İşte size Barlas ile Hakan arasındaki fark!..

Siz aslında ipi pazara çıkmış birisiniz. Gelene ağam gidene paşam der, her iktidara yanaşırsınız.

ADNAN BERK OKAN

Ahmet Hakan "sıralama" yapmayı ve tartıştırmak istediği kişiler arasındaki "farkları" sayıp dökmeyi pek sever...
Ben bugün Ahmet'inyönetemini kullanacak ancak fazla "fark" saymayacağım...
Zira gerek yok...
Ben sadece şunu diyeceğim:
"Ahmet Hakan'ın bugün Mehmet Barlas için yazdığı yazı ile Mehmet Barlas'ın bugün Ahmet Hakan'a yönelik makalesini okuyun ve ikisi arasındaki farkı görün"...


Benim bulduğum farkı merak mı ediyorsunuz?..
Söyleyeyim o halde:
Mehmet Barlas, "Entelektüel Yazar"...
Ahmet Hakan "Çakma/cı Yazar"

Önce aşağıda Ahmet Hakan'ın Mehmet Barlas'ın "ipliğini pazara çıkaran"(!) pek entelektüel, derinlikli, hakaret ve küfür içermeyen(!) yazısını okuyun...


Mehmet Barlas’a küçük bir mektup

SAYIN Mehmet Barlas...
Siz aslında ipi pazara çıkmış birisiniz.
Gelene ağam gidene paşam der, her iktidara yanaşırsınız.
İş bilir, malumatfuruş, faydacı, hünersiz, ilkesiz ve feci demodesiniz.
Bu yönlerinizin herkes farkında...
Ama sizi kurtaran bir yanınız vardı: Centilmenliğiniz, medeniliğiniz, kibarlığınız...
Bunlar sayesinde zaaflarınız görmezden geliniyordu.
Bunlar sayesinde pazara çıkan ipinizden pek söz edilmiyordu.
Hatta bunlar sayesinde size iyi kötü saygı bile gösteriliyordu.
Ama şimdi eldeki tek sermayeyi de tüketme noktasındasınız.
Size bir soru sordum diye o meşhur “kibarlık efsanesi”ni tarumar ettiniz.
Bence yazık ettiniz.
Çünkü o “efsane” de yıkılınca, elde sadece sizin pazara çıkmış ipiniz kaldı.
Ama eğer “Ne yapayım kardeşim? Çok sıkıştım... Sonunda elimdeki son sermayeyi de harcamaya karar verdim. Nezaket falan hikâye... Rezilliği ele aldım” falan diyorsanız...
Buyurun, devam edin... Meydan sizin.

Bu da Mehmet Barlas'ın tarih dersi vermek suretiyle yaptığı bir "Ahmet Hakan
tanımlaması"...

Bir yanlış anlamayı düzletme gereği...
SUHTE MÜRTED

Bir yanlış anlamayı düzeltmek zorundayım.
Ahmet Hakan dün Hürriyet'teki köşesinde içini şöyle dökmüştü:
- "Evet, çakma Nişantaşılıyım, var mı diyeceğin?" Ben böyle deyince... Şöyle bir hava doğuyor: Sanki benden başka herkes "bir asalet unvanı sahibi", sanki benden başka herkes "yüz yıllık şehirli" ve sanki benden başka herkes "klasik anlamda burjuva bir aileden geliyor".
Ahmet Hakan'ın bu yakınmaları bir psikologa seslendirmesi halinde onun hakkındaki teşhis "Sende aşağılık kompleksi oluşmuş" şeklinde belirebilir.
Benim için "Otağtepe dükü" falan demesi de belki bu ruh halinin bir yansımasıdır.
Ama birinin de ondaki "Çakma" lığın sınıfsal bir durumu yansıtmadığını ona anlatması gerekir.
Bu tür çakmalık "Türedi" kavramı ile daha iyi ifade edilebilir.
Ya da olayı sadece inanç yahut saf değiştirme anlamında alırsanız "Mürted" kavramını da kullanabilirsiniz bu tür çakmalık için.
Mesela Ankara'daki askeri havaalanının bulunduğu yer olan "Mürted"in adı 1402'deki savaşta Yıldırım Beyazıt'ın ordusundan Timur'un ordusuna geçenler için kullanılan sıfattan kalmadır.

Hepimiz çakma mıyız?

Neticede Beyazıt'ınki de, Timur'unki de "İslam Ordusu"ydu.
Yani "Mürted" din değiştirmekten öteye bir anlam taşır.
Kendisine "Çakma Nişantaşlı" denilmesini yanlış anlayan Ahmet Hakan, bu yanlışını şu şekilde açığa vurmuş dünkü yazısında:
"- Hepimiz çakmayız. Hepimizin bir kuşak gerisinde yer sofrası var, hepimizin bir kuşak gerisinde pastoral bir hayat var, hepimizin bir kuşak gerisinde kırsal var... Hepimiz çakmayız, hepimiz sınıf atlama telaşı içindeyiz, hepimiz sonradan görmeyiz. Gelin, bunu kabul edelim. Bakın ben kabul ettim, şimdi kafam acayip rahat."
Kimse onun geçmişindeki "Pastoral hayatı" da merak etmiyor ki.
Kırlardaki yer sofrasından Nişantaşı kafelerinin masalarına tırmanması onun hayatında 20-30 santimlik bir yükselmeyi ifade etmiş olabilir.
Ama asıl mesele dışarıdan imrenerek baktığı ve galiba "Eski çakmalar" olarak gördüğü çevreye girmek için, ruhsal estetik ameliyatı masasına da tırmanmasıdır.
Bu sınıf atlama falan değildir.
Çakmalığı kabul ettikten sonra "Kafam acayip rahat" itirafında bulunması da, olayın sınıfsal bir mesele olmadığını doğrulamıyor mu?
Mesele onun yeni masasına yaranmak için eskiden dost olduğu insanlara ve kendisine yakın gördüğü düşüncelere her gün çakmayı meslek edinmesidir.
Bu arada onlara yaranmak için kendini metamorfoza soktuğu yeni çevrenin yüzüne "Hepiniz çakmasınız, hepiniz sonradan görmesiniz" demesi halinde nasıl övgüler alacağını tahmin etmeye çalışıyorum.