İsmail Saymaz kaybetti...

İsmail Saymaz beş söyleyip hiç dinlemiyor…


İsmail Saymaz iyi bir araştırmacı gazeteci mi?..

Hem de nasıl?..

Kaynakları çeşitli ve sağlam mı?..

Elbette…

Güvenilir bir karakter mi?..

Kesinlikle…

Ama…

Kaba…

Ama…

Aceleci…

Ama…

Karşısındakini dinlemeyi hiç sevmiyor…

Oysa…

Allah her canlıya olduğu gibi insana da İki kulak bir ağız vermiş…

Ki…

İki dinleyip bir söylesin…

Ama…

İsmail Saymaz beş söyleyip hiç dinlemiyor…

Geçen akşam Ne Oluyor’da Nagehan Alçı, çok sayıda etnik ve mezhep guruplarına devletin zulmettiğini (Biraz da abartarak.) hatırlattı…

İsmail Saymaz ise Alçı’nın lafını bitirmesini bile beklemeden devleti savunmaya başladı…

Nagehan’ın anlattıklarını “abartılı” bulabilirdi ama…

Külliyen yalanlamayı tercih etti…

Saymaz’ı dinleyen ve Türkiye’yi bilmeyen biri;  65 yıllık demokrasimizin İsviçre ile boy ölçüşebilecek kadar yüksek olduğunu falan zannederdi…

Saymaz’a göre demokrasilerde bir yurttaşın, temel hak ve hürriyetlerinden kimilerini kullanamaması haksızlıktı ama zulüm sayılmamalıydı…

Demek ki zulüm, bir kadının saçını başını çekmek, tekmelemek, bıçaklamak falan…

Ama…

Bir kadını başı örtülü olduğu için üniversitelere sokmamak…

Yargıda veya kamu kurumlarında görevlendirilmelerini yasaklamak “zulüm” değil…

Pes yani arkadaş…

Zulüm sadece bedene yapılmaz ki…

Bir insanın kimliğini, kişiliğini, duygularını, temel ve hak ve özgürlüklerini baskılamak da en az fiziki zulüm kadar aşağılık bir zulümdür…

Araştırmacı gazeteciliğin en başarılı örneklerinden biri olan Saymaz’ın “Demokratik gazeteci” özelliğinden yoksun olması ona kaybettiriyor…