İsmet İnönü'nün mahremini ifşa eden gazeteci!
İsmet İnönü'nün yatak odasından fotoğraf çekip bunu da tüm Türkiye'ye gösterdiği için bizzat İnönü'nün hışmına uğrayan gazeteciyi tanıyor musunuz?
Dün hayatını kaybeden duayen gazeteci Mete Akyol'un, İsmet İnönü'nün yatağının başucundaki tabloyu tüm Türkiye'e gösteren isim olduğunu biliyor muydunuz?
Unutanlara bu hatırayı Ertuğrul Özkök bir kez daha hatırlatmış bugün...
Özkök, "Bir insanın mahrem odasından son hatıra" başlıklı şazısında hem o tarihi olayı bir kez daha hatırlatmış hem de o ifşayı yapan ismin duayen isim Mete Akyol olduğu gerçeğini.
İşte Ertuğrul Özkök'ün köşesinden o olay:
BİR İNSANIN MAHREM ODASINDAN SON HATIRA
1969 yılı... Anlatacağım olay, o yılki seçimlere az kala geçiyor.
CHP milletvekili Ali İhsan Göğüş, o akşam Seçim Kurulu’na verilmesi gereken aday listesini Pembe Köşk’e götürüp rahmetli İsmet İnönü’ye sunuyor.
Yanında iki de gazeteci var.
İnönü listeleri incelerken, gazeteci odadaki bir tabelaya takılıyor.
Paşa’nın mütevazı yatağının başucundaki tabelada “Allah’ın dediği olur” yazılı...
SİZİN NE HAKKINIZ VAR MAHREMİYETİMİ AÇIKLAMAYA?
Gazetecilik dürtüsüyle yanında bulunan foto muhabiri Hüseyin Ezer’e göz ediyor. “Paşa’yı şu tabelanın altında çekiversene” diyor.
Bu fotoğraf ertesi gün Milliyet gazetesinde yayınlanıyor.
Daha sabah saatlerinde İnönü iki gazeteciyi Köşk’e çağırıyor ve “Sizin ne hakkınız var mahremiyetimi açıklamaya? Benim iç dünyamı ortaya sermeye?” diye azarlıyor.
Başları önlerinde çıkarlarken, İnönü’nün kızı Özden Toker de şunu söylüyor:
“Bizim evdeki büyük masada memleket meselesi de konuşulurdu, iftar sofrası da kurulurdu. Evde namaz da kılınırdı. Ama bunların hiçbirinden söz edilmezdi.”
Bu hatırayı Can Dündar’ın bir yazısından aldım.
O gün İnönü’nün evine giden gazeteci Mete Akyol’du...
Gazeteci büyüğümüz Mete Akyol’u dün kaybettik.
81 yaşındaydı.
Ondan bize kalan son fotoğraf, 11 ay önce, 2 Aralık 2015 günü çekilmişti.
Can Dündar’ın tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nin önünde ‘demokrasi nöbeti’ tutuyordu.
O gün şöyle demişti:
“Herkesin bir görüşü vardır ona göre değerlendirirsiniz. Yapabileceğimiz en somut davranış budur. Yoksa ben onu sevmiyorum deyip onu içeri atmak değildir.”
Güle güle sevgili büyüğümüz...
Bu cümlenizi hep hatırlatacağız...