İsmail Kılıçarslan'dan kadına şiddet yazısı: "Toplumsal cinsiyet eşitliği" teorisi kadına şiddetin ilacı değil
Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, bugünkü köşesinde kadına şiddete ilişkin bir yazı kaleme aldı.
Yeni Şafak gazetesi yazarı İsmail Kılıçarslan, Nevşehir’de boşanmak isteyen karısının evinin önüne bomba düzeneği yerleştiren adamın haberini okuyucularıyla paylaşarak "Eksik, çünkü kadına şiddetle mücadele konusunda iki sert gerçeği görmezden gelmeye devam ediyoruz" ifadelerini kullandı ve şunları kaydetti:
Nedir o sert gerçeklerden ilki? Hiç şüphe yok ki uyuşturucu ve özellikle de alkol kullanımının kadına şiddetteki rolüdür. İkiyüzlü bir argümantasyon geliştiren modern dünya, bilhassa kadın dernekleri üzerinden kadına şiddetle mücadeleyi sürdürmeye meyyalken diğer yandan alkolün bu şiddetteki payını gözlerden uzak tutmaya azmetmiş görünüyor. Alkolü, büyük bir “serbestlik kategorisi” olarak değerlendiren hâkim dünya düşüncesi “suç-alkol” ilişkisini neredeyse yok sayıyor...
İkinci sert gerçek ise 20. yüzyılın başından beri ilerleyen “erkeğin toplumsal rolünün paramparça edilmesi projesi”nin kesin bir başarıya ulaşmış olması. “Baba ve eş” olarak erkek “anne ve eş” olarak kadından fersah fersah daha güçsüz bir noktaya ilerletildi. “Kadının ekonomik bağımsızlığı” zaten bir yana, sosyal ilişki kurma kabiliyetleri zaten oldukça az olan erkeklere kalan tek şey “bedensel işler” gibi duruyor. Kariyer avantajını kaybeden erkek, “merhamet temelli” bir evlilik hayatı da yaşayamıyor zira bütün dünyaya kodlanan şey “merhamet temelli ilişkilerin kötü olduğu” yönünde. Buna bir de “çocuk yetiştirme konusunda tek yetkili taraf annedir” palavrası eklenince “erkek” dediğimiz adam tüm temel oryantasyonunu kaybetmiş bir zavallıya dönüşüyor. Çocuğunun babası ama üzerinde terbiye hakkı yok. Eşinin kocası ama eşinde huzur bulamıyor. Bir yerde çalışan ama kariyer avantajını kadınlara kaybetmiş durumda.
Biraz radikal gelebilir kulağa ama kadına şiddet bahsinde “erkeğin toplumsal rolünün parça pinçik edilmiş olması” başlıklı o sert gerçek dile getirilmemeye, konuşulmamaya, yok sayılmaya devam ederse milim mesafe alınabileceğine inanmıyorum...