İkinci çalıntı kapak vakası için ne dedi?

Elif Şafak'ın yeni kitabı 'Şemspare'nin tartışma yaratan 'çalıntı kapak' iddialarının başrol oyuncusu Uğurcan Ataoğlu ilk kez konuştu..

GAZETECİLER.COM - Alametifarika reklam ajansının kurucu ortağı ve kreatif direktörü, “25 Kuruş” nam-ı diğer ortası delik kitabının sahibi, Özgür Kız, Bonus Ailesi, 12 Dev Adam gibi zihnimize kazınan reklam filmlerinin gizli kahramanı, sıkı bir Ordulu; Uğurcan Ataoğlu...

İskender romanında olduğu gibi Elif Şafak'ın yeni kitabı Şemspare’nin de kapak fotoğrafını tasarlayan Ataoğlu hakkında yine pek çok şey söylendi. Tarlabaşı’nda evlerin arasında asılı şemsiyeyle yaptığı çalışmayı İspanyol sanatçılardan çaldığını, yaratıcı olmadığını iddia ettiler. Herkes çok konuştu bu konuyu ama o hiç sesini çıkarmadı ve suskunluğunu hurriyet.com.tr için bozdu.

Kendisi de kabul ediyor; bu kadar yaratıcı ve içten gülen bir adamın ağzından cümleler zorla çıkıyor. Ama her şeye rağmen Hürriyet'ten Deniz Öner'in sorduğu  tüm soruları içtenlikle cevapladı.


İŞTE İSPANYOL SANATÇININ ÇALIŞMASI

"BU İŞİ PARA İÇİN YAPMIYORUM"

Sadece Elif Şafak'la mı çalışıyorsunuz?
İlk kitap kapağı tasarlamaya Elif'le başladık ama ardından geldi. Mazhar Alanson'un 'Mazharolmak' isimli kitabını, Akın Öngör'ün 'Benden Sonra Devam' kitap kapağını yaptım.

İsmi hiç tanımadığınız yeni birinin kitap kapağını yapmayı tercih eder misiniz?
Kesinlikle yaparım. Tabii karşımdakinin beni ikna etmesine bağlı. 'Ben bu kitabın kapağını senin yapmanı istiyorum çünkü ....' cümlesinin boşluklarını iyi doldurursa, beni ikna ederse, bir de kitabın içeriğiyle ve duygusuyla yakınlık kurarsam neden yapmayayım ki.

Kitap tasarımcılığından çok para kazanıyor musunuz?
Ben bu işi para için yapmıyorum. Sonuçta ben Robin Hood'um, yardım için yapıyorum bu çalışmaları.

"YAPMAK İSTEDİĞİM ŞEY BİRAZ ORTALIĞI KARIŞTIRMAK"

Piyasadaki kitap tasarımlarıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bir grafikçi ve hoca olduğum için üzülüyorum. Kitap tasarımlarını gördükçe mutsuz oluyorum. Bu kadar çok satan bu kadar çok okunan yazarların kitapları neden daha iyi olmasın diye kendi kendime çok söylüyorum.
Aslında benim içten içe kitap tasarımcılığı konusunda yapmak istediğim şey biraz ortalığı karıştırmak. Yani yayınevlerinin dikkatini çekmek. Ben yapıyım diye demiyorum, özen gösterilmesi için söylüyorum. Piyasada işler vasat maalesef.

"DURMADAN SALDIRDILAR"

Size neden bu kadar saldırıyorlar? Çekemeyenler mi var ?
Aşk'la başladı. 'Niye pembe kapak, neden çok klişe bir kalp kullandınız' diye... Bundan sonra durmadı bu saldırılar. Yani biz bir iş yapalım da sansasyon yaratsın diye yola çıkmıyoruz. Benim bütün refleksim yazarın kitap kapağını yaparken hem yazarı, hem yayınevini mutlu etmek. Bunun için onların bir tür geyşası olmak lazım.

Şemspare'nin kapağı için hiçbir şey söylemediniz ve açıklamadınız. Nedir hikayesi? Nasıl karar verdiniz bu kapak için? Kapak fotoğrafının fikir nasıl çıktı peki?
Elif Şafak Londra'da görmüş bu şehir süslemesini. Beğenmiş, fotoğrafını çekmiş. Hatta Twitter'dan da paylaşmış. Fikir Elif'ten gelince yaptım ama yaparken de "Bu daha önce yapılmış acaba sorun olur mu, yapmasak mı?" gibi sorular hiç aklıma gelmedi.

Uygulama aşaması nasıl oldu?
İnternette biraz araştırdık benzer fotoğraflar neler diye. Açıkçası ben bunu anonimleşmiş bir çalışma olarak değerlendirdim. Zaten bir esinlenme söz konusu değil, tamamen enstalâsyonun varyasyonunu yaptık. İstanbul'a uyarladık.

"İSPANYOLLARIN ÇALIŞMASINI MİLAD OLARAK KABUL EDEMEYİZ"

Gerçekten enstalasyon çalışmasını ilk olarak İspanyol sanatçılar mı yapmış araştırdınız mı?
İlk defa İspanyol sanatçılar tarafından yapıldığını zannetmiyorum. Sokaklara şemsiye asmak dünyanın pek çok şehrinde giderek bir şehir süslemesi haline gelmiş. Yani İspanyol sanatçıların yaptığı çalışmayı milat olarak kabul edemeyiz. Onda önce de başka birileri mutlaka yapmıştır. Sokağa şemsiye asmak fikri başta olmak üzere hiçbir fikir daha önce yapılmamış değildir. Ve bana göre her fikir birbirinin devamıdır.

Bu tür örnekler vermekle bitmez. Ama herkes kendi stilini yaratıp ufak nüanslar getiriyor. Başarı orada. Sonuçta biz büyük bir sıçrama yapmadık. Var olan bir fikrin aynısının İstanbul uyarlamasını Tarlabaşı'nda yaptık.
Picasso bile demiş; 'işime gelen her şeyi çalarım ben.'