şey üzerinden tartışıyoruz.
Can Ataklı: Ama bakın Elif Hanım diyor ki, elinizi kolunuzu... Bakın ben
elimi kolumu sallayarak değil, basın kartımla girerim.
Mehmet Ocaktan: Ben sana bir şey diyeyim, elini kolunu sallayarak hiç bir
yere giremezsin.
Can Ataklı: Bu nasıl bir demokrasi ya... Yeni çıktı bunlar.
Mehmet Ocaktan: Hayır yeni değil. Ankara'da havaalanına bütün Ankara'daki
başbakanlık muhabirleri ...
Can Ataklı: Odur işte... Onu söylüyorum.
Başbakanlık muhabirleri niye var. Başbakan bir yerde toplantı yaparsa
giderler. Soru da sorarlar...
İlk defa Türkiye'de bir başbakan 10 yıllık başbakanlığında hiç bir basın
toplantısı yapmadı.
Hiç bir dönemde böyle olmadı.
Her dönemde vardı.
Allah Allah. Benim tarzım...
Tarz değil. Öyle bir şey değil bu. Dünyanın her ülkesinde... Doğrudur Beyaz
Saray'da da Beyaz Saraty muhabirleri vardır. Onun dışında kimse girmez
içeri. Burada da öyle.
Elif Çakır: Tamam sorun ne?
Can Ataklı: Basın toplantısı yapmıyor diyorum ya...
Elif Çakır: Bu konuşulanlar, mikrofonlar, kameralar Mozambik'in kamerası
mı?
Can Ataklı: Ya soru sorulamıyor diyorum. Soru soramıyor...
Mehmet Ocaktan: Bakın başbakan'a yabancı bir konuk geldi. Başbakanlığın
önünde bütün muhabirler gelebilir. Kural budur. Gazetecilik budur. Enerji
muhabiri geçiyordu, ben de başbakana bir soru sorayım ... Böyle bir şey
yok.
Can Ataklı: Ben öyle demiyorum. Basın kartı başbakanlık tarafından
veriliyor biliyor musun? Bir tek hüvviyet vardır, üzerinde Başbakanlık
yazan... Bir tek gazetecilerde vardır. Bu da şu demektir. O kartın sahibi
gazeteci kabul edilir ve izlemek istediği toplantılara, eğer akreditasyon
yoksa rahatlıkla girer. Maç da dahildir buna, miting de dahildir... Davete
gerek olmadığını belirtmek için verilir o kart. Ama şimdi o işler bitti.
Başbakan'ın sevdikleri... Siz yapmadığınız için...
Elif Çakır: Sevdikleri değil...
Can Ataklı: Siz bana diyorsunuz ki gazeteciliğimiz farklı ...
Elif Çakır: Basın toplantısı olacak, sonra denilecek ki herkes gelsin
buraya.
Can Ataklı: Herkes değil işte. Anlamadığınız şu...
Mehmet Ocaktan: Basın kartı olan herkes gelsin...
Can Ataklı: Evet...
Mehmet Ocaktan: Yok ki öyle bir şey.
Can Ataklı: Bir şey söyleyeceğim, 28 şubat diye konuşuyor ya... En muhalif
gazeteci, o günün başbakan yardımcısı Tansu Çiller'e, öfkeden çıldırmış
halde Emin Çölaşan'dı. Emin Çölaşan gitti basın toplantısına soru sordu,
Tansu Çiller de yanıtladı. Şimdi bugün böyle bir şeyi, hele sizin gibi
düşününce hayali bile edilmez. Öyle olur mu? Olur... Olacak... Olmalı. Denetim budur. Kaçmayacaksın bundan.
Mehmet Ocaktan: Her şeyin bir kuralı var.
Didem Arslan Yılmaz: Can Bey izninizle...
Bir taraftan müthiş bir demokrasi, özgürlük... Burada hemen kural.
Maksat şu değil mi? Bütün gazetelerin başbakanlık muhabiri var zaten. Bir de sizin gitmenizin ne anlamı var. Vatan'ın başbakanlık muhaibir oradaysa,sizin gitmenize ne gerek var.
Ben otuz küsür yıldır gazeteciyim, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a kadar bütün yurt içi ve yurt dışı gezilerde, bize, Yalçın Abi de bilir, sen de bilirsin, yazı gelir, Başbakanımız şu ülkeyi ziyaret edecek. Gazetenizden uygun göreceğiniz bir yazar...
Mehmet Ocaktan: Herkesi çağırmazlar. Öyle bir şey yok.
Can Ataklı: Hep böyle gittik.
Yalçın Doğan: Nasıl öyle bir şey yok. 30 yıldır böyle oldu be... Nasıl öyle bir şey yok.
Mehmet Ocaktan: yok öyle bir şey.
Yalçın Doğan: Önce milletvekili olup sonra gazeteci olunca böyle oluyor işte. Ak Parti milletvekilini gazeteci yapınca böyle oluyor işte. O kadar doğru bir şey söylüyor ki... 30 yıldır böyle. Ben Ankara temsilciliği yaptım, genel yayın müdürlüğü yaptım bunları gayet iyi biliyorum.
Mehmet Ocaktan: Ben de Ankara temsilciliği yaptım. Hiç öyle bir şey yok.
Can Ataklı: Bu dönem için haklısınız, Tayyip Erdoğan ile bu başladı. Bunu bir de Evren yapardı. Evren ilk iki yurtdışı gezisinde patronları çağırdı.
Elif Çakır: Darbeci birisiyle bir başbakanı kıyaslıyorsunuz öyle mi?
Can Ataklı: Allah rızası için bir dakika, Bizim Başbakanımız, Kenan Evren'e 1994 senesinde sayın cumhurbaşkanım aynı dönem çalışsaydık Türkiye'yi uçururduk dedi. Bugün darbeci diye yargılayınca tuhaf geliyor tabi bana.
Didem Arslan Yılmaz: İzinizle bir ara vermemiz gerekiyor.
programı farklı siyasi konumdan gazetecileri bir araya getiriyor ve
Türkiye'nin gündemindeki konuları tartışmalarını sağlıyor.
Doğal olarak birbirinden farklı çizgilerdeki isimler gündeme dair
fikirlerini paylaşırken zaman zaman ortam geriliyor, taraflar söylenenleri
üzerine alıyor, gerginlik programın ruhuna yansıyor. Kavgayı önlemenin yolu
genellikle reklama gitmek, arada da tartışanları sakinleştirmeye çalışmak
oluyor.
Dün de öyle oldu. Can Ataklı'nın, Mehmet Ocaktan ve Elif Çakır ile girdiği
polemik hem programın tansiyonunu yükseltti hem de moderatör Didem Arslan
Yılmaz'ı zora soktu.
İşte izleyicinin twitterdan sorduğu soruyla canlı yayının karıştığı o
anlar:
Didem Arslan Yılmaz: Bir soru var Can bey, "Sayın Başbakan önemli
mesajlarını neden yurtdışı gezilerde veriyor?" şeklinde bir soru var.
Can Ataklı: Onu söyleyeyim hemen. Basit o. Bu başbakan, Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde basın toplantısı yapmayan tek başbakan. Onun için bir şey
açıklayacağı zaman, açıklamak istediği adamların önemli olmasını istiyor.
Çurçur muhabirlere açıklamayayım diyor. Başbakanlık muhabirlerine filan...
O zaman da ne oluyor. Uçağa topluyor gazetecileri...
Mehmet Ocaktan: Herkese açık konuşuyor yahu...
Hayıııır. Bak bir şey diyeceğim. Hiç dikkatinizi çekmiyor mu ya? Bugüne
kadar bütün başbakanlar, ama senede bir ama 2 yılda bir genel basın
toplantısı yapar. Ben de gidebilirim.
Herkesin bir tarzı var.
Hayııır. Öyle herkesin tavrı değil. 10 yıldır bu ülkede bir başbakan geniş
katılımlı bir gazeteci ordusunun soru sorduğu bir toplantıya çıkmadı.
Seçtiği gazetecileri uçağa alıyor. Uçakta da arkadaşlarımız sorabildikleri
kadar, yani çanak yapıyorlar demiyorum, genel yayın müdürleridir,
başyazarlardır... Sorabildikleri kadar, korkularına...
Yanlış... Niye yanlış biliyor musun?
Neden yanlış?
Yanlış. Yurt dışına giderken, gelirken, ya da burada herhangi bir
toplantıdan sonra gazeteciler, bütün gazetelerin temsilcileri...
En yetkilileri orada işte...
Allah Allah... Havaalanına gelirken seçiyorlar mı ya?
Hayıııır. Kesin seçiyor tabi.Sen de biliyrosun, yapma gözünü seveyim.
Uçağa alırken demiyorum.
Bir dakika Başbakan'ın toplantılarına her hangibir muhabir gidemiyor.
Didem Arslan Yılmaz: Çıkışta sorabilir diyor.
Can Ataklı: ... gidemiyor!
Mehmet Ocaktan: Hayır ya öyle bir şey yok. Nasıl gidemiyor.
Yalçın Doğan: Kongresine bile gidemediler ya... Akreditasyon uygulaması
var.
Mehmet Ocaktan: Kongre başka bir şey.
Can Ataklı: Soru sormaya gidenler seçiliyor. Başbakanlık muhabirleri
gidebiliyor.
Mehmet Ocaktan: Dışarıya gidenlerden söz etmiyorum.Yanlış anlıyorsun.
İçeride de dışarıda da öyle.
Havaalanında bütün gazeteciler var. Yapmayın ya, Ankara Temsilciliği yaptım
ben ya.
Elif Çakır: Kim seçiyor?
Can Ataklı: Başbakan seçiyor.
Elif Çakır: Yani NTV'nin...
Can Ataklı: Ya siz gidebiliyor musunuz? Mesela, başbakan Ankara'ya gidiyor.
Havaalanında girip soru sorabiliyor musunuz?
Elif Çakır: Siz elinizi kolunuzu sallaya sallaya daha önceki iktidarlar
döneminde girdiniz mi?
Can Ataklı: Evet.
Elif Çakır: Nasıl sordunuz?
Bayağa...
Elif Çakır: Napıyorsunuz? Elinizi kolunuzu sallaya sallaya gidiyorsunuz...
Eveeet! Benim basın kartım var.Bir saniye bakın. Siz gazeteciliği nasıl
anlıyorsunuz bilmiyorum ama bizim bir basın kartımız var.
Elif Çakır: Sizin gibi anlamadığımdan eminim.
Benim gibi anlamanız mümkün değil, ben gazeteciyim, o ayrı.Bakın basın
kartımız vardır. Biz o basın kartıyla gireriz.
Mehmet Ocaktan: Yanlış bir şey üzerinden tartışıyoruz.
Can Ataklı: Ama bakın Elif Hanım diyor ki, elinizi kolunuzu... Bakın ben
elimi kolumu sallayarak değil, basın kartımla girerim.
Mehmet Ocaktan: Ben sana bir şey diyeyim, elini kolunu sallayarak hiç bir
yere giremezsin.
Can Ataklı: Bu nasıl bir demokrasi ya... Yeni çıktı bunlar.
Mehmet Ocaktan: Hayır yeni değil. Ankara'da havaalanına bütün Ankara'daki
başbakanlık muhabirleri ...
Can Ataklı: Odur işte... Onu söylüyorum.
Başbakanlık muhabirleri niye var. Başbakan bir yerde toplantı yaparsa
giderler. Soru da sorarlar...
İlk defa Türkiye'de bir başbakan 10 yıllık başbakanlığında hiç bir basın
toplantısı yapmadı.
Hiç bir dönemde böyle olmadı.
Her dönemde vardı.
Allah Allah. Benim tarzım...
Tarz değil. Öyle bir şey değil bu. Dünyanın her ülkesinde... Doğrudur Beyaz
Saray'da da Beyaz Saraty muhabirleri vardır. Onun dışında kimse girmez
içeri. Burada da öyle.
Elif Çakır: Tamam sorun ne?
Can Ataklı: Basın toplantısı yapmıyor diyorum ya...
Elif Çakır: Bu konuşulanlar, mikrofonlar, kameralar Mozambik'in kamerası
mı?
Can Ataklı: Ya soru sorulamıyor diyorum. Soru soramıyor...
Mehmet Ocaktan: Bakın başbakan'a yabancı bir konuk geldi. Başbakanlığın
önünde bütün muhabirler gelebilir. Kural budur. Gazetecilik budur. Enerji
muhabiri geçiyordu, ben de başbakana bir soru sorayım ... Böyle bir şey
yok.
Can Ataklı: Ben öyle demiyorum. Basın kartı başbakanlık tarafından
veriliyor biliyor musun? Bir tek hüvviyet vardır, üzerinde Başbakanlık
yazan... Bir tek gazetecilerde vardır. Bu da şu demektir. O kartın sahibi
gazeteci kabul edilir ve izlemek istediği toplantılara, eğer akreditasyon
yoksa rahatlıkla girer. Maç da dahildir buna, miting de dahildir... Davete
gerek olmadığını belirtmek için verilir o kart. Ama şimdi o işler bitti.
Başbakan'ın sevdikleri... Siz yapmadığınız için...
Elif Çakır: Sevdikleri değil...
Can Ataklı: Siz bana diyorsunuz ki gazeteciliğimiz farklı ...
Elif Çakır: Basın toplantısı olacak, sonra denilecek ki herkes gelsin
buraya.
Can Ataklı: Herkes değil işte. Anlamadığınız şu...
Mehmet Ocaktan: Basın kartı olan herkes gelsin...
Can Ataklı: Evet...
Mehmet Ocaktan: Yok ki öyle bir şey.
Can Ataklı: Bir şey söyleyeceğim, 28 şubat diye konuşuyor ya... En muhalif
gazeteci, o günün başbakan yardımcısı Tansu Çiller'e, öfkeden çıldırmış
halde Emin Çölaşan'dı. Emin Çölaşan gitti basın toplantısına soru sordu,
Tansu Çiller de yanıtladı. Şimdi bugün böyle bir şeyi, hele sizin gibi
düşününce hayali bile edilmez. Öyle olur mu? Olur... Olacak... Olmalı. Denetim budur. Kaçmayacaksın bundan.
Mehmet Ocaktan: Her şeyin bir kuralı var.
Didem Arslan Yılmaz: Can Bey izninizle...
Bir taraftan müthiş bir demokrasi, özgürlük... Burada hemen kural.
Maksat şu değil mi? Bütün gazetelerin başbakanlık muhabiri var zaten. Bir de sizin gitmenizin ne anlamı var. Vatan'ın başbakanlık muhaibir oradaysa,sizin gitmenize ne gerek var.
Ben otuz küsür yıldır gazeteciyim, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a kadar bütün yurt içi ve yurt dışı gezilerde, bize, Yalçın Abi de bilir, sen de bilirsin, yazı gelir, Başbakanımız şu ülkeyi ziyaret edecek. Gazetenizden uygun göreceğiniz bir yazar...
Mehmet Ocaktan: Herkesi çağırmazlar. Öyle bir şey yok.
Can Ataklı: Hep böyle gittik.
Yalçın Doğan: Nasıl öyle bir şey yok. 30 yıldır böyle oldu be... Nasıl öyle bir şey yok.
Mehmet Ocaktan: yok öyle bir şey.
Yalçın Doğan: Önce milletvekili olup sonra gazeteci olunca böyle oluyor işte. Ak Parti milletvekilini gazeteci yapınca böyle oluyor işte. O kadar doğru bir şey söylüyor ki... 30 yıldır böyle. Ben Ankara temsilciliği yaptım, genel yayın müdürlüğü yaptım bunları gayet iyi biliyorum.
Mehmet Ocaktan: Ben de Ankara temsilciliği yaptım. Hiç öyle bir şey yok.
Can Ataklı: Bu dönem için haklısınız, Tayyip Erdoğan ile bu başladı. Bunu bir de Evren yapardı. Evren ilk iki yurtdışı gezisinde patronları çağırdı.
Elif Çakır: Darbeci birisiyle bir başbakanı kıyaslıyorsunuz öyle mi?
Can Ataklı: Allah rızası için bir dakika, Bizim Başbakanımız, Kenan Evren'e 1994 senesinde sayın cumhurbaşkanım aynı dönem çalışsaydık Türkiye'yi uçururduk dedi. Bugün darbeci diye yargılayınca tuhaf geliyor tabi bana.
Didem Arslan Yılmaz: İzinizle bir ara vermemiz gerekiyor.