İşte yine bölündük, karpuz gibi çocuklar!..

“Senden rakiplerimle beni de aynı imkânlarda eşitle gibi bir talebim yok… Bırak yarışayım, kazanırsam beni birinci ilân et”…

ADNAN BERK OKAN

"Olimpiyat" denilince aklınıza ne geliyor?..
Tabii ki "yarış" geliyor...
Nasıl bir yarış?..
Kazananın dini, dili, ırkı, cinsi, cibilliyeti ne olursa olsun "Birinci" ilân edildiği yarış... 
Yani...
Başı örtülü de olsa kazanınca "Birinci" ilân ediliyor...
Donunun en alt sınırı kıçının yanaklarının en üst sınırında bitse de kazandığında yine "Birinci" ilân ediliyor...
Yani tam bir liberal demokrat felsefe uygulanıyor...
Yarışan hiç kimse "imkân eşitliği" talep etmiyor...
Tek talebi var herkesin “Fırsat Eşitliği”
“Senden rakiplerimle beni de aynı imkânlarda eşitle gibi bir talebim yok… Bırak yarışayım, kazanırsam beni birinci ilân et”…




Yani...

Somalili atletler; "bize de Amerikalılar kadar müreffeh bir çalışma ortamı, en pahalı malzeme verilmez, onlarla aynı imkânlara sahip olmazsak yarışmayız" demiyorlar...
Ama hepsi şundan emin...
"Eğer ben yarışı bir Amerikalı atletin önünde bitirirsem; birinci ilân edilmemi kimse engelleyemez"...
İşte olimpiyatların gerçek manası bu...
Yani...
İmkânların eşit olmadığı ama fırsatların eşit olduğu bir yarış...
Peki...
Olimpiyatların hangi ülkenin hangi şehrinde yapılacağına nasıl karar verildi?..
Gördük işte…
Aleni bir seçim yarışıyla...
Kimse kimseye silâh çekmedi...
Kimse kimsenin anasına avratına sövmedi; "sıkarım bacaklarına haa!" demedi...


Ve...

İlk turda Madrid'i geçen İstanbul, ikinci turda Tokyo'ya yenildi... 
Ayıp mı?...
Yoooo...
Suç mu?...
Ne alâka?...
Günah mı?...
Olur mu canım?...
Üye ülkelerin çoğunluğu “Tokyo” dedi...
Seçim bitti; kaybettik...
Ve hemen tavrımız değişiverdi...



Nasıl mı oldu?..

Az biraz yüz bulunca hemen kendisinin olacağını zannettiği için bir kadına karşı "en centilmen" tavırlarını takınan, nezakette sırıkla atlama rekorları kıran; bel kırma, gerdan bükmede arzın en büyük olimpiyat birinciliğini kazanan...

Ama...
İş o safhaya geldiğinde kadının "Bi dakka yani beyefendi...  Ben size güldüm, sizinle söyleştim ama 'sizinle yatacağım' demedim" deyişi üzerine (genelde) şirretleşen Türk erkeği Laz Ziya gibi oluverdik...
Oy veren üyelerden kimilerinin Japonlardan "rüşvet" aldığını ima edenlerimiz bile oldu...
Ve hemen kendi içimizde kavgalar da başladı...
Bu muhteşem yarışı hemen kendi meşreplerine göre yorumlayan yazarlar birbirlerine girdi...
Muhalif siyasetçiler ilk seçimlerde Ak Parti'ye karşı kullanacakları "malzeme" bulmuş olmanın sevinci ile yüksek atlama rekoru kırdı...
Yazarlarımızdan biri Hükümet’e ve Başbakan’a çakacak ya…


Hadi adını da vereyim:

Yılmaz Özdil…
O kadar geriledi ki topa vurmak için…
Ak Parti’nin iktidar olduğunda hazır bulduğu (İstanbul) Atatürk Olimpiyat Stadı rezaletini bile Ak Parti Hükümeti'nin sırtına yıkıverdi... 
Yani…
Antalya/Çıralı’daki Olimpiyat Tepesinin yarışmalara isim olarak verildiğini zanneden Bakan Kılıç kadar ayıp etmiş oldu en azından…
“Başbakan nefretinde zirve yapmış” muhalif yazarları ise İstanbul'un seçimde kaybetmesini şarkılar, türküler, marşlarla karşıladılar...
Yok efendim...
İstanbul kaybedince İstanbullu kazanacağı için değil...
Asıl kaybedenin "Başbakan" olduğunu düşündükleri için...
Kınacı Bakan için ise söyleyecek söz bulamıyorum...
Stoklarında kına kalmama sebebinin çok daha önceden "nasıl olsa kazandık" sevinciyle kendi kullanmışlığı olabileceği gibi; bir an önce elinden çıkarıp kınalardan kurtulmuş da olabilir...
Ama bir şeyden kurtulamaz...
Olimpiyat tarihine, "kaybedince edepsizleşme rekoru kıran bakan" olarak geçmekten...
Pardon…
Bu arada bir meslektaşımız da (Mustafa Karaalioğlu) Tokyo’yu tercih eden üyeleri; “Gezi Parkı Eylemcilerinin etkisinde kalmakla” suçladı…

 

Hâsılı...

Yine gösterdik ki bu ülkeyi yönetenler, yönetmeye talip olanlar ve yönetilenleri yönetilmeye hazırlayanlar "edepli yarışma" kültüründen fersah fersah uzak...

Bunlara "verirseniz" sizden iyisi yok...
Vermezseniz ya cadısınız, ya canavar...
 Ama n’apacaazzz?..
Bunlar da bizim milletimiz...
Tasada, kıvançta, kederde olmasa da "hederde" bir olduğumuz milletimiz...
Hepsini çok öpüyorum...

adnanberkokan@gmail.com