İşte orada dur bakalım Uğur Dündar!..
Güzel yüzü, etkili bakan gözleri ve hiç duraksamadan konuşan diliyle herkesin gönlünü kazandı...
ADNAN BERK OKAN
Uğur (Dündar) Bey;
Bugün da yer alan bir haberden öğrendim...
"Başarılıyım ama işsiz olarak karşınızdayım. Demek ki herkes tarafından sevilmiyormuşuz" demişsin bir açılışta...
İşte orada dur bakalım Uğur Bey...
"Dur" zira...
Sen asla başarılı değilsin...
Hiçbir zaman da "başarılı" olmadın...
Pardon...
Tabii ki çok para kazandın...
Tabii ki araziler aldın, sattın...
O ayrı iş...
Zaten ben de sana "para kazanmayı bilmiyorsun" demiyorum ki...
Aksine...
"Para Kazanma" konusunda üstatsın...
Ben sana, "başarılı olamadın" diyorum...
Haaaa...
"Ya TRT?" diyorsan...
"Deme" derim...
Çünkü o zaman da insanların TRT'den başka izleyebilecekleri bir kanal yoktu...
Ve Uğur Bey;
Sen o zaman da başarılı değildin aslında...
Kara fatmaların bastığı pastaneleri basarak "şöhret" sahibi olmuştun...
Bütün günlerin Topkapı sur içinde at - eşek kesip o etlerden sucuk yapanları kovalamakla geçiyordu...
Sonra da Müjdat'la ekrana çıkıyor biraz da komiklik yapıp onları gösteriyordun bizlere...
Bugün de "başarılı değilsin"...
Neden mi?..
Çünkü...
Aklı başında hiçbir iş adamı, "başarılı" bir elemanından vazgeçmez...
Tanıdığım Aydın Doğan da ve hele hele Ferit Şahenk de "Akıllı" birer işadamıdır...
Yani...
Gerçekten başarılı olsaydın ikisi de senden vazgeçmezdi...
Vazgeçemezdi...
Onun içindir ki Uğur Bey; bazıları "vazgeçilmezlik" noktasına erişinceye kadar sadece "başarıya" endeksler kendilerini...
Başarıya ulaşmak için babasını bile tanımazlar gerektiğinde...
Adalet duygularını sıfırlar, vicdanlarını cüzdanlarının en çıkarılamaz kuytusuna atarlar...
Uğur Bey;
Bilhassa mütevazı bir ailede doğup, yoksulluk içinde büyüyenler için "başarı", "servete dayalı güç" sahibi olmaya giden bir tür tramvaydır...
Ve...
O kişilerin başarmak için yapmayacakları şey yoktur...
Ve Uğur Bey...
O kişilerin o yürüyüşte en büyük engelleri "onur, haysiyet, şeref ve temiz ahlâk"tır...
Ve Uğur Bey...
Onun içindir ki o yol boyunca o değerleri yol kenarına fırlatıp atarlar...
O yol bittiğinde tramvaydan inerler ve bir daha asla "başarı" sözü etmezler...
Çünkü Uğur Bey...
O duraktan sonra her yapılan eylem zaten "başarıdır"...
Dedim ya...
Bütün mesele, servete giden o yolda her şeyi mübah sayabilme erdemsizliğini kabullenebilmektir Uğur Bey...
Pardon, pardon...
Tabii ki seni tenzih ederim arkadaş!..
Sen hiç o tarif ettiklerimden olur musun?..
Sen nezih birisin...
Onlar ise "necis"...
Bulunduğun yere de alnının teriyle geldin...
Zaten söylediğine göre zengin bir ailede doğup büyümüşsün...
Sen hiç yoksulluk çekmemişsin ki?..
Az önce tarif ettiklerimin ise bir kedileri bile yoktu...
Uğur Bey;
Kara fatmalarla mücadele etmekten dolayı kitap okumaya zamanın olmadığını biliyorum...
O nedenle buyur bir kıssadan hisse...
Markus Tulyus Ciceron (daha ziyade "Çiçero" olarak bilinir) adını duydun mu bilmem...
Yok yok; sokak ağzı ile söylendiği şekliyle "çaçaron" değil...
Değil ama büyük ihtimalle halk diliyle "çaçaron" olarak kullanılan sıfat işte o Çiçero'dan mülhemdir...
Bu Çiçero mütevazı bir Romalı polisin(!) oğluydu...
Yani senin gibi varlıklı bir ailenin bebeği olarak gelmedi dünyaya...
Çocukluğu ve ilk gençliği yoksulluk içinde geçti...
İlerleyen yıllarda "usta bir hatip" oldu...
Güzel yüzü, etkili bakan gözleri ve hiç duraksamadan konuşan diliyle herkesin gönlünü kazandı...
Ve o yeteneğiyle kapağı Devlet'e attı...
Yıldızı parladı...
Sezar'ın, içlerinde evlâtlığı Brütüs'ün de yer aldığı bir gurup tarafından katledilmesi üzerine Senato Başkanlığına seçilen Markus Antonyus'a karşı, Sezar'ın yeğeni Oktavyus'ün saflarında yer aldı...
Ama...
Sonra ne oldu biliyor musun?..
Antonyus'la Oktavyus diğer ortak düşmanlarına karşı birleşiverdiler...
Sadece birleşiverseler iyi..
Ortak bir kararla, Çiçero'nun kafasını kestirdiler...
Tamam...
Aydın Doğan'la Başbakan Erdoğan da uzun bir süre kavgalıydılar...
Onlar da son seçimlerden sonra el ele kol kola zafere doğru yürüyorlar...
Ama...
Ne Erdoğan'dan bir Antonyus çıkar...
Ne de Aydın Bey'in Oktavyus'la bir benzerliği var...
Yani Uğur Bey;
Aydın Doğan'la Başbakan Erdoğan'ın bir olup da senin meslek hayatını bitirdiklerini söylemek istemiyorum...
Öyle olsaydı gerçekten de senin için ne büyük onur olurdu...
Ama...
Senin meslek hayatını ne Aydın Doğan bitirdi...
Ne de Erdoğan...
Senin meslek hayatın, medyanın A Takımı'nda sana yer kalmadığı için bitti...
Çünkü Uğur Bey; sen başaramadın...
Çünkü başarısızdın...
Çünkü gazetecilik çok değişti...
Artık sadece yakışıklılık ve güzel konuşmak yetmiyor...
Başka şeyler de gerekiyor...
Neler mi?..
Dön de senden 40 - 45 yaş genç gazetecilere sor onu, bana değil...
Not: Yeter artık ama; her gece bir ekrana çıkıp "kovuldum" iması yapmandan halk sıkıldı yani... Çünkü kovulmadın; başarısız olduğun için işsiz kaldın... Bu kadar açık ve net...
adnanberkokan@gmail.com
Uğur (Dündar) Bey;
Bugün da yer alan bir haberden öğrendim...
"Başarılıyım ama işsiz olarak karşınızdayım. Demek ki herkes tarafından sevilmiyormuşuz" demişsin bir açılışta...
İşte orada dur bakalım Uğur Bey...
"Dur" zira...
Uğur Bey; Hani diyorsun ya "Başarılıyım ama işsiz olarak karşınızdayım. Demek ki herkes tarafından sevilmiyormuşuz"... Uğur Bey; Sen de biliyorsun ki ben gerçekten çok başarılı bir yazardım... Ama... Senin de en büyük destekçilerinden biri olduğun 28 Şubat darbecileri tarafından perişan edildim... Dur bakalım... Sen daha taze işsizsin... Ben ise 28 Şubatçıların bütün medya patronları üzerine saldığı korkuyla tam 13 yıl işsiz kaldım Uğur Bey... Tam 13 yıl... Geçenlerde halimden şikâyet edecek olduğumda oğlum Nazım'ın o güzelim şiirini okudu... Hani vardı ya... Şöyle bitiyordu: Benim babam mert adamdı Mangal gibi yüreği, yufka gibi kalbi vardı. Hayatım boyunca ona özendim... Fedakârdı... Hayatı boyunca bir dikili ağacı olmadı belki... Ama... Kendisi, onuruyla yaşayan bir koca çınardı... Üstümdeki kol kanat sırtımı yasladığım dağ gibiydi... Ben babamın oğluyum, Ya işte böyle Uğur Bey; Benim dikili ağaçlarımın çok bol olduğu günlerde sen Çınar Oteli pastanesi ve diskoteğini işletiyordun... Son 13 yılda dikili olmayan ağaçlarımı bile yedim ben... Sen ise Çengelköy'deki malikanende hayatını yaşıyorsun... Hoş geldin aramıza taze işsiz... |
Sen asla başarılı değilsin...
Hiçbir zaman da "başarılı" olmadın...
Pardon...
Tabii ki çok para kazandın...
Tabii ki araziler aldın, sattın...
O ayrı iş...
Zaten ben de sana "para kazanmayı bilmiyorsun" demiyorum ki...
Aksine...
"Para Kazanma" konusunda üstatsın...
Ben sana, "başarılı olamadın" diyorum...
Haaaa...
"Ya TRT?" diyorsan...
"Deme" derim...
Çünkü o zaman da insanların TRT'den başka izleyebilecekleri bir kanal yoktu...
Ve Uğur Bey;
Sen o zaman da başarılı değildin aslında...
Kara fatmaların bastığı pastaneleri basarak "şöhret" sahibi olmuştun...
Bütün günlerin Topkapı sur içinde at - eşek kesip o etlerden sucuk yapanları kovalamakla geçiyordu...
Sonra da Müjdat'la ekrana çıkıyor biraz da komiklik yapıp onları gösteriyordun bizlere...
Bugün de "başarılı değilsin"...
Neden mi?..
Çünkü...
Aklı başında hiçbir iş adamı, "başarılı" bir elemanından vazgeçmez...
Tanıdığım Aydın Doğan da ve hele hele Ferit Şahenk de "Akıllı" birer işadamıdır...
Yani...
Gerçekten başarılı olsaydın ikisi de senden vazgeçmezdi...
Vazgeçemezdi...
Onun içindir ki Uğur Bey; bazıları "vazgeçilmezlik" noktasına erişinceye kadar sadece "başarıya" endeksler kendilerini...
Başarıya ulaşmak için babasını bile tanımazlar gerektiğinde...
Adalet duygularını sıfırlar, vicdanlarını cüzdanlarının en çıkarılamaz kuytusuna atarlar...
Uğur Bey;
Bilhassa mütevazı bir ailede doğup, yoksulluk içinde büyüyenler için "başarı", "servete dayalı güç" sahibi olmaya giden bir tür tramvaydır...
Ve...
O kişilerin başarmak için yapmayacakları şey yoktur...
Ve Uğur Bey...
O kişilerin o yürüyüşte en büyük engelleri "onur, haysiyet, şeref ve temiz ahlâk"tır...
Ve Uğur Bey...
Onun içindir ki o yol boyunca o değerleri yol kenarına fırlatıp atarlar...
O yol bittiğinde tramvaydan inerler ve bir daha asla "başarı" sözü etmezler...
Çünkü Uğur Bey...
O duraktan sonra her yapılan eylem zaten "başarıdır"...
Dedim ya...
Bütün mesele, servete giden o yolda her şeyi mübah sayabilme erdemsizliğini kabullenebilmektir Uğur Bey...
Pardon, pardon...
Tabii ki seni tenzih ederim arkadaş!..
Sen hiç o tarif ettiklerimden olur musun?..
Sen nezih birisin...
Onlar ise "necis"...
Bulunduğun yere de alnının teriyle geldin...
Zaten söylediğine göre zengin bir ailede doğup büyümüşsün...
Sen hiç yoksulluk çekmemişsin ki?..
Az önce tarif ettiklerimin ise bir kedileri bile yoktu...
Uğur Bey;
Kara fatmalarla mücadele etmekten dolayı kitap okumaya zamanın olmadığını biliyorum...
O nedenle buyur bir kıssadan hisse...
Markus Tulyus Ciceron (daha ziyade "Çiçero" olarak bilinir) adını duydun mu bilmem...
Yok yok; sokak ağzı ile söylendiği şekliyle "çaçaron" değil...
Değil ama büyük ihtimalle halk diliyle "çaçaron" olarak kullanılan sıfat işte o Çiçero'dan mülhemdir...
Bu Çiçero mütevazı bir Romalı polisin(!) oğluydu...
Yani senin gibi varlıklı bir ailenin bebeği olarak gelmedi dünyaya...
Çocukluğu ve ilk gençliği yoksulluk içinde geçti...
İlerleyen yıllarda "usta bir hatip" oldu...
Güzel yüzü, etkili bakan gözleri ve hiç duraksamadan konuşan diliyle herkesin gönlünü kazandı...
Ve o yeteneğiyle kapağı Devlet'e attı...
Yıldızı parladı...
Sezar'ın, içlerinde evlâtlığı Brütüs'ün de yer aldığı bir gurup tarafından katledilmesi üzerine Senato Başkanlığına seçilen Markus Antonyus'a karşı, Sezar'ın yeğeni Oktavyus'ün saflarında yer aldı...
Ama...
Sonra ne oldu biliyor musun?..
Antonyus'la Oktavyus diğer ortak düşmanlarına karşı birleşiverdiler...
Sadece birleşiverseler iyi..
Ortak bir kararla, Çiçero'nun kafasını kestirdiler...
Tamam...
Aydın Doğan'la Başbakan Erdoğan da uzun bir süre kavgalıydılar...
Onlar da son seçimlerden sonra el ele kol kola zafere doğru yürüyorlar...
Ama...
Ne Erdoğan'dan bir Antonyus çıkar...
Ne de Aydın Bey'in Oktavyus'la bir benzerliği var...
Yani Uğur Bey;
Aydın Doğan'la Başbakan Erdoğan'ın bir olup da senin meslek hayatını bitirdiklerini söylemek istemiyorum...
Öyle olsaydı gerçekten de senin için ne büyük onur olurdu...
Ama...
Senin meslek hayatını ne Aydın Doğan bitirdi...
Ne de Erdoğan...
Senin meslek hayatın, medyanın A Takımı'nda sana yer kalmadığı için bitti...
Çünkü Uğur Bey; sen başaramadın...
Çünkü başarısızdın...
Çünkü gazetecilik çok değişti...
Artık sadece yakışıklılık ve güzel konuşmak yetmiyor...
Başka şeyler de gerekiyor...
Neler mi?..
Dön de senden 40 - 45 yaş genç gazetecilere sor onu, bana değil...
Not: Yeter artık ama; her gece bir ekrana çıkıp "kovuldum" iması yapmandan halk sıkıldı yani... Çünkü kovulmadın; başarısız olduğun için işsiz kaldın... Bu kadar açık ve net...
adnanberkokan@gmail.com