Hüseyin Gülerce ve Yalçın Akdoğan için...

Üstüne üstlük bir de içeride ve hem de birbirlerine en yakın guruplar kavga ettiklerinde veya kavga etmeseler bile kavga görüntüsü verdiklerinde yüreğim yanıyor...

Siyasi duruş olarak ikisinin de yanında değilim...
Ama ikisinin de karşısında da değilim...
Yalçın Akdoğan'ı hayatımda bir kere bile görmedim, sesini duymadım...
Hüseyin Gülerce ise "dostum" diyebileceğim kadar yakınımdır...
Severim, sayarım, takdir ederim...
Akdoğan'ı bazen alkışladım, kimi zaman "Günün Köşe Yazarı" seçtim...
Ama...
Bazen de "kaybetti" diyerek eleştirdim...
Gülerce için bugüne kadar bir kere bile "kaybetti" demedim...
Eleştirdiğimi de hatırlamıyorum...
Yok yok; kendisine olan sevgim nedeniyle değil...
Temiz vicdanı ve samimi barış taraftarlığına inandığım için ya alkışladım ya da "günün köşe yazarı" ilân ettim...
Bu defa ikisini de alkışlıyorum...
Zaten dış dünyada ve komşularımızda olan bitenler çok canımızı yakıyor...
Üstüne üstlük bir de içeride ve hem de birbirlerine en yakın guruplar kavga ettiklerinde veya kavga etmeseler bile kavga görüntüsü verdiklerinde yüreğim yanıyor...
Önce Yalçın Akdoğan Hizmet'e uzattı zeytin dalını...
Hizmet adına Hüseyin Gülerce de hem uzatılan dalı tuttu ve hem de ucuna yeni zeytin dalları ekledi...
Benim bu köşelerdeki işim nifak sokmak değil...
Münafıkları eleştirmek, onları günün "kaybedeni" ilân etmek...
Münafıkları çatlatan bu hoşgörü, barış ve diyalog ortamını yeniden yeşerten Hüseyin Gülerce ve Yalçın Akdoğan'ı alkışlıyorum...