İki gazeteci: Yurdakul ve Metiner

Mehmet Metiner gibi olmayı tercih ederseniz, ileride milletvekili bile olursunuz...

ADNAN BERK OKAN

Hiç evelemeden gevelemeden ve en baştan söyleyeyim...
Ekonomik, siyasi, sosyal ve hatta dini görüşlerim eski gazeteci, yeni milletvekili Mehmet Metiner'e çok yakın...
Gazeteci Doğan Yurdakul'a ise ulaşamayacağım ve ulaşmak da istemeyeceğim kadar çok uzak...
Ama...
Genç olsaydım ve bana gelip de "Gazeteci/yazar olarak kişilik/karakter idolün kim?" diye sorsaydılar; hiç düşünmeden "Doğan Yurdakul" derdim...
O ne onurlu duruş öyle...
O ne büyük erdem!..
O ne insanüstü metanet...

Başın sağ olsun sevgili meslektaşım Doğan Yurdakul...
Allah, sevgili eşin nurlar içinde yattıkça sana sağlık ve metanet versin...
Amin...
Ve...

Eşi son nefesini  vermeden önce bir kere bile olsa Doğan Bey'e onunla "göz göze gelme" imkânı vermeyenler; son nefeslerinde inşallah Doğan Yurdakul'u hatırlarlar, öteki tarafa giderken...
Amin!..


Hapishane ve çalışma arkadaşlarından Soner Yalçın, "kendim için bir şey istemiyorum ama Doğan ağabeyin karısı ölüyor, bırakın da dünya gözüyle birkere görsün" diye mektup yazdı kendilerini "TUTUKLU" yargılamakta "ısrar" eden mahkemenin yargıçlarına...
Yargıçların vicdanları çelik duvarla örülü sanki...
Ne ses girdi içeri, ne nefes!..
Ama...
Aynı gün Doğan Yurdakul'un açıklaması yayımlandı...

"Kimseden merhamet dilenmiyorum; karımla son defa telefonla görüştüm, hazırım"...

Ve madalyonun diğer yüzü...
Ve "öteki"gazeteci (yeni milletvekili) Mehmet Metiner...
On yıl önce Başbakan Erdoğan için çok çirkin sözler ettiği anlaşıldı...
Kendi sesinden dinledim...
Bekledim ki Metiner çıkıp; "Evet... Ses de benim ifadeler de... O gün öyle düşünüyordum ama bugün o günkü düşüncelerimde yanıldığımı görüyorum... O günkü yanılgım benim hayatımdaki en değerli yanılgımdır" diyecek...
Çünkü doğrusu böyle söylemesi...
Ama hayır...
Metiner önce "ses benim ama ifadeler bana ait" değil dedi...
Sonra ikinci itiraf geldi: "Ses de ifadeler de benim; sayın Başbakanımdan binlerce kere özür dilerim."

Ve...

Başbakan'ın eşi Hanımefendi'nin karşısında belden eğilip pozlar verdi... 
Başbakan'ın huzurunda boynunu büktü, gözlerinin içine bakamadan özürler diledi...
Başbakan koluna eliyle dokunup, "Üzme kendini Mehmet" dedi diye çocuklar gibi sevindi...
Ekran ekran gezip o "tılsımlı temas"ı anlattı....


Hey!..
Gazeteci milleti!..
İşte size iki gazeteci örneği...
Doğan Yurdakul gibi olmayı yeğlerseniz, ömrünüzün büyük bir kısmı cezaevlerinde ya da polis takibinde geçer...
Mehmet Metiner gibi olmayı tercih ederseniz, ileride milletvekili bile olursunuz...
Ancak...

Bu arada unutmadan...

Doğan Yurdakul gibi olursanız, sizin gibi düşünmeyenler bile sizden söz açıldığında "adam gibi adam" der...
Mehmet Metinerleşirseniz; adınız geçtiğinde dudaklar bükülür, gözlere istihzalı bir bakış oturtulur ve sizin gibi düşünenler bile.......
Neyse...
Ne denileceğini yazmayacağım...

Çünkü Metiner yine savcıya koşup, "bakın işte bana hakaret etmiş" diyebilir...
Bundan önce de gitti savcıya...
Hakkımda hapis cezası istemiyle dava açmasını talep etti...
Ama...
Savcı, Mehmet kardeşin talebini yerinde görmedi...
"Takipsizlik" kararı verdi...
Ama bu kez klavyedeki tuşlarda kazara "yanlış" harflere basabilirim...
Sevimsiz bir "sıfat" çıkabilir...
En iyisi burada kesmek...

adnanberkokan@gmail.com