Hürriyet'in yeni 'tanrı yazar'ı...

Ahmet’in aşağıladığı “Ruh Hastası” dediği Trumph (Ki Aydın Doğan’ın da halen ortağıdır.) bir yıl önce adı geçtiğinde gülünen ve hiç şans tanınmayan bir aday adayıydı…

GAZETECİLER.COM - ÖZEL ANALİZ
YAKUP MURAT

Hürriyet Gazetesi kendini “Tanrı Yazar” olarak gören birisine “Köşe” vermeyince  rahat edemiyor mu ne?..

Yıllarca Emin Çölaşan’dı “Hürriyet’in Tanrı Yazarı”…

Bilmediği yoktu…

En dürüst oydu…

En zeki oydu…

Kalan herkes namussuz, hırsız ve geri zekâlıydı…

Çölaşan gönderildi…

Bu kez (Hem de medyamızın gerçek beyefendilerinden olan) Oktay Ekşi, (Mutlaka bir anlık öfkeyle) tanrı yazarlık koltuğuna oturmak istedi…

Ama olmadı…

Ve…

O da gönderildi Çölaşan gibi…

Uzun süre Hürriyet “Tanrı Yazarı” olmadan devam etti yoluna…

Ve derken…

Ve hiç beklemediğimiz bir süreçte…


        *   *   *


Ahmet Hakan kendisini “Hürriyet’in Tanrı Yazarı” ilân etti adeta…

Şimdi…

Her şeyi o biliyor…

“En Zeki” o…

Bütün siyasetçiler,

gazeteciler,

sanatçılar,

sporcular,

işadamları,

sendikacılar falan “Geri Zekâlı”

Yani…

Hürriyet’in:

Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar Kurulu, Sanatçılar, Sporcular, İşadamları, sendikacılar ve benzerlerinden sorumlu Köşe Yazarı Ahmet Hakan

Hükümete ayar mı verilecek?..

O veriyor…

Muhalefet partilerinden birine (İlle de MHP ile HDP’ye) had mi bildirilecek?..

Görev yine ona düşüyor…

Bakanlardan birini bir yerlere sokup çıkarmak mı gerekti?..

Nnnnııınnnn….

Ahmet Hakan görevde…

Bir “sanatçı” övülecek?..

Ya da…

Bir sanatçı haşlanacak mı?..

Ya elinde güllerle Ahmet koşuyor o noktaya…

Ya da kaynar su doldurduğu kovasını sanatçının başından aşağı boca ediyor…


        *   *   *


Ve ey güzel meslektaşlarım…

Ahmet’i içeridekiler kesmiyor artık…

Şimdi de dışarı sardı…

Şimdi de ABD başkan adayı Trump’la kavga ediyor…

Pardoni pardon…

Kavga etmiyor...

Adamı aşağılıyor…

Hakaret ediyor…

“Ruh hastası” diyor…

Sanki “tavla bilmiyor” der gibi rahatça, hoyratça söylüyor hem de…


        *   *   *


Yahu Ahmet…

“Rus hastası” dediğin adam Aydın Doğan’ın ortağı…

“Rus hastası” dediğin adam ABD başkanı olma ihtimali % 50 olan bir politikacı işadamı…

Hani tıp doktoru olursun da “Ruh hastası” dersin; bizler de “ehhh… Bakışından, duruşundan falan anladı zahir; işin ustası ya…” deriz dudak büksek de…

Oysa…

Tıp biliminin uzağından bile geçmemişsin…

Ama…

ABD başkanlık yarışmasına son kalan iki kişiden biri olan Turmph için “Ruh hastası” diyorsun…

Bizim cumhurbaşkanı adaylarımızdan birine bir başka ülkenin gazetecisi “ruh hastası” deseydi eminim ilk karşı çıkanlardan biri sen olurdun…

Çünkü…

Hamaset yapmak için güzel bir konu yakalamış olurdun…

Ama…

Aynı ayıbı sen bir başka ülke başkan adayı için yaparken hiç sıkılmıyorsun…


        *   *   *


Ve biliyor musunuz benim değerli meslektaşlarım?..

Ben…

Ahmet’in aksine Trumph’un “ruh hastası” değil olağanüstü zeki olduğunu düşünüyorum…

Adam tipik bir politikacı işadamı…

Hatayı buldu mu hemen topluyor parsayı…

Bayan Clinton’un fiziki rahatsızlığını nasıl da kullandı kendi lehine…

İyi bir santrfor Bay Trumph

Top ayağına geldi mi, kaleyi de gördü mü çakıyor golünü…

Kasım’da ABD Başkanı seçilirse şaşırmayın…

Adamın hem bir hikâyesi hem de yapacak farklı şeyleri var…

Ve…

Sağlık açısından ABD Başkanlık yükünü taşımasından şüphe edilen Bayan Clinton giderek yitiriyor şansını…


        *   *   *


Ve bir de unutmayın ki…

Ahmet’in aşağıladığı “Ruh Hastası” dediği Trumph (Ki Aydın Doğan’ın da halen ortağıdır.) bir yıl önce adı geçtiğinde gülünen ve hiç şans tanınmayan bir aday adayıydı…

Hatta…

Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adayının Jeb Bush veya Scott Walker olacağına kesin gözüyle bakılıyordu…

Bugün nerede Bush?..

Walker’dan haber var mı?..

Bütün dünya Trumph’ı konuşuyor…

Hatta Amerika’nın yarısından çoğu (Oy vermeyeceklerini söyleyenler bile.) onun seçileceğini tahmin etmeye başladılar…


        *   *   *


Televizyonda izliyorum Ahmet’i…

Yazdıklarını okuyorum…

Sürekli kendini affediyor…

Yakın bir gelecekte, Trumph’a “Ruh Hastası” dediği için de yine ve ne yazık ki kendinden (Yani Trumph’tan değil.) özür dileyecek…

Ve…

Bir süre sonra da yine kendini affedecek…

Yeni ve daha fena “espriler/şakalar” yapacak…

Oysa…

Kendini affetmemeyi bir öğrense…

O zaman eminim ki bir daha yanlış (Ya da sulu şaka) yapmayacak…


        * &nbs