İyi iş yaptın da alkışalamadım mı Fatih!...

Korza ve Başak Matbacılık ile birlikte YSK'nın bütün yöneticileri ve ihale için 12 milyon liraya yakın "Yapılabilirlik" fiyatı çıkaran.....

Yıl 1981...
Aylardan Mayıs...
Ortağı olduğum şirket, Trakya'da oldukça büyük bir sanayi çarşısı inşaatının ihalesini kazanıyor...
12.8 Milyon Lira üzerinden % 21 indirim yapıyoruz...
Yani...
10.392.112.-- Lira...
Ama...

İyi iş yaptın da alkışalamadım mı Fatih!...

Çoğunuz öğrendiniz olayı ama ben bir kere daha hatırlatayım...

YSK (Yüksek Seçim Kurulu) 12 Haziran'da yapılacak genel seçimlerin oy pusulalarının basım işi için ihale açtı...
Teknik şartmane de her zaman olduğu gibi DMO tarafından hazırlandı...
Yani...
Siyasi iradenin bizzat atadığı bürokratlar tarafından...
DMO, ihale bedelinin 11.990.000.-- Lira olduğunu bildirdi YSK'ya...
YSK bu bedele "Yüksek" diyerek itiraz etmedi...

İhale yapıldı...
İhaleye sadece 2 firma katılabildi...
Çünkü şartname, ihalenin yapılacağı tarihten birkaç gün önce açıklandı...
İhaleye girecek firmalar en az 4 milyon liralık teminat vermeliydi...
Makine Parkı da (belli ki ortak çalışılarak düsenlenmişti) ihaleye katılacak iki firmaya uygundu sadece...
Ve işte o iki firma girdiler ihaleye...
Çünkü...
Cem, Semih ve Gıpta Matbaacılık yeterlilik alamadılar YSK İhale Kurulu'ndan..

"Yeterlilik" alan Başak ve Korza matbaacılık ise büyük ihtimalle birbirlerine hısımdılar...
Başak Matbaacılık muhammen bedelin de üstünde fiyat verdi ki hısımı hiç olmazsa işi kırımsız (indirimsiz, iskontosuz) alabilsin...

Ve...
Korza Matbaacılık ihaleyi muhammel bedel üzerinden 91 bin lira kırıp, 11 milyon 899 bin liraya aldı...
Bunu duyan Gazete HT aynı gün haber yaptı...
Yine aynı gün "yeterlilik belgesi" verilmeyen firmalar YSK'ya itiraz ettiler...
Bunun üzerine YSK uyandı(!)...
DMO'ne "Bu fiyat yüksek kardeşşşş!" dedi...
DMO  "teknik şartnameyi değiştirin, yeniden hazırlayalım aabiler" cevabını verdi...
Daha önce yaklaşık 12 milyon liralık teknik şartname hazırlayan YSK, yaptığı birkaç değişiklikle fiyatı da 899 bin liraya düşürüverdi...

Yani...
Klâsik deyimle "yolsuzluk kokan" bir "ihale" değil...
Baştan aşağı necasetle kaplanmış, alanın da verenin de ellerinden, yüzlerinden necaset aktığı bir ihale oldu ikincisi de birincisi gibi...

Fatih Altaylı ve çalışma arkadaşlarının Devlet'e kazandırdığı para 11 milyon liranın üzerinde...
Yani...
İhalenin % 92'si...

Adnan Berk Okan

İhale Kurulu, işi bizim şirkete değil, bizden yaklaşık % 18 daha pahalı (12 milyon liradan 15-20 bin lira eksikti) fiyat teklif eden rakip firmaya veriyor...
Aklım duruyor bu haksızlık karşısında...
İhale kurulu benimle görüşmeyi bile kabul etmiyor...
"İhale kurulu ihaleyi yapıp yapmamakta veya dilediğine vermekte serbesttir" diye bir zor okunası not var ya şartnamenin altında...
İşte ona güveniyorlar...

Tamam...
Güvensinler...
Ama...
Gerekçeyi de açıklasınlar...
Çünkü ortada bir haksızlık var...
Rakip firma bizim teklifimizden 2 milyon liraya yakın daha fazla istiyor...
Ama hayır...
İhale Kurulu kararını vermiş...
Yani...
İşi daha baştan plânlamış...
Alınacak paralar alınmış, bakiyesi için vadeli çekler cüzdanlara yerleştirilmiş...
Yaşım henüz 30...
Kıpır kıpırım...
Yerim deduramıyorum...
Danışma Meclisine üye olmam için yapılan telkifin önce bana değil Kurmay Albay olan kayınpederime bildirilmesini bahane etmiş ve geri çevirmişim...
Hayal gücüm, "Dürüst devlet, dürüst ticaret" üzerine bina edilmiş...
Ama yaşadığım o ilk ihale canımı sıkıyor...
Hayallerimi yıkıyor...

Doğru Ankara'ya gidiyorum...
Dönem 12 Eylül generallerinin tek sözlerinin "kanun" gücünde olduğu dönem...
Ama bir Bayındırlık Bakanı var ki; pırıl pırıl...
Herkes onun dürüstlüğünü övüyor...
Güzel ahlâkından söz ediyor...

Bir iki gün kendisine ulaşamıyorum...
Öğreniyorum ki özel kalemi geldiğimi haber bile vermemiş..
Ve bir sabah...
Bakan'ın odasına gireceği ön salonda adeta kamp kuruyorum...
Ne pahasına olursa olsun görüşeceğim...
Ve...
Bakan odasına girerken gençliğin ve çevikliğin verdiği hızla makama dalıyorum...

"Tutun, anarşist!" falan diye bağırıyorlar...
Bakan Bey; iyi niyetli, hak arayan bir vatandaş olduğumu bakışlarımdan ve nefes alışımdan anlıyor...
"Bırakın" diyor nazikçe...
Kapılar kapanıyor...
Çay ısmarlanıyor...
Ve durum anlatılıyor...

Bakan Bey dosyayı istiyor...

İncelerken hiç renk vermiyor...
Bir süre sonra başını kaldırıyor:

"Haklısın oğlum" diyor... "Yetkimi kullanıp bu ihaleyi bozduracağım ama göreceksin ki yine aynı firmaya verecekler işi... Çünkü bunları buna alıştırmışlar..."

Kim alıştırmış bunları, bunlara (yolsuzluklara, soysuzluklara)?..
"1980 öncesinin Siyasi kadroları" elbette...
Şimdi neredeyse asmak istediğimiz Kenan Evren'in hemen her gece TV ekranında aşağıladığı siyasi kadrolar...

Pekiii...
Bu "Asil Bakan" kim mi?..
Söyleyeyim...
Dönemin Bayındırlık Bakanı Hasan Tahsin Önalp...
Tertemiz...
Pırıl pırıl...
Özel sektörün en büyüklerinin kendisiyle çalışmak için sıraya girdikleri ama o dönemde Devlet'i tercih eden mütevazı yurtsever...
Savcıların yapacakları bir tek iş var:
Korza, Başak  Matbacılık, DMO YSK'nın bütün yetkilileri ve ihale için 12 milyon liraya yakın "Yapılabilirlik" fiyatı çıkaran heyet üyelerini tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk etmek...

Etmezlerse ne mi olur?..
Gazeteci ve generalleri isimsiz ihbar mektuplarıyla tutuklatan bu yargı için söylenebilecek her türlü kötü söz haklılık kazanır...
Neyse...
Bakan Bey sözünü tutuyor...
İhale iptal ediliyor...
Ama...
Aynen dediği gibi oluyor...
İhale yenileniyor...
Biz eski fiyatımızın da altına iniyoruz...
Ancak...
Rakibimiz bu kez bizim o indiğimiz fiyattan bile % 10 daha düşük fiyat teklif ediyor...
Ve ihaleyi bu kez bileğinin hakkıyla kazanıyor...

Aslında...
Kazanan Devlet oluyor...
Yetim hakkını yedirmiyoruz...
Siyasi iktidarlar döneminde çeteleşmiş ve generallerin de bir türlü bellerini kırılamadığı çetelerin yönettiği o ihale sisteminde "kara listeye" alınma pahasına...

Şimdi Gazete HT'nin ortaya çıkardığı yolsuzluğa bakıyorum da...
Kenan Evren'in aşağıladığı siyasi ve bürokratik kadrolar bugünkülerin yanında çok insaflıymışlar...
Onlar % 30 falan ütüyorlardı en çok...
Bugünkülerde ne acıma var, ne arlanma, ne utanma...
Bunlar götürdü mü işte böyle; muhammen bedelin % 92'sini götürüyorlar...

adnanberkokan@gmail.com