İslâm, statüko ve yeni Muhafazakârlık
İslâm alemi kendi gerçeklerinin ve gerçekliğinin bile gasp edilmesine göz yummuş, küresel arenada kocaman ve kötü bir yalan olmuştur...
ADNAN BERK OKAN
Hiç kimse muhafazakârlığı kabul etmiyor...
Ama hiç kimse...
Buna rağmen taraflar birbirlerini muhafazakârlıkla suçluyorlar...
Eh...
Demek ki "muhafazakâr" olmak iyi bir şey değil(!)...
Peki...
Gerçekten de muhafazakâr olmak kötü mü?..
İtici mi muhafazakârlar?..
Tutucu mu?..
Kültürsüz mü?..
Cahil mi?..
Ya da her şeyin yenisi oluyorsa muhafazakârlığın niçin "Yeni"si yok?..
Yoksa var ama aydınlarımız, entelektüellerimiz, liberallerimiz bunun farkında mı değiller?..
Amerikalı ünlü sosyalist gazeteci Irving Kristol “Yeni muhafazakar, etrafı gerçekler tarafından kuşatılmış bir liberaldir” diyor.
Haydaaaa!..
Nereden çıktı mı?..
O halde bakalım nereden çıkmış...
Gerçekler, gereklilikleri yaratmaz mı?..:
Ve aynı gerçekler, gereklilikleri yok etmez mi?...
Yani...
Gerçekler aynı zamanda gerekli de değil midir?...
Zagor'dan ödünç alıp haykırıyorum:
"Hay bin kunduz!.. Hangi gerçekler?.."
Değerli dostlar;
Bugünün ve yarının gerçeklerinin, dünün gerçeklerinden çok ama çok daha gerçek olduğunun farkında değil misiniz?..
Neden mi?..
Dün olmuş olanlarla ilgili herkesin yeterince farklı gerçeği vardır da ondan...
Dünün gerçekleri, artık sadece bilmemiz istenenlerden ibarettir ve onları o şekilde biliyor olmamızdan beslenir...
Yarının gerçekleri ise, tamamen bizim onlara yön verme kabiliyetimize bağlıdır ve biz ne kadar akılcıysak, onlar da o kadar gerçek olacaktır...
Dedim ya, bu basit bir fırsatçılık değil...
Fırsatçılık; yeni olmuş olayların üzerinden veya hal-i hazırda içinde bulunulan koşullardan küçük özel hesaplar çıkarmaktır...
Oysa bizim ihtiyacımız, sürekli değişen ve gelişen bir yapılanma içinde uzun vadeli, tutarlı ve kârlı bir duruş sağlama iradesidir...
Başka bir deyişle yapmamız gereken, bizi bulunduğumuz yere mahkûm eden kendi statükomuzu kırmak ve küresel geleceğe etki etmektir...
Geleceğin gerçekleri üzerinde etki yaratmak için ne din değiştirmek gerekir, ne de dinin kendisini değiştirmek...
Geleceğin ilk koşulu, gerçekçi olmaktır...
Şükürler olsun ki, içinde bulunduğumuz sosyal, kültürel ve demografik çevre bu gerçekçiliği bizim için bir teslimiyet mecburiyetine dönüştürmüyor...
Bilâkis, İslâm alemi potansiyel olarak çok zengin, çok güçlü, çok yaygın ve çok etkilidir...
Dünyanın en stratejik bölgelerine hâkimdir...
Ve...
Dünyanın en zengin kaynaklarına sahiptir...
Gerçek; budur...
Bu bir “olgu”dur...
Ne var ki, İslâmiyet’in bugün dünyada bulunduğu konum, bu somut olgunun değil, “prefabrik” olayların sonucudur.
İslâm aleminde devlet bilinci yoktur...
Var ise de, kurumsal veya küresel değil, zümresel çıkarlarla sınırlıdır...
İslâm aleminde bağımsız medya yoktur...
Var ise de ya İslâm dışı, ya da gerçek dışı ilân edilmiştir...
İslâm aleminde gelecek bilinci yoktur...
Var ise de müminlerin cennete, kâfirlerin cehenneme gidip gitmeyeceklerine indirgenmiştir...
Hepsinden öte, İslâm aleminde, İslam'ın kendisi (yani “barış”) yoktur...
Ve bu durumun da İslâmiyet’le hiçbir ilgisi bulunmamaktadır...
İslâm alemi son 300 yıldır:
* Kendisine biçilen rolleri oynadığıyla,
* Kendisine yüklenen suçları üstlendiğiyle,
* Kendisine dikilen iğneli öcü kefenini giydiğiyle kalmıştır...
İslâm alemi en olmadığı şey gibi gösterilmeye teslim olmuş ve bunun aksini kanıtlamaya çalışmamıştır...
Ve maalesef basit “olay”lara dayanan bu gerçekler, kendilerinden çok daha güçlü “olgu”ların gerçekliğini ezip geçmiştir...
Başka bir deyişle:
İslâm alemi kendi gerçeklerinin ve gerçekliğinin bile gasp edilmesine göz yummuş, küresel arenada kocaman ve kötü bir yalan olmuştur...
İşte bunun içindir ki:
İslâmiyet’e en büyük hakareti yapan, yine bizzat İslâm alemidir!
Umarım değerli Müslüman kardeşlerimi kırmamışımdır...
Ama birilerinin bunları yazma zamanı geldi de geçiyor bile...
Ve ne yazık ki...
Biz Müslümanlar halen, eski tür muhafazakârlığın "tutuculuk" ve karşımızda bizimle cebelleşen kökten laikçileri tanımladığımız "statükoculuk"tan farkı olmadığını kabul edemiyoruz...
Oysa sloganımız: "Yaşasın Yeni Muhafazakârlığın Devrimci tadı" olmalıdır...
adnanberkokan@gmail.com