Hürriyet'in 3. sayfasında aslında Salih Tuna yazacaktı!

İnanmadınız mı yoksa? O zaman Salih Tuna'dan dinleyin bir de. O anlatınca insanın inanası geliyor...

GAZETECİLER.COM - Salih Tuna ile Hürriyet arasındaki derin duygusal bağ bugün de kendini göstermiş. Bekir Coşkun'un gidişiyle Hürriyet'in 3. sayfasına kimini yerleşeceği tartışılmaya başlanmış Ama Ertuğrul Özkök kararını açıklmaıştı. Hürriyet'in yeni 3. sayfa güzeli Yılmaz Özdil'di artık. Oysa bütün kamuoyu 'kesin Salih Tuna' diye düşünüyordu! İnanmadınız mı yoksa? O zaman Salih Tuna'dan bir de O anlatınca insanın inanası geliyor...

"Üçüncü sayfada Yılmaz Özdil değil ben yazacaktım!

Bekir Coşkun Habertürk gazetesine kapağı atınca, Hürriyet'in üçüncü sayfasında haliyle bir boşluk oluşmuştu.

Eh yani, doğa boşluk kabul etmezdi.

Dolayısıyla teyakkuza geçmiştim.

Ertuğrul Bey'ciğim ha bugün ha yarın arayacak; "Salih Bey üçüncü sayfamızı doldurur musun?..." diye rica minnet edecekti.

Ben de şappadak "doldururum" demeyecek, ikna olmak için adamakıllı ısrar etmesini sağlayacaktım.

Şu benim yufka yüreğim ısrarlara daha fazla dayanamayacak, "Kulübümü ikna ederseniz gelirim…" diyen profesyonel bir futbolcu moduna geçecekti.

Yani, "Genel Yayın Yönetmenimiz olur verirse, neden olmasın…" diyecektim.

Ertuğrul Bey'ciğim de hiç vakit yitirmeden Yusuf Ziya Cömert'i ziyaret edecek, Umre'den getirdiği hurmalardan ikram edip işi tatlıya bağlayacaktı.

Yazık ki yazık, Yusuf Ziya Bey ikna olmayacağı gibi onu da ikna edecekti.

Lakin…

Nasıl oluyorsa olacak, Hürriyet'in üçüncü sayfasını doldurmam hususunda mutabık kalacaklardı. ( Hayatta kimi zaman böyle tuhaf şeyler olur. )

Böylece bana yol görünecek, müthiş üzülecektim.

Çünkü…

Gazetemden gayet memnundum; kovulmadığım sürece ayrılmak aklımın ucundan geçmezdi.

Malum "üçüncü sayfa" teyakkuzuna geçmekteki yegâne maksadım, çarşıya pazara hareketlilik getirmek, medyadaki monotonluğa kendi çapımda darbe vurmaktı.

Neyse artık, ok bir kere yaydan çıkmıştı:

Hürriyet'teki o "boşluk" doldurulacaktı!

Ertuğrul Bey'ciğimle oturup konuşacak; para pul önemli değil, benim için ilkeler önemli, diyecektim.

Daha sonra duygusal ilkemi dillendirecek; "Bekir ve Yılmaz'ın maaşlarının toplamı maaş isterim; pazarlık kabul etmem, işinize gelirse …" diye kestirip atacaktım.

O da hiç düşünmeden "Hay hay…" diyecekti.

Sansürün zerresine tahammül etmeyeceğim sadedinde, eskisinden daha çok kendisine "takılacağımı" özellikle belirtecektim.

Hiç itiraz etmeyecekti.

Her şeyi hemencecik kabul etmesinden rahatsız olacak, "Arada bir itiraz et; her sözüme tamam diyen bir genel yayın yönetmeni hoşuma gitmez…" yollu serzenişte bulunacaktım.

Daha sonra "Konjonktür seni ne hale getirmiş!.." yollu yârenlik edecek, "Bu ezik büzük psikolojiden bir an evvel sıyrıl; biraz dik dur…" diyerek şefkat gösterecektim.

Ertuğrul Bey'ciğimin gözleri dolacak, dudakları titreyecek, dokunsam ağlayacak hale gelecekti."

Devamını da okuyun bizce. Ama burdan değil, Yeni Şafak . Giderek daha da eğlenceli oluyor yazı. Bizden söylemesi.