Hüseyin Besli kazandı
Hiç yorum yapmadan "Hüseyin Besli kazandı" diyorum...
YORUMSUZ
1-“… Fakat bereket versin ki Divaniye (Irak’ın Kadisiye
ilinin merkezi) Mebusu Fuad Bey, o günler için cidden kahramanlık
sayılabilecek, ateşin bir nutukla bu ihmali telafi etmekte
gecikmemiş ve tereddüt etmemişti.
Fuad Bey, yabancı filoların şahlanan namluları pencerelerine
değen Fındıklı Mebusan Sarayı’nın kürsüsü üzerinden bu namlulara
bakarak şöyle haykırıyordu:
‘Mütarekenin henüz mürekkebi kurumamıştır. Fakat görüyoruz ki
karşı taraf bu mütarekeye riayet etmiyor. Biz beş senedir hürriyet
ve şeref harbi yapıyorduk. Bu harbi daha da uzatabilirdik. Ve
neticede ihtimal ki ölürdük. Fakat ne ehemmiyeti var? Şerefle
ölürdük ve sonra elbette daha büyük bir hayatiyetle dirilir ve
dünyanın karşısına başımızı kaldırarak dikilirdik.
Payitahtımızın İstanbul ve Beyoğlu cihetlerine silahlı düşman
askeri çıkarıyorlar. Bakırköy işgal altındadır. İskenderun işgal
ediliyor. Musul işgal ediliyor. Efendiler, bu bir işgal değil, bir
istiladır. Daha doğrusu bir ilhaktır.
(…)
Bu kürsüden kendilerine hitap ediyorum ki bir gün elbette
sesimiz bütün kuvvetiyle yükselecek ve hak er veya geç meydana
çıkacaktır…’”
(Tarık Mümtaz Göztepe, Mütareke Günleri, Hazırlayan: H. Afşin
Günaydın, Cümle Yayınları)
2- “Doğuda Hanefilerle polemik amaçlı oluşturulan Şafi ve
Eşari literatürde Gazne hükümdarı Sultan Mahmud’un huzurunda
yaşandığı iddia edilen ‘el-Kaffal el-Mervezi’ olayı bu noktada iyi
bir örnektir. Şafii kaynaklarının verdiği bilgilere bakılırsa
Sultan Mahmud, Hanefi birisidir ve Hz. Peygamber’in hadislerine de
ilgi duymaktadır. Zamanla hadislerde belirtilen hususlara Şafii
mezhebinin daha sadık kaldığı kanaatine ulaşır. Bunu test etmek
amacıyla Şafii ve Hanefi fıkhına göre iki rekat namaz kılınması
fikri ortaya atılır. Fikri uygulamakla sorumlu kişi ise Şafii Ebu
Bekr Abdullah bin Ahmet el-Kaffal el-Mervezi’dir. (Ö.417/1027) O
her iki mezhebin öngördüğü çerçevede iki rekat namaz kılar. Ancak
Şafii fıkhına göre kıldığı namazda tüm ta’dil ve erkanı gözetmesine
karşın, diğerinde Hanefiliğin en istisnai durumlar için cevaz
verdiği ruhsatları merkeze alır. Bu çerçevede abdestini nebiziyle
alır, köpek derisinden tabaklanmış bir elbise giyer, kıraati Farsça
gerçekleştirir, tadil ve erkana riayet etmeden hızlıca tavuk gibi
kalkar oturur. Sonuç; (…) Sultan Mahmud, Hanefiliği bırakır ve
Şafiiliğe geçer.
(Mehmet Kalaycı, Tarihsel Süreçte Eşarilik ve Maturidilik
İlişkisi,Ankara Okulu)
3- “11 (Mayıs 1925) Pazartesi
Bugün tembih ettiğim kayık gelmediğinden, çocukları
Bulancak’a götüremedim.
12 (Mayıs 1925) Salı
Hava müsaade etmediğinden ve denizde bir parça dalgalı
olduğundan, yine Bulancak’a dönemedik. Çocukların fotoğrafını
çektirdim.
59 “(…) Giresun ile Bulancak, Görele, Espiye, Tirebolu ve
Eynesil arasında ulaşım motorlu kayıklar vasıtasıyla yapılıyordu.
Bazen kayıkların rekabeti nedeniyle fiyat indirimleri söz konusu
olabiliyordu. Ancak yolculuk rahat olmuyordu. Motorların dalgalarda
fazlaca sallanması ve makinenin gaz kokusu yolcuları rahatsız
etmekte idi. (…) Tirebolu’dan Görele’ye iki saatte; Giresun’dan
Tirebolu’ya ise dört buçuk saatte gidebilmekte
idi…”
(Osman Fikret Topallı, Giresun Günlükleri, Hazırlayan; Cemil
Koça, Alfa Yayınları)