İclal Aydın'dan şaşırtan açıklamalar

İclal Aydın, İnternethaber'den Zeynep Kurtbay'a verdiği röportajda şaşırtan açıklamalarıyla dikkat çekmeye devam ediyor...

Zeynep KURTBAY

İNTERNETHABER

İclal Aydın, Almanya'daki hayal kırıklıklarını arkasında bırakarak 1996 yılında İstanbul'a çevirdi rotasını... Eşkıya filminde oynayacaktı. Elinde bir valiz, bir başına.

Ancak filme alınmadı. Öylece kalakaldı. O 1 yılı ''Benim diyen erkek dayanamazdı'' diyerek anlatıyor İclal Aydın... 1 yılın sonunda bir televizyon kanalından ilk adımını atıyor medya dünyasına. ''Hayat güzeldir'' projesi de bundan sonra başlıyor. İclal Aydın'ın gazetedeki köşesine de adını verdiği ''Hayat Güzeldir'' aslında o yıllarda sunduğu programın adı. 1999 Marmara depremi olduğunda televizyonlarda kaldırılmayan tek program.

İclal Aydın her sabah ekranlara geliyor ve ''Hayat güzeldir'' diyor. Israrla diyor, defalarca diyor. Ve program çadırkentlerde kalan depremzedelere terapi olsun diye seyrettiriliyor.

''Hayat güzeldir'' diyen o İclal Aydın bir yandan da kendi başına İstanbul'da varolma mücadelesi veriyor... Derken evlilikler, ayrılıklar, kariyer planlama, imajı ayakta tutabilme..

8 yaşındaki kızı Lal ile... Laliş elinde yazdığı şiirle kapıdan içeri giriyor. ''Anneee yarışmada birinci oldum'' diye. Annesinin izinden gittiği şimdiden belli.

Geldiği son noktadan çok gururlu. Hayatındaki büyük yıkımın ardından öyle bir silkelenip çıkmış ki artık kendinden daha emin. O ürkek, çekingen, mütevazı İclal Aydın gitmiş yerine kendine güvenen, çok daha güçlü ve çok güzelleşmiş bir İclal Aydın gelmiş. 40 yaşına merdiven diken bir kadın olarak dişiliğini ilk kez hiç olmadığı kadar öne çıkarıyor. Kendini ilk kez bu kadar seksi bulduğunu anlatıyor.

BENİM DİYEN ERKEK İSTANBUL'DA BUNA DAYANAMAZDI

40 yaşa merdiven dayayan bir kadın olarak ne hissediyorsunuz?

Bir kırılma noktası var ki hayatımda. Bence benim başıma gelmiş en iyi şeylerden biri. Çok yüküm varmış. Bir elbisem, bir ayakkabım ve 300 alman markım vardı Almanya'dan İstanbul'a geldiğimde. 25 yaşındaydım. Eşkıya’da oynamak için geldim. Almıyoruz seni dediler. Öylece kaldım ortada. Kalacak yerim yok, işim yok. Ben dişimle tırnağımla geldim. Benim diyen erkek İstanbul’da buna dayanamazdı.

Nasıl toparladınız peki durumu?

Bir bayi toplantısında geceyi sundum, belgesellerini hazırladım. Sadece 3 aylık kira verebiliyordum. Bir yatak aldım. Sonra başka bir iş daha yaptım. 4-5 ay bir arkadaşımın evinde kaldım. İnsanlarla görüşmeye çalışıyorum. Arkadaşlarımın evinde kalıyorum ama her an hazırım saç baş. Gel deseler her an başlayacağım.

Derken HBB’den TV projesi geldi bana. Bir arkadaşım orada çalışıyordu. Program varmış da sunucu bulamamışlar. Arkadaşımın evinde çekirdek çitliyordum, program sunar mısın dediler. Dedim ya zaten hazır vaziyette bekliyorum. Uçarak gittim ve ilk programıma başladım. (Fotoğraf ilk programdan.)

Formatı belliydi yani siz onun içine dahil oldunuz.

İstanbul'a gelişimin 1. yılıydı. 1997. Artık sürekli bir işim vardı. Çok inançlıydım hayata karşı. Hiçbir zaman kötü bir şey aklıma gelmedi.

BUGÜN GELDİĞİM NOKTA BANA GURUR VERİYOR

Dolmuşlarda köprüden geçerken hep şeyi düşünüyordum 5 bin dolarım olsa kitaplık alırım buzdolabım olur. Dolayısıyla bu noktalardan gelip de bugün çarpıştığım isimle bana gurur veriyor. Şöyle bir durup bakıyorum vay be kiminle dövüşüyorum ben diyorum. Dolayısyla 40 yaşımın çok iyi bir yaş olduğunu düşünüyorum.

Hayat Güzeldir programı nasıl çıktı?

Hayat Güzeldir filmi o yıl Oscar almıştı. Kanaldaki birçok program film isimlerindendi; Neşeli Günler de vardı. Sabaha hayat güzeldir diye başlayalım, bıcır bıcır İclal'e yakışır demişler. (Fotoğraf son programından. Veda pastasını kesiyor, bir yandan da ağlıyor.)

DEPREM ÇADIRLARINDA İZLETTİLER TERAPİ OLSUN DİYE

Sonra ben de keçeleştim. Ben eskiden iyi biriydim. Marmara depremi oldu ben program yaparken btün programları ortadan kaldırdılar hayat güzeldir diyeceksin diyorlardı. Çadırkentlerde insanlara bu programları seyrettiriyorlardı. Hayat bir resim ödevi korkamyın hayat devam ediyor… Ondan sonra da format oturdu…

Tuna Kiremitçi'yle 2 ay süren evliliğiniz bitti? Sonraki günler nasıl geçti?

Tuna’yla ayrılmıştık 2 ay sonra. Çok zor günler geçirdim. O süreçte medyadan uzak durdum. Kendimle ilgili ertelediğim her şeyi yaptım.  Tüm sözleri tuttum. Kavga etmek istemiyorum artık. Attığım taş uçurduğum kuşa değer mi diye bakıyorum. Değmiyor.

YERDEN BANA AİT EN ELZEM ŞEYLERİ ALARAK KALKABİLDİM

İstanbulda varolma mücadelesi, evlilikler ayrılıklar, kariyer planlama imajı ayakta tutabilme.. Ben aşk yüzünden çökmedim. Bina yıkıldı. O kadar gücüm yoktu ki şöyle kalktım. Yerden bana ait en elzem şeyleri alarak kalkabildim. Ne öğretilmiş kaygıları taşıyabilirdim arık. Ne toplumsal bilmemneleri ne medyada varoluşu… Gücüm yok bir ben bir de benim için önemli olan temel değerler.

Aslında çok şahane okuma biçimleri geliştirebilrsin. Hayat güzeldir duygumu pekiştirdim.

Seksi buluyor musunuz kendinizi?

Son 1 yıldır evet. Daha öncesinde saklardım hep kendimi. Beğenilen arzu edilir biri olma meselesi toplumda kötüdür ya..Öyle de hissediyorum. Dişi tarafımı sakladım. Kadınlara ben zararsızımı anlatmaya çalıştım yıllarca. Ama şimdi 40 yaşa tırmanınca aynaya da farklı bakmaya çalıştım.

Aileden gelme bir bastırmışlık duygusu mu?

Evet... Korkular kaygılar var kaybetme korkusu var. Öyle olduğunda bakın ben zararsızım diyorsun kadınlara karşı. Erkeklere de hiçbir işe yaramam.. Artık şunu çok iyi biliyorum. Ben istemediğm sürece kimse bana bir şey yapamaz. İşte orada korkuların bitiyor.

Projelere kolay kolay evet yanıtı vermiyorsunuz. İki Aile’deki Eda’yı çok sevmiştik halbuki… Emre Kınay’lı dizide neden Pınar Altuğ var da siz yoksunuz?

İstersem dizi yapabilirim. Şu an yayında olan bir diziye evet deseydim bir daha öldür Allah Perihan abla olarak kalacaktım örneğin.

Yeni dizi ne zaman geliyor?

Şafak Sezer’le anlaştık. Evli ve çocuklunun Türkiye versiyonu olacak. Cep telefonu tamircisi ile adamla onun ev kadını karısı. Sürekli kavga eden karı koca. Sit-com. Aralık’ın ilk haftası. Başlayacak.

Kızınızı ihmal ettiğiniz hissine kapılıyor musunuz zaman zaman?

Zaman zaman oluyor. Ancak onun da bir hayatı var artık, onun da zamanı sınırlı. Akşamları 45 dakika koyun koyuna yatıyoruz sohbet ediyoruz ya… İşte o her şeyi telafi ediyor.

Hani diğer ikisini biliyoruz da ilk evliliğiniz nasıl ne zaman oldu?

19 yaşındaydım. İstanbul Tiyatro Festivali’nde tanıştım. Bizim okulun eski mezunlarından biryidi. Kocaman adamdı. 10 yaş büyüktü benden. Doğru düzgün öpüşmemiştim bile. Evliliğin ne olduğunu bile bilmiyorum. Çabuk karar veren ve hayata geçiren bir çocuktu. Komik ve şeker bir insandı. Bana çok güzel geldi. Komik kocam olacak. Berline yerleşicem. Orada okursun dedi bana… Gittikten sonra anladım ki evlilik zor. Flörtüm olması gerekirken kocam oldu. Çok zor 6 yıl geçirdim. 9 hafta içinde evlendik. Tiyatroyu bırakmışsa Türk tiyatrosu için büyük kayıptır.

HABERTÜRK'TEKİ PROGRAMI NEDEN BİTTİ? İCLAL AYDIN MARKASINI GELİŞTİRMEK İÇİN NELER YAPIYOR?

[page_end]

İnternet medyası ile aranız nasıl?

İnternet denilen mesele çok önemli çok rasyonel gerçekler getiriyor. Medya dünyası sana ne değer biçerse biçsin gazete satışı dışında ne kadar tıklanıyorsan o kadar varsın. Dolayısıyla bu tık sayısında bunu herkes kabul edecektir bir şey söyleyebilecek  birini tercih ederim.

BEN SADECE ÖYLE YAZMIYORUM AYNI ZAMANDA YAŞIYORUM DA

Takıntılı mısınızdır bu tıklara? Hesabını tutar mısınız?

Hayır. Ben hiç okur mektubu okumam. Sağlıklı bir yönlendirme yapmadığını düşünürüm. Doğru bildiğin yoldan ilerleyeceksin.  Bu ben eleştirel bakmıyorum demek değil. İyi olmak çok zor. Duruşun anlamında. Ben herkesten daha çok mücadele veriyorum hem öyle yazdığım hem de böyle yaşamaya çalıştığım için gerçek olamayacak kadar iyi duruyor.

 Akıl hocalarınız kimler?

Çetin Altan Mehmet Barlas Bekir Coşkun.. Çetin Altan beklenmedik bir gün telefon açtı. İçinden kahkaha atmak hapşırmak gibi yazmak geliyorsa yaz sakın durma bebeğim demişti. Barlasİise  şöyle demişti. Dün sizi okudum. Düşmanlarından birinden bahsediyorsun medyayı takip ederim çok iyi gazete okurum. Bahsettiğiniz kişiden hiç haberim yok. Neden ben sizi okurken düşmanınızdan hiç haberim yokken neden beni ondan haberdar ediyorsunuz? Hakikaten şeye çok dikkat ediyorum. Dünya görüşleri ne kadar farklı olursa olsun çok geniş bir telefon rehberim var.

Bir doğumgünü partisi verdiniz. Nasıl bu kadar insanı bir araya getirdiniz?

Medya zirvesine dönüştü. Hayatımın en gergin davetlerinden biriydi.

Ahmet Hakan geldi mi?

Barışmıştık davetliydi ama gelmedi. 55 kişiden 2 kişi gelmedi. Ulusalcılar ikinci cumhuriyetçiler muhafazakarlar.. Basın aristokrasisinden bir değilim. Bu sadece yaptığım işin namuslu olması…

AHMET HAKANLA EŞİT ORTAMDA AYNI MASAYA OTURDUK

Nasıl oldu barışma?

Ardıç bir röportajında zaman içinde kızcağıza da böyle yaptık dedi kendiliğinden.  Oray’la ilgili bir yazı yazmıştım, güzel tespitleri var ama saldırganlığa gerek yok diye. İçlerinde en eski tanışıklığım Ahmet Hakan’la. Ah birbirimizi çok özledik ne haber Ahmetcim dediğimiz yok. Büyük buluşmalarda bir araya geldiğimiz oluyor tabii. Ama kanka olduğumuz filan yok.  Eşit ortamda aynı masaya oturabildik. Benim için önemli olan bu.

HABERTÜRK'LE 1 YILLIK SÖZLEŞMEM VAR 4 HAFTADA BİTTİ

Yıllar sonra yeniden bir TV programı için heyecanla ekranlara çıktınız.  Ne oldu da programınız sona erdi? Habertürk TV’nin  seksapelite kriterleri uyguladığı doğru mu? Seksi olmayana, dekoltesini açmayana ekranda yer yok mu?

Ben öyle bir direktif almadım. Kaldı ki ben zaten haber formatında bir iş yapmıyorudm. Ben senden şunu bekliyoruz sözünü duymadım. Çok da memnundular. Gerçek anlamda ne istediklerini bilemiyorlar.

Reyting kaygıları mı?

Reytingim kötü de değildi… Bitmesi bizim için de şaşırtıcı oldu. Ne yaptığımızı bildiğimiz en iyi programdı. Ben artık alıştım Zeynep. Medyanın böyle bir yönetim biçimi var. Kurumsal gibi görünüyorlar. Aslında hiç değiller.  Sen o sözleşmeyi hiç görmüyorsun. Ben aslında 1 yıllık sözleşme imzaladım.

Peşini bırakmayayım derdine düştünüz mü?

Takdir etmedilerse onlar bilirler. Yayın saatini ve formatını değiştirmek istediler.

O RÖPORTAJ BENİ ŞAŞIRTMADI 'AA BU DA OLMUŞ' DEDİM SADECE

Habertürk  demişken Helin  Avşar’ın ‘çizmeyi aşan’ röportajına ne diyorsunuz?

Çok itina gösteriyorum artık. Bu tür konulara hiç girmiyorum. Benzer yorumlar yeni bir şey yok. Helin’le Rasim’in röportajını okuduğumda benim için sadece şu oldu: Aaa bu da olmuş dedim.  Şaşırtmadı. Sonu var mı? Deniz’in sonuna gelindi mi? Ayşe Arman daha fazla ne yapabilir? Özkök Umre’ye de gitti… Acaba şimdi nereye gider dedim? Ay’da su bulundu mu? Acaba Ay’a mı gider?

Ben tam tersine bunlarla uğraşmayıp köşe yazarlığının faydası üzerine çok ciddi kafa patlatıyorum. Bazı yazarlara yazımı beğendirmek için yazarsam çok ciddi bir kalabalığa haksızlık etmiş olurum. Zaten bir şeyi doğru yaptığında hürmet görecektir diye düşünüyorum.

KENDİMİ BİR ŞİRKET GİBİ YÖNETİYORUM RUHUMU DA ÖYLE

Nasıl kafa patlatıyorsunuz peki yazarlığa?

Ciddi ciddi itibar yönetimi konferanslarını kabul ederim. Hiç ilgisi yokmuş gibi gelse de marketing şovlarına katılırım. Sonuçta ben bir ürün sunuyorum ortaya.  Kendimi bir şirket gibi yönetiyorum . Ruhumu da öyle yönetiyorum.

Ruhunuzu mu? Nasıl yani?

Herkesin başına gelen her şeyin sebebi o… Konumlandırmaya çalışıyorum. Önce bir durumu anlatıyorum. Kendimi CEO olarak işe aldım bir süre önce. Bu beni çok rahatlattı.

Özel bir koçluk eğitimi mi alıyorsunuz?

Hayır takip ederim. Siyasiler stratejistler reklamcılar falan vardır danıştığım. Ben kendi işim için elimden geleni yapıyorum, kendimi geliştirmek için.

Başkaları da benim işime karışmasın diyorsunuz yani..

Ha yani, karışmasın.  Dolayısıyla en büyük  kurallarımdan birisi herkesin yaptığı işi yapmamak.

DİĞER YAZARLARDAN FARKI NE? HANGİ GAZETEDE YAZMAYI İSTERDİ?

[page_end]

Farkınız ne diğer yazarlardan?

Yaptığım en iyi şey galiba insanların duygularına seslenmek. Vicdana içeriğe kendi başınalığa seslenmek.  Hiçbir zaman büyük cümlelerim yoktur.  Hiçbir zaman ben kimseye sorunun yanıtını veremem. Ama içimdeki soruyu paylaşırım. İç hesaplaşma okurla ilgili bir şey.

Kendimi öyle ayrıştırıyorum. Sonra diyelim ki gündemde ihbarcı albayın 3. Mektubu. Şu anda 20’li yaşların biri 80’i anlatsın. Biri yazarlara ne yaptı diye yazsa… Ben de kendi kendime şunu dedim; darbe bir çocuğa ne yapardı diye düşündüm yazdım. O zaman eve dönmeyen babalar kocaman bir çocuk yalnızlığı, yıkılan kütüphaneler. Bomboş sokaklar. .

Vatan’dan başka yazmayı istediğiniz gazete olur mu?

Çok büyük resmi teklifler olmadı. Sabit bir sayfam olmamasına rağmen ben Vatan’ı seviyorum. Bir gün Reha Muhtar'la bir gün Süleyman Ateş’le komşu oluyorum. Çok derdim kalmadı medyayla ilgili, kabul edin beni demiyorum artık. Çok hızlı bir yükselişim oldu.

Planladığınız bir şey miydi bu?

Hiiiç. Buraya kadar kim gelirdi. Kim tahmin ederdi.

Kimlerin desteğini aldınız?

Zafer Mutlu, Ercan Arıklı ve Tayfun Devecioğlu.

BEN HEP SAYGILI DAVRANDIM AMA ÜZERİMDE TEPİNENLER OLDU

Vatan’a okur kattığınıza inanıyor musunuz?

Evet. Çok ciddi bir kadın ve genç pazarında çok ciddi bir okur hakimiyetim vardı. Sadece köşe yazmadım Vatan'da. İlk yıllarında yap bakalım diyet dizisi. Yap bakalım çocuk dizisi. Sonra dergi oldu. Yayın yönetmeni oldum. Ama çok da eziyet ettiler bana. Vay odası da varmış, vay nasıl yayın yönetmeni olurmuş. Zaten çekiniğimdir. Çok saygılı davrandım. Özen gösterdim. Tepindiler üzerimde. Asansöre binerdim. Eklerde çalışan arkadaşlar siz bayağı zekiymişsiniz derdi. Ağzım açık kalırdı. Asansörden inene kadar. Bunlar çok üzücü laflar. Yazıişlerinden girdiğim zaman ürkerdim. Afedersiniz ben buraya ait değilim der başımı öne eğerdim.  Bunlar beni çok yordu.

Ya Ertuğrul Özkök olsaydı sizi keşfeden? Nasıl olurdu?

Hiç bilmiyorum. Özkök’ün sitcom anlayışına çok yakın bir gazetecilik anlayışım yok benim. Ben doğru adreste doğru ellerde olduğumu zannediyorum.  7 yıl çalıştık birlikte. Çok senli benli bir ilişki değil. Tayfun’un önerilerine çok açığım. Çok içtenlikli bir ilişkidir. Neyi nerde nasıl olması gerektiğini çok iyi bilir. Bir dönem benim çok yorulduğuma kanaat getirmişlerdi. Malum dönem.(Tuna Kiremitçi’den ayrıdığı dönem)  Biraz geri çekilme ihitiyacım vardı..

Kendinize rakip gördüğünüz gazeteci var mı?

Yok. Ne yazmış bugün diye baktığım yok.

Model aldığınız?

Yok. Akılma gelmedi.

Mutlaka okuduğunuz yazarlar?

Mutlu Tönbekici, Ahtmet Hakan. Can Dündar, Ayça Şen, Elif Çakır, Aslı Aydıntaşbaş, Fehmi Koru, Mehmet Tezkan, Kanat Atkaya..

ANNESİ İCLAL'E HAMİLEYKEN... İCLAL AYDIN'IN ALBÜMÜNDEN FOTOĞRAFLAR DİĞER SAYFADA...

[page_end]