İnternetin yaratıcı kızından tüyolar

Özellikle internette çok etkili... Sürekli yenilik peşinde. Şifreleri çözen biri olarak tüyolar da veriyor...

Zeynep KURTBAY / İNTERNETHABER

İlk Türkçe içerikli internet portalı Netbul’u Uzan’a sattıktan sonra Elif  Dağdeviren’in hayatında yeni bir perde açılır… Ünlü yönetmenlerin asistanlığını yapan; sette çay taşıyan bir çömezken çocukluk hayalini gerçekleştirmek üzere Halit Refiğ’in yıllar önce kendisine çizdiği yolda adımını atar…
 
Elif Dağdeviren'le röportajımızın ikinci bölümünde cumartesi geceleri çok konuşturan programı ve internet medyasında yaratacağı yeni markayı konuştuk. Bir dönem adını bile duyunca kaçtığı Nazlı Ilıcak'la ilgili söylediklerini de okuyun; buyurun…
ELİF DAĞDEVİREN’LE RÖPORTAJIMIZIN İLK BÖLÜMÜ İÇİN BURAYA TIKLAYIN
Sinema profesyonel anlamda nasıl başladı?
Netbul’u sattıktan sonra çocukluk hayalime geri döndüm. Film şirketi kuracağım. Bir akıl hocam vardı o beni yapımcı olarak yetiştiriyordu zaten. Altıoklar’la ilk filmimizi çektik. Beyza’nın Kadınları. Sevil Atasoy’a da rol teklif etmiştik, onu ikna edemeyince o cast boş kaldı, ben 2 sahne Sevil Atasoy’u oynadım aslında. O arada bir dizide de rol adlım, Aşka Sürgün.
Dondurmam Gaymak’la Oscar yolunda önemli bir adım attınız. Sizce bir Türk filminin Oscar’a girmesi mümkün mü?
Ben sistemi çok iyi çözdüm. Ben Türk filminin illaki ilk 5’e girmesini istiyorum. Ve 1 film girsin istiyorum. O filmin benim filmim olması önemli değil. Ben Oscar adayı olan her filme herkese tecrübelerimi aktarmak isterim. Nasıl daha az para harcayarak daha etkili bir kampanya yapılır, kimlerle görüşülür, kimler vakit kaybıdır? Hem filmci hem iş açısından bakabildiğim için ikisini de birleştirebiliyorum.
Halit Refiğ’i anıyorsunuz öyleyse. Size ‘’İşletme oku, sinemada işletmeciye ihtiyaç var’’ dediği için.
Halit Refiğ’i anmak gerek aynen. Yol haritamı doğru çizmiş.
Bu kadar çok şapkayı aynı anda taşımak zor olmuyor mu?
Bütün bunları yaşayarak deneyimleyen herhalde çok az insan var diye düşünüyorum. Şimdi EDGE diye bir şirket kurdum. Elif Dağdeviren General Entarteinment. Bütün işlerimi bir arada topladım. Hiçbir ortağım yok orada.
[photos]
Babasıyla bir tatil köyünde... Kostümler giyilmiş; ayaklar çıplak... Seyirciler dizilmiş; eğlence zamanı...
TÜRKİYE'NİN YARISI BENİM OLURDU ŞİMDİYE KADAR
Zaman planlamasını nasıl yapıyorsunuz?
Zaman planlaması konusunda hiç iyi değilim. Zamanımı planlayabilseydim Türkiye’nin yarısı benim olurdu şimdiye kadar. Bazıları çok işe konsantre olabilirler. Allaha çok şükür aynı anda birçok şeyi düşünebiliyorum. Tek işe konsantre olduğumda Netbul’da olduğu gibi örneğin, iş çok büyüyor. Marka oluyor. Dondurmam Gaymak zamanında günde 24 saat onu düşünüyordum; başka hiçbir şey yoktu hayatımda. ‘’50 bin kişi iş yapsın şapka çıkarırız’’ demişlerdi; 600 küsur bin iş yaptırdık o filme.
ERKEKLER 'GÜÇLÜ KADIN' DİYE GELİYOR SONRA KAÇIYOR
[page_end]
Bu tempo içinde aşk hayatınız da hep doludizgin. 3 kez evlenip boşandınız. Erkeklerin bakışı nasıl sizin iş trafiğinize?
Erkekler ‘’Gelelim, o işi yapıyor, şu işi yapıyor; güçlü kadın’’ diye bayılıyorlar. Fakat başına gelince ıhıhı… Ben adamların yerinde olsam ben de kaçarım. Onlar kaçmıyorlar Allaha çok şükür de. Benim ilişkilerimden hiçbiri birini terk ederek bitmedi Allaha çok şükür. Acı dolu bir tanesi dışında hiç olmadı. (Tarkan’la ilişkisinde ismini anmıyor bile) Ben yalnız olamıyorum. Evli değilsem de beraber yaşıyorum. Ama şimdi ilk kez bekarım. Yalnızım. Beraber yaşadığım ilişkim de bitti. 
Emre Ergani; Elif Dağdeviren'in ikinci eşiydi...
TELEVİZYONDAN İNTERNET PROGRAMI YAPMAK SAÇMALIK
Ve gelelim cumartesi gecelerinin çok konuşturan programı Sosyal Alem’e. Fikir nasıl doğdu?
Sosyal medya enteresan bir kulvar, bir süre sonra içine alıyor sizi. Başka bir aidiyet yaratıyor insanda. Konvansiyonel medyanın özelikle de televizyonun görmediği bir şey. Televizyonlar bu medium’u şöyle görüyorlar; internet programı yapıyorlar düşünün. Oysa internette vakit geçirenler zaten televizyonu bile o mecradan takip ediyor. Televizyondan internet programı yapmak kadar sersemlik olamaz. Biz o mecra ile de televizyonu barıştıracak bir proje olur mu diye düşündük. Digitürk’e gittim, hayalimdeki programı anlattım. Digitürk bunu yapacak kadar cesur. Başka ulusal kanal bunu almaz.
Neden almaz?
İnternet kullanıcılarını A plus filan zannediyorlar çünkü. Oysa o kadar ekonomik krizi filan patlattık ki tek eğlence televizyon ve internet. Kullanıcı oradan hem haber okuyor hem televizyon seyrediyor hem arkadaşlık kuruyor.
TWİTTER LAFI AĞZINDA KALMIŞ KİTLEYE DE HİTAP EDİYOR
Kendi seçtiklerine yöneliyor yani insanlar, kendi medyasını yaratıyor öyle mi?
Aynen öyle. A plus da var evet ama artı B artı C… İnternet artık o kadar yaygın ki. D tabii hedef kitle değil. Onlar internet cafe’de porno seyredip kumar oynayıp çıkıyorlar. İnsanlar eskiden gündem tutmak için, nabız yoklamak için kahvelere bakardı. Sosyal medya da öyle… Gazeteci ve televizyoncu olunca kendimizi ifade ediyoruz. Kimi kitap yazıyor. Ama bir kitle var lafı ağzında kalmış. Kahve kültürü neden bu kadar iyi.
Sosyal kahve yani… Türkiye’nin en gerçek izdüşümü mü diyorsunuz?
Evet bu şu an Türkiye’nin en gerçek izdüşümü sizin de dediğiniz gibi. Sosyal kahve iyiymiş, keşke programın adını Sosyal Kahve koysaydım.
Bilin bakalım fotoğraftakiler kim? Kovboy şapkalı olanı tanıyabildiniz mi? Fatih Altaylı... Sağ başta da Ahmet Örs. Yer Grand Canyon, Amerika..
ADAMLAR DEHŞET İÇİNDE TÜRKİYE’Yİ İZLİYORLAR[page_end]
Neden ve nasıl bu kadar çabuk yayıldı peki örneğin twitter Türkiye’de?
‘’ICQ sırasında buna benzer bir şey yapalım’’ demişlerdi. Biz Akdenizliyiz kalabalık ailelerle yaşıyoruz. ‘’Öyle bir şey Türkiye’de patlamaz’ diye düşünmüştüm. Türkiye 2 numara oldu. Çünkü neden? Çok ciddi şiddet ve baskı altına yaşıyoruz. Facebook’ta iki numarayız. Msn’de 2, twitter’da en hızlı yükselen ikinci ülke. Friendfeed’de en hızlı yükselen ikinci ülke. Dünya şok içinde. Biz bir forum yapacağız. Adamlar dehşet içindeler, şu anda en önemli ülke Türkiye onlar için. Türkiye’yi izliyorar. Fransa , Çin ve Türkiye.
Mesele aidiyet meselesi. Biz aslında hepimiz gerçekten ya yalnızız ya aileler içinde baskılar var, izin vermiyorlar. Kadının yasakları var erkeklerin ise toplumsal baskıdan yapmak isteyip de yapamadıkları var. Bunların hepsinin karşılığı internette çıkıyor.
Televizyonla aranız nasıl?
Ben kötü bir TV izleyicisiyim. Arada bir haber kanallarına uğrarım. İnsanların televizyonda seyrettiği insanlarla sinema filmi yapamazsınız. Dondurmam Gaymak’ın başarısı orada. Görmedikleri insanlar, görmedikleri bir içerikle oradaydı. Her gün 2 film var. Ben onun için dizi yapmıyorum. Bir tek Hanımın Çiftliği var farklı olarak. Şimdi her şeyi twitter’dan takip ediyorum. Kucağımda bilgisayar ben dalmışken birisi bana çabuk çabuk Habertürk’ü açın diyor… Açıyorum. Muş’taki olayı twitter’dan  naklen seyrettik. Çünkü kullanıcılardan biri oradaydı, olay önünde oldu. ‘’Şu kadar yaralı, şu kadar ölü’’ diye naklen geçti twitter’da düşünün.
Bize twitter tüyoları verir misiniz?
Girmesi çok kolay. Geliştikçe buluyorsun zaten. Şimdi listeler çıkardılar. Herhangi bir listeyi bulup takip edince elin kaşınıyor zaten. Kendini ifade ettiğin vakit karşından bir cevap geliyorsa bu iyi bir şey kendini iyi hissedersin. Cevap Ahmet Hakan’dan geliyorsa örneğin.
NAZLI ILICAK BİR FENOMEN, DEMİR LADY'NİN İÇİNDEKİ GENÇ KIZI GÖRDÜM
Twitter’da favorileriniz kimler peki? Kimleri takip ediyorsunuz?
Atıyorum Nazlı Ilıcak bir fenemon. Ben Ilıcak yazmaya başladı diye Sabah’ı almayı bırakmış insanım. Şimdi Nazlı Ilacak bir fenemon. Nazlı Ilıcak’a sarılıp öpmek istiyorum her gün. Geçen gün yemek yedik. O kadar kendimi tutmaya çalıştım ki. Yani hani bir demir ledy’nin içindeki genç kızı, hevesli çocuğu, şefkatli kadını her şeyi birden görüyorum ben Nazlı Hanım’ın tweetlerinden.
Ya da ne bileyim Cüneyt Özdemir. Yani öyle ciddi ciddi bir program yapıyor, ne kadar komik, esprili bir tarafı olduğunu gördük. Ben zaten görüyordum da bundan hoşlanmayanlar da oldu.
Kötüleri söylemek istemiyorum tabii. İyi örnek vereyim. Gelegelmiş nickname’li bir kız o kadar komik ki hayranım kendisine. Ne güzel tabii ki insanlar bana hayran olsun beni sevsin. Selim çiprutu buradan tanıdım. Karo555, haberci murat, baharella.
Facebook’taki gibi ‘hadi buluşalım’lar başladı mı?
Cüneyt (Özdemir) birini dinlemeye gitti mesela The Marmara’da 1 ay evvel. ‘’Hepinizi bekliyorum’’ dedi. Bir sürü insan gitmiş. Neslihan Acu, Tuçe Tatari ile ilişkimiz buradan gelişti. Şimdi her gün görüşüyoruz.
‘’Ben şimdi yemeğe gidiyorum, oradan bilmem nereye’’den öte gidemediği yönünde eleştiriler oldu…
Benim takip ettiğim mesela sosyal medya listesi. Yeni ne gelişme olmuş. The onion gazetesi new york timesın foofdunu takip ediyorum. Ben şimdi yemek yemeye gidiyorum oradan bilmem nereye gidiyorum.
İnsanlar böyle sanıyor ama öyle değil. Ben örneğin sosyal medya listesini takip ediyorum. Yeni ne gelişme olmuş . Demi Moore ‘’Kocamla bilmem nereye gittik’’ demesinden ziyade ‘’Parfüm tanıtımımdan geldim, parfüm çıkartıyorum girin bakalım ne diyorsunuz’’ diye soruyor. Ben cevaplarından anlıyorum. ‘’Teşekkür ederim bunu fotoğrafçıya söyleyeceğim’’ diyor mesela. Yani en yeni etkileşlim aracı.
Siz de internet medyasında yeni bir proje peşindesiniz.
Netbul'u yaparken benim bir internet gazetesi projem vardı. 2000'lerde 6 milyon dolardı bu işin maliyeti; şimdi 100-150 bin liraya bitiyor. İş hacmi olarak büyük maliyet düşük.
İNTERNETTE YENİ PROJE GELİYOR, YAZARLAR BİLE HAZIR
Nasıl bir proje olacak? Farkı ne olacak?
Next generation media diyoruz biz ona. Konvansiyonel medya şimdi ikinci sırada..  İnternet medyası hala daha burada değil. İçinde televizyon da var community'si de var. Bazı yazarlarla prensipte anlaştık; İclal Aydın, Sanem Altan.. Netbulu satarken ayrı bir marka vardı, benim gazetemdi. Onun adı gazetem.net oldu. Taraf'a yol açan gazeteydi o zaman diyebiliriz. Şimdi bu proje de internet medyasının yeni yüzü olacak. Yurtsan Atakan'la beraber yapıyoruz.
Gazetelerin internet sitelerini nasıl buluyorsunuz?
Eğer arkalarında gazete olmasaydı bu kadar iş yaparlar mıydı bilemiyorum. Artık ben haberleri twitter'dan takip ediyorum. İnternethaber'den takip ediyorum.
Nasıl buluyorsunuz İnternethaber'i?
İlk başlayanlardan biri olduğu için ve kendi adının gücüyle yaşamak zorunda olduğu için kendi markasını yaratmak gibi bir derdi olduğu için internet kullanıcısının alışkanlığını bilerek hareket diyor. Doğal olarak da o markanın hedef kitlesinin ilişkisinden beslenerek gidiyor. Gazetelerin internet sitelerinde o yok daha.
Okur kitlesini tanımıyor mu yani gazetelerin internet siteleri?
Evet ben hem gazete okuyucusuyum hem internet kullanıcısıyım. İki taraftaki davranışım farklı. Gazetedeki davranış kodlamamdan yola çıkarak internette iş yapınca olmuyor. Ben zaten onu gazetede yapıyorum. Burası fazla bir medium benim için. Onu bilen site beni cezp ediyor. Netbul'un bu kadar patlamasının nedeni de buydu. Hareket alışkanlıklarının karşılığı olarak biz oraya koyduk. Verecek hiçbir şey yoktu o sırada.
Medyanın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Soysal medyadan artık geri dönüş yok.. Yeni markalar çıkar. Çünkü bazı şeyler kalabalıklaştıkça insanlar kendilerine ait özel odalar isteyebilir. Yeni o tip medium’lar çıkabilir. Medium’ların kullanılış tarzı değişebilir. Bizim üstünde çalıştığımız şey de o. Sesli community’ler çıkacak. Görüntülü, 3G, uploading teknolojik altyapı hızlandıkça şimdi çok hızlandı. 3G girince smart phone’lar artınca işin boyutu değişecek, ayrıntı vermek istemiyorum ben yapacağım çünkü.
Bu kadar çok task'tan hangisiyle anılmak istersiniz peki?
Entarteiner content provider.. Hepsinin adı bu. Ben yapımcıyım. Bu da bir yapım. Televizyondaki de yapım, internetteki de sinemadaki de. Yapanım ben. Yapan ve ulaştıran.