İtiraf ediyorum ki Cüneyt Özdemir'e naziredir!...

"Aaabi ya amma da büyüttüler işi... Amcalar Türk kızını değil ki Rus karıyı iyi etmiş hani; iyi mi?.."

ADNAN BERK OKAN

Bilirsiniz, Divan Edebiyatımızda "Nazîre yapma" diye bir sanat türü vardır...
Bir şair, bir başka şairin şiirine ayni vezinde ve ayni kafiye düzeninde bir şiirle karşılık verir...
Bunun adıdır "Nazire"...
Nazire yapmaya ise "Tanzir" denir...
Sevgili Cüneyt'in (Özdemir) 15.05.2011 tarihli, Radikal'de başlığı altında yayımlanan makalesinde ürettiği bazı anekdotlar için tarafımdan yapılan "Tanzir"ler de şöyle...

                                   * * *


* Dışişleri Bakanlığı müthiş bir karar almış...
Yeni açılacak elçilik binalarını ünlü Türk mimarlarına sipariş veriyorlarmış...
Sevgili Cüneyt, bunun ayakta alkışlanacak bir karar olduğunu söyledikten sonra 50 ülkeye yeni büyükelçilik açılacağını hatırlatıyor ve: "vay anasını sayın seyirciler!" diye küçük bir çığlık atıyorsun...

* Ben ise şöyle haykırıyorum: "Vay Davutoğlusunu sayın monşerler!"...

                                   * * *

* Dün gece saat 12.00’de Kenan Doğulu ile bir meyhanede karşılaşmışsın. Doğulu “Ben buradan konsere gidiyorum” deyince şaşırmışsın. Çünkü Doğulu'nun üniversitede konseri varmış, gece 01.30’da sahneye çıkıyormuş. "Starlık da zor zanaat" diyorsun...

* Öğrencilik daha da zor Cüneyt
!.. Gündüz "yumurta" atıyorlar, gece yarısı "göbecik"...

                                   * * *

* "Bizim zamanımızda çıtalı uçurtma diye bir şey vardı. Son yıllarda hiç uçurtma uçuran çocuk görmüyorum" diyorsun.. Üzülmüşsün...

* Ben de kendi çocukluğumda "taş attığı için hapse atılan çocuk" görmedim... Biz bütün kavgalarımızı "taş atarak" yapardık...
Hâsılı, uçurtmasız çocuklardan daha çok, taş atan o çocukların durumlarınna üzülüyorum ...

                                   * * *

* "Denizfeneri e.V" dedikten sonra "açılmayan davanın davası olmaz!" diyorsun...

*
Haklısın Cüneytçiğim...

Artık öpülmüş gözün bile davası olmuyor... Deniz Feneri e.V dediğin ne "göz" ki?..

                                   * * *

* Gazeteci milletine soruyorsun: "Gülben Ergen’in boşanma haberini zafer havasında vermek de neyin nesi oluyor kuzum?.."

*
Ne yapsın arkadaşlar Cüneyt?..
Gülben'in "Zafer Haberi"ni "boşanma bayramı" havasında mı versinler?..

                                   * * *

* "Şimdi Cannes’da olmak vardı anasını satayım".
Ben demiyorum... Sen öyle yazıyorsun...

*
Susss bakiym... Evli barklı adamın Cannes'da ne işi var?..

                                   * * *

* Ahmet Şık’ın reklam panolarını aratmayan adam boyu afişini yapıp eyleme götürmek iyi fikirmiş, ama Nedim Şener’in neyi eksikmiş?

* Şener'
in eksiği yok, fazlası var sevgili kardeşim...
Boyu... Ahmet'in iki katı...

                                   * * *

* Milliyet’in magazin ekinde Nez’in bir kahvede bilardo oynarken fotoğrafını görmüşsün. "Paparazzilerin bilardo salonlarına kadar indiğine sevineyim mi üzüleyim mi bilemedim" diyorsun.

* Bırak biraz da insinler be Cüneyt...
Sürekli çıka çıka herkesin anasını bellediler...

                                   * * *

* Mimar Mahmut Anlar'ı görmüşsün... "Ne kadar zayıflamış öyle!" diyorsun... 

* Bir daha görürsen söyle...
Hiç durmasın bir "Ucube" yapsın fena kilo alır...

                                   * * *

* "Yeni filtreli internet hayatımızda her şeyi anladım da şu ‘yurtiçi paketi’ni anlamadım. Yerli malı haftası nostaljisi mi, hedef nedir, anlayan beri gelsin" diyor ve devam ediyorsun: "Yine de yurtiçi paketi seçen tüm arkadaşlarımla ilişkimi kesmeye karar verdim. Fena ulusalcı bir durum".

* Yapma
ya Cüneyt!..
Yurtdışı paketlerin en uluslacılarımızın başına açtıkları bunca belâya rağmen mi?..

                                   * * *

* Dün pencereyi açıp "I LOVE YOU JUSTIN BIBEEEEERRRR" diye bağırmışsın... "Ergenler ile bir empati girişimiydi, endişe edecek bir durum yok" diyorsun.

*
Kendi delikanlılığımı hatırladım. Senin yaşındaki aabilerimiz bizleri görünce, "ulan analarını ....ğimin Hippi piçleri!" diye bağırırılardı ve henüz "empati"nin ne olduğunu bilmezlerdi...

                                   * * *

* “Sandıklı bazayı ben buldum” diye başlayan bir ilan var. Eserinle övün Türkiye!
* Asıl parayı götürenler ise "bazalı sandığı bulan"lar oldu...
Onlara bazı yerlerde "Demokratlar" diyorlar...

* Demet Akalın, “Benim her yerde olma tribim var” diyormuş. Cüneyt de şöyle diyor:
"Bunca trip bilirim, böylesini ilk kez duyuyorum. Hay bin trip!"
* Sevgili Cüneyt... "Trib" için bazı mekânlarda "yollu olmak" deyimini kullananlar da var...
Demet'i gördüğünde sorar mısın?.. Hangi anlamda söyledi acaba?..

                                   * * *


* İtalyanlar bizim oyunculardan birine tarihi bir filmde rol teklif etmişler. Cevap ‘oynamam’ değil, ‘alın filminizi ... sokun’ olmuş.
Cüneyt de didyor ki: "E, adam bize barbar Türk demesin de kime desin şimdi..."

* İlâhi Cüneyt
!..
Siyasi parti liderlerimizi dinleye dinleye sanatçımızın da ağzı bozulmuş olamaz mı?..

                                   * * *

* "Atıl Kutoğlu’nun her hafta bir başarısını gazete eklerinde okumazsam içimde bir huzursuzluk beliriyor. Panik atak başlıyor. Fena alıştırıldık" demişsin.

* "Alıştırılmış olmak"
geçicidir sevgili Cüneyt...
Kalıcı olan "alışmak"tır...
Ve kudurmuş olmaktan beter olduğu söylenir...

                                   * * *

* Sezen Aksu’nun Cihangir’de takılıyor olması hayli cool bir durum'muş, sana göre...

* Aksine
fazla "hot" bir durum... Çünkü Sezen'in akranlarının çoğu hacca gidip geldiler... Çöl sıcaklarında hem de...

                                   * * *

* Devlet Bahçeli’ye yönelik “18 Mayıs’a kadar istifa et, yoksa hakkındaki kasetleri açıklayacağız” tehdidi son zamanlarda gördüğün bütün siyasi macera filmlerinden daha büyük bir gerilim içeriyor'muş.
Böyle bir şeyi filmlerde senaryo icabı görsek “Bu kadar da olmaz” diyebileceğimiz fantastik bir kurgu tadında imiş... Ve sence, “MHP kaseti yakında sinemalarda...” gösterime girecekmiş...

*
Seçimlerden önce girerse MHP tek başına iktidar olur...
Çünkü...
1.) Halkımızın gneli tecavüzcüyü ve tecavüzü sever (bknz, dizi filmler)...
2.) Geçenlerde MHP'li bir delikanlı "film tadında" şöyle anlatıyordu:
"Aaabi ya amma da büyüttüler işi... Amcalar Türk kızını değil ki Rus karıyı iyi etmiş hani; iyi mi?.."

                                   * * *

* Survivor adasındaki Nihat Doğan hayranı Tefik'in, Harvard’da MBA yaptığını hatırlatıp; "Harvard’dan Survivor’a uzanan müthiş bir kariyer!" diyorsun...

*
Yakında Survivor'dan Harvard'a gidecek yolcuyu düşün asıl..
Kim mi?..
Tabii ki Nihat Doğan...

                                   * * *

* Diyorsun ki, "Ben senin günün birinde Deniz Berdan’ın ne iş yaptığını öğrenebilme ihtimalini sevdim".

*
Ben ise Deniz Berdan'ın kim olduğunu tahmin bile edemediğim için kendime çok kızdım...

                                   * * *

* "Yaz geldi, çaktırmayın" diyorsun...

*
Aksine çaktıralım... Belki utanır da gerçekten gelir...
Çünkü hiç gelmeyecekmiş...
CNNTÜRK'ten Bünyamin Sürmeli söyledi...

                                   * * *

* Diyorsun ki: "Sevgilisi ünlü bir pop yıldızı olan hayvansever sinema yazarı gazetecimizin, hayvanlar için albüm yapmasının gazetede haber olması, bir taşla 3 kuş vurmak değilse nedir? Bir de klibini çekti mi, elde var 4 kuş".

* Bir de kendi, etti 5...

                                   * * *

* Gürsel Tekin’e seçim anketlerini hazırlayan kişi ne içiyorsa sen de ondan içmek istiyormuşsun...

* Adamcağızın bir şey içtiği yok Cüneyt...
Zorla içirtiyorlar...
Aşçı Yusuf'un eşcinselliği gibi...
Onu da dört kişi tutuyor, bir kişi beceriyordu...

                                   * * *

* "Satıştan sonra Milliyet ve Vatan cephesinde yeni bir şey yok" diyorsun...

*
Sahi yaaa... Vatan ve Milliyet halen çıkıyor mu?..

                                   * * *

* Herkes Cumhurbaşkanı’nın küfürbaz danışmanına yükleniyormuş... Oysa hiç kimse Cumhurbaşkanı’nın da günün birinde birilerine küfretmek için birilerine danışma ihtiyacı hissedebileceğini düşünmüyormuş... Belki de danışman görevini layıkıyla yapıyor, o kadarmış.
Sen böyle diyorsun...

*
Ben ise diyorum ki: Cumhurbaşkanı kendine danışman alacağına her sabah erkenden bir SABAH okusun...
Kuş dilinde küfür etmeyi bile öğrenir...

                                   * * *

* Sana göre "Dedikodu dedikoducuyu vurur"muş...

* Şimdiye kadar o dediğin hiç oldu mu Cüneyt?..
Ben görmedim...
Duymadım...
Bilmiyorum da...

                                   * * *

* Dün bir burç uzmanımız “Salı günü şiddetli bir dolunay bekleniyor” diye yazmışsın ve "kaçın" diyorsun...

*
Ben kaçmam?..
Ya Dolunay Sert ise?..

                                   * * *

* Her popçu kızımız günün birinde Nihat Odabaşı’nın objektifini tadacak'mış...
Öyle söylüyosun...

*
Tamam ama her objektif de bir gün Nihat Doğan zulmünü tadacaktır...

                                   * * *

* Daha önce “BENİ YENEMEYECEKSİNNN İSTANBULLLLL!!!!” diye bağırmış mıydım? Oh be!

*
Sen öyle zannet Cüneyt..
Ben de öyle bağırırdım bir zamanlar...
Ama...
Şimdi aramızda 1000 km. var...
İstanbul'la tabii...

adnanberkokan@gmail.com