İkizlerden sonra kadın oldum!
Herkes iyi iş yapıyor gazetelerde ama bazıları iyi sunuluyor, bazılarının işi öldürülüyor. Balçiçek Pamir HT Pazar'a konuştu..
Gazete Habertürk’te o
var, Habertük televizyonunda o var... Evine gidince de bir eş ve
ikizleri onu bekliyor. Bu yoğunlukta, hayatı kaçırdığını
düşünmüyor. Aksine, bu hayat onu besliyor. “İstediğim mesleği
yapıyorum, ikizlerimle zaman geçiriyorum daha ne olsun” diyor. Ama
bir gün bu temposunu durdurup roman yazmak istiyor. Habertürk'ten
Elif Key sordu, Belçiçek Pamir
yanıtladı...
İşte Elif Key’in Balçiçek Pamir’in
röportajı
Medyanın yoğun kadınlarından Balçiçek Pamir,
haftada üç gün köşe yazıyor, Gazete Habertürk için röportajlar
yapıyor, Habertürk kanalında haftanın beş günü Söz Sende
programında canlı yayına çıkıyor. Ve aynı zamanda ikizlerine
annelik yapıyor... Diyeceksiniz ki vakti kalıyor mu? Kaldığını
söylüyor, çünkü Pamir ailesinde asıl patronlar Lâl ve Kuzey... “İyi
bir gazeteci misiniz, iyi bir anne misiniz, ikisi için de kendinize
10 üzerinden not verseniz kaç olurdu” diye sorduğum zaman,
içtenlikle, “Hiçbir konuda çok iyiyim diyecek kadar megaloman
olmadım. Elimden geleni yapmaya çalışıyorum, çabalıyorum”
diyor.
-Yaptığınız her şey ciddi mesai gerektiriyor.
Özellikle ikizlere annelik... İş ve ev arasında nasıl
bölünüyorsunuz?
Hem de nasıl ciddi bir iş, annelik. Asla
kaytaramazsın. Patronlar, yani ikizler asla affetmiyor. O yüzden de
yöneticilik yapmak istemedim. Kendi saatlerimi kendim belirliyorum.
Bu önemli bir özgürlük. Öğleden sonra ikiye kadar iş yerine
gelmiyorum. Ben evden çıkmadan onlar öğle uykusuna yatmış oluyor.
Gece maalesef onlar uyuduktan sonra eve dönebiliyorum. Cumartesi ve
pazar tamamen onlara ait. Annem iyi ki yanımda...
- Eşiniz sizin hayatınızın hangi saat dilimleri
arasında yer alıyor? Kendisine, sizin kadar meşgul bir kadınla evli
olmanın nasıl bir his olduğunu sormanızı istesem, cevabı ne
olurdu?
Ali de en az benim kadar yoğun çalışıyor. Geç de
olsa akşam yemeğini mutlaka beraber yeriz. Gece yarısını biraz geçe
bir kadeh bir şey içip uzun uzun sohbet ederiz, o gün ne oldu ne
bitti diye. Yoğunuz diye birbirimizden kopuk çiftlerden değiliz.
Günde en az üç kez telefonla konuşuruz. Ne kadar yoğun bir kadınla
evli olduğuna gelince… Ben çalışmasam da böyle yoğun olurdum. Tatil
gününde bile sabahtan akşama kadar program yaparım.
ÇOCUKLARIM HER ŞEYİN
ÖNÜNDE
-Gazeteciliğin çocukların, çocukların gazeteciliğin
önüne geçtiği anlarla nasıl baş ediyorsunuz? Çocuklardan biri
hastayken, canlı yayına nasıl konsantre oluyorsunuz?
Çocuklarım her zaman gazeteciliğimin önünde, kimse
kusura bakmasın. Birkaç kez onlar ateşliyken canlı yayındaydım,
hayatımda ilk defa cep telefonumu sessize alıp açık bıraktım.
İkizler hayatınızı nasıl değiştirdi?
Yazılarınız, yaptığınız programlar, sorduğunuz
sorular; kelimelerinizin tonu sertleşti mi, yumuşadı mı? Tamamen
değiştim. Fiziksel ve ruhsal olarak kendimi çok daha iyi
hissediyorum. Yenilendim, gençleştim ama büyüdüm, olgunlaştım.
Kadın oldum. Yazdıklarım, programlar, sorular bence daha iyi.
Sorular yumuşadı, çünkü karşı tarafa sabrı öğrendim. Yan yana
gelmeyi düşünemediğim insanlarla bile empati kurabiliyorum
artık.
-Münevver Karabulut cinayeti herkesi derinden
etkiledi. Sizin bir anne olarak bu konudaki düşüncelerinizi
öğrenebilir miyiz?
Cem’in de bir annesi var. Nerede hata yapmış
olabilir dersiniz? Münevver için hüngür hüngür ağladım. Babası
canlı yayınıma katıldı, soru bile soramadım, tıkandım kaldım.
Annesine, babasına sabır diliyorum. Cem’in annesine gelince…
Yetiştirme konusunda ne yanlış yaptığını söylemek haddim değil. Ama
bence en büyük hatası, oğlunu kendi eliyle adalete teslim etmemek
oldu.
SIRRIM YOK, KENDİM
GİBİYİM
- Hem gazetede köşe yazıyorsunuz, hem televizyonda
program yapıyorsunuz. Bunu başaramayan meslektaşlarınız var, zira
ikisinde de kendin gibi olmak, soru sormak, yazmak zor iş. Sırrınız
ne?
Sırrım falan yok. Kendim gibiyim, o kadar. Gazete
farklı tabii. Orada röportaj yapmak önemli ama o röportajı iyi
paketlemek de önemli. Bazen birkaçımızın ismini öne çıkarıyor, “İyi
röportaj yapıyor” diye sunuyorlar ya… Yalan dolan. Herkes iyi iş
yapıyor gazetelerde ama bazıları iyi sunuluyor, bazılarının işi
öldürülüyor. Televizyona gelince… Orası sahici. Canlı yayında
hiçbir şeyi saklayamıyorsun, kandırmaca yok. Galiba izleyici benim
sahiciliğimi sevdi.
- Bugüne kadar çok eleştiriler alan bir
gazetecisiniz. Köşenizden veda etmenize bile fırsat verilmemiş bir
gazetecisiniz hatta. Ama siz “Dönüşüm muhteşem olacak” dercesine,
medyaya çok hızlı ve her kanaldan geri döndünüz. Hırslı mı,
çalışkan mı, şanslı mısınız?
Köşemden veda etmeme izin verilmeyişi o yönetimin
acizliği, o yöneticinin kifayetsizliğidir. Üstelik Hıncal Abi’nin
köşesinden veda ettim. Dönüşüm muhteşem olsun diye düşünmedim, işe
ihtiyacım vardı, teklif edildi, ben de başladım. Televizyon da işin
‘bonus’u oldu.
-Bazı köşe yazarları, zaman zaman, “Balçiçek bir iş
yapsa da, onu eleştiren yazılar yazsak” diye beklediler sanki...
Sizi eleştiren, hatta sizi çok sinirlendirebileceğini düşündüğüm
yazılar okumuştum zamanında... Nasıl göğüs gerdiniz tüm bu
eleştirilere?
Başkalarının ne düşündüğüne kafa yormakla hayat
geçer mi? Mevlana’nın lafıdır galiba, “Başkalarından kabul ve
hürmet görmeyi ne kadar çok arzu edersen, onların tenkit ve
dedikodularına o kadar takılırsın.” Ben hürmet peşinde değilim.
Eleştirileri ciddiye alırım ama nereden geldiği önemli.
BALÇİÇEK PAMİR’İN İKİZLERİNE 18
YAŞ HEDİYESİ
-Bugün Anneler Günü, eminim hediyelerle
uyandıracaklar sizi. Siz, bugün ikizlere 18 yaşlarında okuyacakları
bir mesaj vermek isteseniz, ne yazardınız?
Yine Mevlana’dan, Şems’ten cevap vereyim: “Başına
ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa
bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği bir patika açar. Sen şu
anda göremesen de, dar geçitler arasında nice cennet bahçeleri var:
Şükret! İstediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği
gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.”