İşte Özkök’ün VEDA yazısı!..
Türkiye gibi “istikrarsızlığın temel olduğu” bir ülkenin medyasında aynı gazetenin başında 20 yıl kalmak müthiş bir “başarı”…
GAZETECİLER.COM
“Gitti,
gidiyor, gitmeli, gidecek” derken işte oldu…
Ve “Ertuğrul
Özkök gitti!”
Yılın son
gününü beklemedi "veda yazısı” için…
Bugün
yazmış…
“Harikulade
bir yol arkadaşlığı” demiş
yazısının başında…
Ve şöyle devam
etmiş…
22
MART 1990 günü, adım Hürriyet Gazetesi’nin genel yayın yönetmeni
olarak künyeye girdiği gün, kendime 5 yıllık bir süre
biçmiştim.
43
yaşımdaydım.
Geçmişimde sadece 3.5 yıllık bir gazetecilik
tecrübem vardı.
Gazete nasıl yapılır bilmiyordum.
Bagajımdaki tek sermaye, dünyanın nereye
gittiğini anlama ihtirasıydı.
Hürriyet, çocukluğumdan beri evimize giren
gazeteydi.
Türkiye’nin en büyük gazetesiydi.
“Gazete” denince akla ilk gelen
isimdi.
Ben
kendime 5 yıl biçmiştim, ama bu mesleğin eskileri, en fazla bir yıl
ömür biçiyordu.
Çünkü
Ankara’dan gelmiş, aklı havada bir öğretim
üyesiydim.
Türkiye gibi
“istikrarsızlığın temel olduğu” bir ülkenin medyasında aynı
gazetenin başında 20 yıl kalmak müthiş bir
“başarı”…
Ya da muhteşem bir “Denge kurma
yeteneği”…
Hangisini kabul ederseniz edin ama “Gazete genel
yayın Yönetmeni” denildikten sonra akla gelecek üç isimden biri
Ertuğrul Özkök olacaktır…
Nezih Demirkent, Abdi İpekçi, Ertuğrul
Özkök…
Dönüp arkanıza bakın bakalım “başka” var
mı?..
Elbette “Melek”
değildi…
Hatta çok kişiye göre “yüze başka, arkadan başka”
konuşmayı en iyi becerenlerden biriydi…
Ama unutmayalım, onu bile yüzüne gözüne
bulaştırıp, iğrençleşenlerin bol olduğu bir medyada görev yaptı
Ertuğrul…
Kendisine öfke ile saldıranların öfkelerini
katmerleştirmek yerine, telefon açıp uygarca sakinleştirmesini
bildi…
Kendisine yönelik kimi kırıcı yazı ve söz
sahiplerine, başka mevkidaşları gibi, “salak, aptal, adam olmaz”
gibi düzeysiz ifadelerle hakaret etmedi…
Kaliteliydi yani…
Yine de en büyük hatasıydı
“haksız
rekabet”…
Artık yapamayacak…
Manşetler onun duygularını aktarmayacak
yani…
Enis ve
ekibinin ortak fikirleri yer alacak o
manşetlerde…
Biz fanilerin dünyasına hoş geldin sevgili
Dostum!...
|
***
Kader
beni de yanılttı.
Bana
bir yıl ömür biçenleri de.
Tam
20 yıl bu koltukta oturdum.
Bunun
son beş yılında ise oturmak zorunda kaldım.
Hürriyet’in genel yayın yönetmenliği koltuğu,
Türk basınında yönetici olarak gelinebilecek en yüksek mertebedir
diye düşündüm.
Daha
doğrusu ben mütevazı davranıp düşünmesem bile, başkaları,
Hürriyet’e atfettikleri değerlerle, bunu aklıma soktular, böyle
düşünmeye ikna ettiler.
Neticede bugün geldiğim noktada artık buna bütün
kalbimle inanıyorum.
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliği, bu
meslekte yönetici olarak gelinecek en yüksek
mertebedir.
***
Değerli Hürriyet okurları, 2 Ocak itibariyle
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliği görevinden
ayrılıyorum.
Bu
görevin büyüklüğü kadar, ağırlığı ve meşakkati de
büyüktür.
Kendime biçtiğim sürenin 15 yıl fazlasıyla
yapmak, üzerimde büyük bir yorgunluğun da birikmesine yol
açtı.
Hayatım boyunca en çekindiğim duygu, koltuğuna
yapışmış yönetici izlenimi vermekti.
Bilmenizi isterim ki, bu kadar uzun süre bu
koltukta oturmamın nedeni böyle bir ihtiras değil, mesleki bir
kaderin cilvesiydi.
Bu
kaderin tecellisini sağlayan ise patronum Aydın Doğan’ın arkamda
durması ve beni hep desteklemesiydi.
O
destek hiçbir zaman bitmedi ve bitecek gibi de
görünmüyordu.
Ama
benim mecalim yetmedi.
O
nedenle, bu yazıyla hepinize genel yayın yönetmeni olarak veda
ediyorum.
Artık
yoluma Hürriyet camiasının bir yazarı olarak devam
edeceğim.
***
Yerime, Hürriyet’ten hepinizin çok iyi tanıdığı
başarılı bir gazeteci geliyor.
Enis
Berberoğlu ile 1989 yılında Hürriyet’in Ankara bürosunda birlikte
çalışmaya başladık.
Ben
İstanbul’a gelince, o da burada görev aldı ve adına toz
kondurulamayacak bir gazetecilik kariyeri yaptı.
Sadece meslektaş olarak değil, dost olarak da
bütün bu yılları birlikte geçirdik.
Ekonomik ve siyasi krizleri birlikte yönettik.
İyi günleri birlikte yaşadık, zor günleri birlikte
geçtik.
Neticede, karakteri, gazeteciliği ve geçmişte
yaptığı işlerle hak ettiği bu mevkiye geldi.
Hürriyet’in onunla daha da ileri gideceğine olan
inancım tamdır.
***
Değerli Hürriyet okurları.
Gerçek gazeteci bir patronla
çalıştım.
Bana
sadece, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın temel ilkelerini talimat
olarak verdi.
Son
10 yılda Doğan Ailesi’nin yetiştirdiği vizyoner bir İcra Kurulu
Başkanı olan Vuslat Doğan Sabancı ile çalıştım.
Bu
yıllar boyunca Doğan Ailesi’nin bütün fertlerinden sadece destek
gördüm.
Hürriyet’te mükemmel bir arkadaşlık ortamında
yaşadım.
Arkadaşlarım bana yönetici olarak sadece mükemmel
gazetecilik desteği vermediler.
Ondan
daha önemlisi, aile dayanışmasının, dostluğun, arkadaşlığın,
şefkatin en yüksek duygularını yaşattılar.
Ve
inanılmaz bir “Hürriyet okuru” tanıdım.
Yurdunu seven, onun meselelerine sahip çıkan,
Anayasa’nın temel ilkelerini hassasiyetle koruyan, demokrasiye
gönülden bağlı, insani hassasiyetleri yüksek insanlarla muhatap
oldum.
İşte
bu insanlara seslenen büyük bir gazetenin yöneticisi olmanın
şerefini yaşadım.
Bu
şerefi bana sizler verdiniz.
***
20
yılda yaptığım hatalar da oldu.
Üzdüğüm insanlar da oldu.
Ama
hiçbiri isteyerek, kasten yapılmış hatalar değildi.
Gazeteyi yönettiğim dönemin sorumluluğunu
taşıdım, yarın da taşıyacağım.
Hataları da, iyi yanları da bana
aittir.
Bu
duygularla gazetenin genel yayın, yönetmenliği koltuğunu 2 Ocak’tan
itibaren arkadaşım Enis Berberoğlu’na bırakıyorum.
Hepinize bütün bu yıllar boyunca bana verdiğiniz
bu harikulade yol arkadaşlığı için de teşekkür
ediyorum.