İbrahim Pazan

Türkiye

Aidat ödenmedi diye Şehzade Orhan Efendi'nin kabri kaldırılmış, kemikler de kimsesizler mezarlığındaki mazgala atılmış!

Türkiye gazetesinin manşetindeki İbrahim Pazan imzalı haberde, Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın oğullarından Şehzade Mehmed Abdülkadir Efendi'nin büyük oğlu Şehzade Orhan Efendi'nin naaşının 14 Mart 1994 günü defnedildiği, Nice'in 10 km kuzeydoğusundaki bir tepenin üstünde bulunan Doğu Yakası Mezarlığı'nda başına gelenlere yer verdi.

İşte o haberden çarpıcı bölümler:

"Şehzade Mehmed Orhan Efendi'nin mezarının durumunu, 2006 yılı sonunda TRT'de gösterime giren "Osmanoğlu'nun Sürgünü" belgeselinin çekimleri sırasında alınan fotoğraflarda görmüştüm. Vefatından 10 yıl sonra bile mezar, başucunda 10 yıl önce defin sırasında konulmuş ve üzerinde ismi yazan bir tahta parçasının bulunduğu bir düzlükten ibaretti. Bir padişah torununun hem de Hanedan Reisliği yapmış bir şehzadenin kabrinin bu durumu yüreğimi dağlamıştı.

AMACIMIZ MEZARI MERMERDEN YAPTIRMAK

Sonraki zamanlarda merhum Şehzade'nin kabrinin yapılıp yapılmadığı konusunda hep bilgi almaya çalıştım. Bu konuda Nice ile ilgisi olan Hanedan Ailesi üyeleri ile yazıştım. Amacımız Türkiye Gazetesi olarak şehzadenin mezarını mermerden yaptırmaktı. Ancak 4-5 sene önce Paris'teki Hanedan Vakfı'ndan gelen bir bilgi beni bu faaliyet konusunda frenlemişti. Söylediklerine göre Nice Belediyesi mezarın yaptırılması için Şehzade'nin birinci derece akrabalarının müracaatını mecburi tutuyordu.

Şehzade'nin tek kızı 1933 doğumlu Necla Sultan 2010'da Zürih'te vefat etmişti. Bu kızından büyük torunu Mehmed Erol Brezilya'da, BPD hastalığına yakalanan diğeri Osman Cem ise Zürih'te müşahede altında yaşamaktaydı. Sağlığında da Şehzade ile pek irtibatı olmayan 1943 doğumlu üvey oğlu Mehmed Selim'in ise nerede olduğunu bilmiyordum.

Muhtemelen Şehzade'nin mezarı, yine başucunda ismi yazılı bir levhanın iliştirildiği tahtanın bulunduğu bir düzlük olarak duruyordur diye düşünüyordum.

Nihayet Nice'e gidip Şehzade'nin mezarının durumunu gözlerimle görmeye karar verdim. Nice şehrinin dışında ve ulaşılması hayli zor bir yerde olan mezarlığa vardığımda ise nasıl büyük bir hayal kırıklığı yaşayacağımı tahmin edemezdim.

Doğu Yakası Mezarlığı bir tepenin yamaçlarında sekiler halinde düzenlenmiş mezarlık parselleri şeklinde toplamda 2-3 futbol sahası genişliğinde geniş bir araziydi. Mezarlığın bir yerinden başlayarak yaptığım 1 saatlik bir koşuşturmadan sonra işin içinden çıkamayacağımı, bu kadar büyük bir alanda Mehmed Orhan Efendi'nin kabrini bulamayacağımı anladım. Mezarlığın ana giriş kapısı önündeki idare binasına gittim.

RUHSATI YOKTU BOŞALTTIK

-Ben, dedim, 1994 yılında vefat edip buraya gömülen Osmanlı prensi Mehmed Orhan Efendi'nin mezarını ziyaret edeceğim.
-Ah, Mehmed Orhan diye iç geçirdi görevli. Zayıf İngilizcesiyle devam etti: Mezar yeri kullanma ruhsatı için gerekli para yatırılmadığı için Nice Belediyesi onun mezarını boşalttı...

Beynimden vurulmuşa döndüm.
-Nasıl yani, şimdi Mehmed Orhan Efendi'nin mezarı boş mu? diye sordum. Peki, kemikleri nereye götürüldü? diye ekledim endişeyle.

Sonradan adının Ahmed El Mahmoud olduğunu öğrendiğim görevli şöyle dedi:
-Burada bir mezar yerinin kullanım ruhsatının alınması ve bunun devam etmesi için belli bedellerin ödenmesi gerekiyor. Bu meblağ mesela 6 yıl için 200 avro. 10, 20, 30 ve 50 yıl için ayrı tarifeler var. Bu ücretler yıllarca ödenmeyince, yeni ölümler için mezar yeri açmak amacıyla bu mezarlar belediye tarafından boşaltılıyor. Sahibi çıkıp belediyeye başvurmayan ve mezar yeri kullanım ruhsatı ücreti ödenmeyen bu mezarlardaki kemikler de "ossuaire" yani kemik çukuru denilen toplu mezarlara konuyor.


Türkiye gazetesinden İbrahim Pazan bu dikkat çekici haberi ile günün muhabiri oldu.