İsmet Berkan 'Türk gazeteciliği'ni tartışıyor
Politik aidiyet duygularının ve 'reyting' kaygılarınım yön verdiği bir gazetecilik biz nereye götürür. İsmet Berkan bu sorunun cevabını arıyor...
GAZETECİLER.COM - Radikal gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan medya üstüne önemli bir tartışma yürütüyor köşesinden. Gazeteciliğin ülkemizde yaşadıüı bazı açmazları konu alan Berkan tartışmaya bugün de devam etmiş. Esas olark 80'li yıllradan sonra gazeteciliğin edindiği bazı yeni reflekslerden söz ediyor Berkan. Politik aidiyet duygularının ve 'reyting' kaygılarınım yön verdiği bir gazetecilik biz nereye götürür. Berkan bu sorunun cevabını
"Gazetecilik mesleğiyle ilgili dertleşmeye bir günlük zorunlu
aranın ardından devam ediyoruz.
Aynen aritmetikteki dört temel işlem gibi bizim mesleğimizin de
bazı evrensel kuralları var. O kurallardan birini önceki gün
hatırlattım: Haberde mutlaka ‘karşı taraf’ın görüşü de yer almalı,
habere konu olan olay bir de o ‘taraf’ın penceresinden
anlatılmalı.
Bu kuralın uygulandığını (bu gazetede yayımlanan bazı haberler
dahil) pek az haberde görebiliyoruz. Genellikle haberler bize tek
taraflı bir kaynaktan iletilen bilgiler şeklinde. Bazen karşı
tarafın, yani haberde suçlanan veya itham edilen tarafın
görüşlerini esas haberden bir-iki gün sonra, genellikle de farklı
bir gazetede okuyoruz.
Bu, maalesef gazetelerimizi genellikle çok zor durumlarda bırakan
bir uygulama.
Haberde suçlanan veya itham edilen kişi ya da kuruluşların aynı
haber içinde kendilerini savunma imkânı bulamamaları uygulamasının
bu denli yaygın olmasının türlü çeşitli sebepleri olabilir. Ama
galiba en yaygın sebep, ‘Görüş alırsak haberin seksiliği azalır’
şeklinde anlatılan sebep. İşte bu çok vahim. Yani çoğu gazeteci ve
editör, haberin yanlış veya haksız olabileceğini peşinen kabul
ediyor.
Mesleğimizin bir başka evrensel kuralı da, benim ‘Gazete ima etmez,
yazar!’ cümlesiyle ifade etmeye çalıştığım kural.
Gazete, sayfalarında yarım gerçeklere, boşlukları çeşitli
varsayımlarla doldurulmuş haberlere yer vermez, vermemelidir. Bir
gazetede çıkan haber, her neyi iddia ediyorsa onu mümkün olan geniş
ikna çerçevesi sunan kanıtlarla destekleyerek dümdüz
yazmalıdır.
Bizim yazıişleri masasından bir örnek olay aktarayım:
“Bilmemneredeki belediye birlikte iş yaptığı ve bizim bir tabela
şirketi olduğundan şüphelendiğimiz bir şirkete çok yüksek bir
fatura kesmiş.
Eee?
Biz burada bir haksız para transferinden şüpheleniyoruz.
Peki, belki de haklısınız şüphelenmekte. Ama şu anda bu şüpheleri
haber yapmak doğru olmaz. Çünkü belki de o faturada sözü edilen
hizmet veya mal gerçekten alınmıştır ve dünya piyasasında o mal ya
da hizmetin değeri budur. O yüzden bu şüpheyi haber ihbarı kabul
edin, haberi çıkartmaya çalışın.
Çünkü şu haliyle haber yok ortada, sadece şüpheler var.”
Belki içinizden bu verdiğim örnek olayı hatırlayanlar çıkmıştır.
Biz araştırdık, bu faturanın aslında alınmayan veya değerinden çok
yükseğe alınan bir mala veya hizmete kesildiğini gösterir kesin
kanıtlara ulaşamadık.
Ama bize muhabirimizin ilettiği şüpheler bazı gazetelerde günler
boyunca kampanya gibi yayımlandı, ortaya da herhangi bir kanıt
konamadı. O gazeteler günlerce bir yolsuzluk imasında bulundular
ama yolsuzluğun olduğunu yazamadılar. Belki onların bu yersiz ve
erken neşriyatı bizim muhabirlerimizin yolsuzlukla ilgili kanıtlara
ulaşmasını da imkânsız hale getirdi.
Maalesef bu ima gazeteciliği 80’li yıllardan beri ülkemizde giderek
yaygınlaşan bir hastalığa dönüştü."