Hüseyin Gülerce için...
Bir ülkenin bir başka ülkeyle veya bir terör sürüsüyle savaşması elbette kötü bir şeydir ama çok şey değildir...
Aslına bakarsanız "ateşe benzin dökmek" çok
amiyane bir deyim ama o kadar etkili ki...
Söylenilmek istenilen o kadar güzel anlatılıyor ki...
İçinde, tahrikçiliğin eleştirisi var...
Fitneciliğe karşı duruş var...
Kışkırtıcığın kirliliği var...
Her türlü melâneti anlatan bir deyim hâsılı...
Ve ne yazık ki...
Son dönemlerin Türk siyaseti ve medyası ateşe benzin dökmek için birbirleriyle yarışıyor...
Ki...
Yangın sönmesin daha da alevlensin...
Daha çok yansın...
Daha çok yaksın...
Hüseyin Gülerce'nin bugünkü Zaman'da "Gerilim, belalara davetiye çıkarabilir…" başlığı altında yayımlanan makalesi işte böyle bir zamanda yangına arazözle gitmek, ateşin üzerine galon galon su boşaltmak gibi oluyor...
Ve bakın o makalesinin bir yerinde ne diyor Gülerce:
Mesele, kimin haklı kimin haksız olduğu değil. Siyasette yükselen bu tansiyon, içeriden ve dışarıdan yapılacak pek çok provokasyona zemin hazırlayabilir. Sayın Erdoğan ve Sayın Kılıçdaroğlu arasındaki bu söz düellosu, Cumhuriyet tarihi boyunca şahit olunan iktidar-muhalefet çekişmelerinin hiçbirine benzemiyor. Dikkat edilirse, iki siyasi lider, Suriye üzerinden tartışıyorlar. Yani bir dış politika konusu, siyaseti Sünni-Alevi ayrışması tehlikesi üzerinden etkiliyor, toplumu çok tehlikeli bir şekilde kutuplaştırma potansiyeli taşıyor.
Ey efendiler!..
Bu satırlara lütfen kulak veriniz, göz atmakla kalmayıp iiyice sindirerek kıraat ediniz...
Bir ülkenin bir başka ülkeyle veya bir terör sürüsüyle savaşması elbette kötü bir şeydir ama çok şey değildir...
Ancaaaakkk...
Bir ülkenin kendi içinde savaşması, savaşların en belâlısıdır...
Ve dünyadaki bütün savaşların temelinde hep "mezhep çatışmaları" olduğunu bilmeyenden siyasetçi de gazeteci de olmaz...
Kendinize gelin...
Diyor...
Bu dostça uyaran, akılcı makalesiyle Hüseyin Gülerce'yi alkışlıyoruz...
Söylenilmek istenilen o kadar güzel anlatılıyor ki...
İçinde, tahrikçiliğin eleştirisi var...
Fitneciliğe karşı duruş var...
Kışkırtıcığın kirliliği var...
Her türlü melâneti anlatan bir deyim hâsılı...
Ve ne yazık ki...
Son dönemlerin Türk siyaseti ve medyası ateşe benzin dökmek için birbirleriyle yarışıyor...
Ki...
Yangın sönmesin daha da alevlensin...
Daha çok yansın...
Daha çok yaksın...
Hüseyin Gülerce'nin bugünkü Zaman'da "Gerilim, belalara davetiye çıkarabilir…" başlığı altında yayımlanan makalesi işte böyle bir zamanda yangına arazözle gitmek, ateşin üzerine galon galon su boşaltmak gibi oluyor...
Ve bakın o makalesinin bir yerinde ne diyor Gülerce:
Mesele, kimin haklı kimin haksız olduğu değil. Siyasette yükselen bu tansiyon, içeriden ve dışarıdan yapılacak pek çok provokasyona zemin hazırlayabilir. Sayın Erdoğan ve Sayın Kılıçdaroğlu arasındaki bu söz düellosu, Cumhuriyet tarihi boyunca şahit olunan iktidar-muhalefet çekişmelerinin hiçbirine benzemiyor. Dikkat edilirse, iki siyasi lider, Suriye üzerinden tartışıyorlar. Yani bir dış politika konusu, siyaseti Sünni-Alevi ayrışması tehlikesi üzerinden etkiliyor, toplumu çok tehlikeli bir şekilde kutuplaştırma potansiyeli taşıyor.
Ey efendiler!..
Bu satırlara lütfen kulak veriniz, göz atmakla kalmayıp iiyice sindirerek kıraat ediniz...
Bir ülkenin bir başka ülkeyle veya bir terör sürüsüyle savaşması elbette kötü bir şeydir ama çok şey değildir...
Ancaaaakkk...
Bir ülkenin kendi içinde savaşması, savaşların en belâlısıdır...
Ve dünyadaki bütün savaşların temelinde hep "mezhep çatışmaları" olduğunu bilmeyenden siyasetçi de gazeteci de olmaz...
Kendinize gelin...
Diyor...
Bu dostça uyaran, akılcı makalesiyle Hüseyin Gülerce'yi alkışlıyoruz...