İsmail Küçükkaya'ya mesaj atmıştı! Muharrem İnce gerçekten kaçırılmış
CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, 24 Haziran gecesi kayıplara karışmış ve hatta kaçırılıp tehdit edildiği söylenmişti. O gecenin bilinmeyenlerini Türkiya gazetesi yazarı Fuat Uğur kaleme aldı.
CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin 24 Haziran gecesi merak konusu olmaya devam ediyor. 24 Haziran günü saat 17.00'de YSK'nın önüne gelip açıklama yaptıktan sonra ortadan kaybolan İnce, seçimi kaybettiğini WhatsApp mesajıyla İsmail Küçükkaya'ya duyurmuştu.
Nerede olduğunu Sözcü yazarı Saygı Öztürk dünkü köşesinde yazmış ve İnce'nin Ankara Swiss Otel'de ekibiyle birlikte olduğunu ifade etmişti. Peki sosyal medyada konuşlan tehdit ve kaçırma iddiaları doğru muydu? Tartışmalara katılan Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur, tehdit hariç kaçırılma kısmının doğru olduğunu iddia etti. "Bu bir şaka değil, kimseyle de dalga geçmiyorum" diye yazısına başlayan Uğur'a göre İnce, kendi ekibi tarafından otelden alınıp evinin yatak odasına kapatıldı.
Muharrem İnce gerçekten de kaçırıldı
Bu bir şaka değil, kimseyle de
dalga geçmiyorum.
Tamamen hakikat.
Sayın Muharrem İnce’nin, ertesi gün düzenlediği basın toplantısında
“şizofren” diye nitelediği CHP’li sosyal medya kullanıcılarının
dedikleri doğruydu.
Buradan da o hakikati açıklıyorum:
Muharrem İnce kaçırılmış ve susturulmuştu.
O geceyi, gündüzünden itibaren hatırlayalım ve olan biteni
anlatalım.
Önce bilinen kısmı:
Muharrem İnce seçim sabahı oyunu Yalova’da kullanmış ve Ankara’ya
gelmişti. İnce önce YSK’ya gidip basına beyanat vermiş ve sonra da
minibüsüyle oradan ayrılmıştı.
Şimdi bilinmeyen sonrası.
Muharrem İnce ve ekibi YSK’nın ardından yanındaki ekiple birlikte
en yakındaki bir otele gidip 8. kattaki süit dairelerinden birine
yerleşti. Bu otel kimine göre Kent Otel, kimine göre de Swiss
Otel’di.
Oteldeki görünüm şöyleydi. Muharrem İnce televizyonun tam
karşısındaki koltukta, ayaklarını uzatmış olarak oturuyor, ekibi
ise çevredeki koltuk ve sandalyelere dağılmış olarak kendisine
eşlik ediyordu. Yanında eşi, ağabeyi, kız kardeşi, hatta annesi,
TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün, CHP’nin Meclis Grup Başkan Vekili
Engin Altay’ın da olduğu söyleniyordu.
Bu arada içkiler ve çerezler gelmiş, sehpaların üzerinde kullanıma
hazır hâle getirilmişti.
İnce çok neşeliydi. Seçimin ikinci tura kalacağına kesin gözüyle
bakıyordu. Karşılıklı verilen gazlar havada uçuşuyor, kadehler peş
peşe havaya kalkıyordu.
Sonuçlar 18.45 itibarıyla açıklanmaya başladığında heyecan tavan
yapmıştı. Çünkü o saate kadar kendilerine gelen ilk sonuçlara
bakılırsa İnce ikinci tura kalacak gibi görünüyordu. Ancak resmî
olarak ilk bir saat içinde gelen oylar moralleri bozdukça bozdu.
Erdoğan ile İnce arasında dramatik bir fark vardı ve böyle giderse
kapanacak gibi de görünmüyordu.
Sonuçları pür dikkat izleyen, hafiften sinirlenmeye başlayan İnce,
yanındaki en sert içkilerden art arda deviriyordu. Adamlarına
kızıyor, CHP Genel Başkanı’na, Bülent Tezcan ve ekibine saydırdıkça
saydırıyordu. Hiç desteklememişlerdi onu. CHP’nin hazırladığı
reklam filmlerinde bile yoktu Muharrem Bey. Haksız sayılmazdı.
Gecenin ilerleyen saatlerinde durum tam anlamıyla netleşmişti.
Muharrem Bey telefonunu sessize almıştı ama bir yandan art arda
arayanları görüyordu. Susmuyordu cihazı. Mesaj yağıyordu üstelik.
Hiçbirine cevap vermeye niyeti yoktu çünkü öfke içindeydi.
Alınan alkol damarlarındaki hızlı bir dolaşımdan sonra beyin
kılcallarında etkisini göstermeye başlamıştı. Muharrem İnce
“Kaybettik işte, kaybettik seçimi. Benim oyum arttı, ama CHP’nin
hâline bak. Çıkıp konuşacağım” demeye başlamıştı. Yanındakiler,
ailesi, ekip ve danışmanları, yardımcıları hep birden “Aman
Muharrem Bey, aman abi yapmayın böyle bir şey, şu anda sinirlisiniz
ağzınızdan bir laf kaçar, toparlayamayız” diyor ama söz
geçiremiyorlardı.
Gelgelelim tam da o esnada Bülent Tezcan ekranlara çıkıp tüy diker
gibi “Muharrem İnce’nin oyu yüzde 44, Erdoğan’ın yüzde 40, öndeyiz”
deyince İnce iyice koptu. Bir an etrafına baktı. Zaman durmuştu.
Ekrana fırlatmak için bir şey arar gibiydi. Ekip istim üstünde onu
yatıştırmaya uğraşırken İnce yeniden konuştu:
“Bir açıklama yapacağım. Kaybettik, arada 10 milyon fark var ama
benim oyum arttı, kritik eşik olan yüzde 30’u aştım. Partimin
önünden yürü denirse ben yürürüm.”
Böyle diyecekti.
Tam eline telefonu aldığı sırada, o anda gelen mesajı gördü. FOX
televizyonunda Çalar Saat programının sunucusu İsmail Küçükkaya idi
mesajı gönderen ve “Herkes sizi merak ediyor, bir sürü şayia çıktı,
bir şey demeyecek misiniz?” diye soruyordu. Çevredeki herkesin
şaşkın bakışları arasında Muharrem İnce, İsmail’e pat diye cevap
verdi:
“Adam kazandı, daha ne diyeyim”
Canlı yayında olan İsmail Küçükkaya anında bu mesajı okudu tabii.
Otelin süit dairesindeki televizyonda FOX TV açıktı. İsmail’in
söyledikleriyle birlikte herkes dondu kaldı. Başkan adayları
giderek tehlikeli olmaya başlamıştı. Aman demeye kalmadı Muharrem
İnce kafaya o sert içkilerden birini daha dikti ve talimatı
verdi:
“Derhal basını arayın, açıklama yapacağım”
O anda garip bir şey oldu. Ekip birbirine baktı, âdeta gözleriyle
anlaştılar ve aralarından biri “Tamam abi ama önce eve gidelim de
şu sabahki kıyafetinizi değiştirelim” dediler. Bu fikri ailesi de
destekledi. Hep birlikte apar topar çıkıldı ve Muharrem İnce eve
getirilip yatak odasına sokuldu.
Kapı üzerine kilitlendi.
İnce’nin yanında ne cep telefonu, ne de ev telefonu vardı. Çünkü
alınmıştı. Bir süre bağırıp çağırdıysa da aradan fazla zaman
geçmeden uyuyup kaldı.
Ekip de bir açıklamadan yanaydı ama CHP Genel Merkezi ve Kemal
Kılıçdaroğlu ile ilk günden papaz olmanın âlemi yoktu. Biraz daha
stratejik davranılması gerekmekteydi.
Evet, kaçırılma hikâyesi doğru ama bu şekilde. Yani Muharrem İnce
kendi ekibi tarafından kaçırıldı.
Doğu Perinçek’in deyimiyle HDP’ye oy veren bonzai kullanıcısı
CHP’lilerle, İnce’nin tanımıyla “Şizofren CHP’liler” o sıralarda
YSK ve CHP Genel merkezlerinin önünde videolar çekip sosyal medyada
kıyameti koparıyorlardı.
“İnce’yi konuşturmuyorlar, kaçırdılar ve susturdular. Tehdit
ettiler.”
Tehdit kısmı hariç hepsi doğruydu.
Muharrem İnce kaçırılmış, konuşması engellenmiş ve
susturulmuştu.
Kendi ekibi tarafından.
Zaten konuşacaktı ama ertesi gün uyanması ve damarlarında dolaşan
alkolden arınması gerekecekti.
Ol hikâye bundan ibarettir.