Hürriyet yazarı okurlarına veda etti!
Özdemir İnce, bugün Hürriyet gazetesindeki son yazısını yazdı ve okurlarına veda etti...
İŞTE ÖZDEMİR İNCE'NİN HÜRRİYET'TEKİ SON YAZISI:
1960'ların sonunda TRT televizyonunu kurarken, belgesel, kültür, eğitim-öğretim programlarımızla bir rönesans yaratabileceğimizi sanıyorduk, dahası buna inanıyorduk. Aradan geçen 50 yıl içinde, TRT'nin televizyonları ve bütün özel televizyonlar, elbette bir rönesans yarattılar, ama saldırgan bir cehaletin rönesansı oldu bu.
AKP'nin eğitim reformunu tartışacaklarmış televizyonlarda, imam
hatip okullarından, liselerinden (İHO'lar) söz ediliyor ama hiçbir
tartışma yöneticisi, bu okulların hayat sebebi olan Tevhid-i
Tedrisat Kanunu'ndan (TTK) söz etmiyor. CHP başta olmak üzere
hiçbir parti TTK'dan söz etmiyor. Tanınmış bir profesörcü çıkıp,
"İsterseniz TTK'yı tartışalım!" diye meydan
okuyor. Gazetelerin yazarlarının, yazıcılarının, muhabirlerinin de
TTK'dan haberleri yok. Kimileri "İHO'ların genel liselerden
farkı yok, üstelik din dersi de okuyorlar!" diye iyimser
masallar anlatıyorlar.
ADAMLARIN HAYRAN OLDUĞU ADAM
Türkiye öyle bir hale geldi ki Cumhuriyet'e, onun devrim
yasalarına, kazanımlarına karşı olmak, aydın, demokrat, özgürlükçü
ve daha liberal olmanın nişanesi oldu. 16 Mart 2012 tarihli
gazeteler yazıyordu: Ekvator Cumhurbaşkanı, Arapların sözde
baharlarından söz ederken, "Arap baharı sürecinde Türkiye
bir model rolü oynayabilir. Buralarda işbirliği yapabiliriz. Ben
eminim ki Arapların Atatürk gibi bir liderleri olsaydı bugün
yaşadıkları sorunları yaşıyor olmayacaklardı" demiş. Bütün
gazeteler, bütün televizyonlar Rafael Correa Delgado'nun bu
cümlesini böbürlenerek anıyorlar. Vay be!!!!!!!!!!
Sadece Rafael Correa Delgado'nun değil, 1920'lerden itibaren bütün
çağdaş, çağcıl ve adam gibi adam devlet adamlarının hayranlıkla
sözünü ettiği Mustafa Kemal Atatürk ile sizlerin (onların) sadik
bir hazla yerden yere vurduğu Devrim Yasaları ayrılmaz bir
bütündür, aynı ve tek şeydir. "Atatürk" demek
Tevhid-i
Tedrisat Kanunu'dur. Devrim Yasaları'nın tamamıdır. Ama bizim
cehalet rönesansının yoz ürünleri Anayasa'nın 174. maddesini açıp
bu maddede yer alan Devrim Yasaları'nın neler olduğunu bir kez
okumamışlardır. Anayasa'nın ilk dört maddesinin yanı sıra 174.
maddesi de değiştirilemez, bu maddeye aykırı yasa çıkarılamaz!
İktidarın 4+4+4 yasası Anayasa'nın 174. maddesine aykırıdır!
AĞIZLARININ PAYINI VEREMİYORLAR
İslamcı, karşı devrimci gazete ve televizyonların çalışanları
kendiliklerinden Said-i Nursî ve Kürdî'nin, Fethullah hocalarının
külliyatlarını okuyup hatmediyorlar ama (gerçekte ve sözde)
cumhuriyetçi kesimin cumhuriyet tarihinden, devrimlerin tarihinden,
devrim yasalarının gerekçelerinden haberleri bile yok. 2012'nin
ölçüleriyle Devrimci Cumhuriyet'i hallaç pamuğu gibi atanlar
karşısında bunlar apışıp kalıyorlar, gıkları çıkmıyor.
"Kardeş beri bak hele, sen Atatürk cumhuriyetinin 1921
Anayasası'nın kuvvetler birliği rejimini eleştiriyorsun, ama AKP
hükümetinin anayasa dışı kuvvetler birliği rejiminin uygulamalarını
savunuyorsun!" diye çıkışıp ağızlarının payını
veremiyorlar.
ASKER KIŞLAYA İMAM CAMİYE
Cumhuriyetçi olduğunu iddia ve kabul eden bir gazeteyi ya da
televizyonu yönetsem, geçmişte yaptığım gibi, Atatürk Araştırma
Merkezi'nin 2005 yılında yayınladığı "Türkiye'yi
Lâikleştiren Yasalar" (Hazırlayan ve Sadeleştiren: Prof.
Dr. Reşat Genç; Giriş: Ord. Prof. Reşat Kaynar) adlı belgesel
kitabı satın alır bütün personele dağıtırdım. 3 Mart 1924 tarihli
TBMM görüşmelerini ve o gün çıkarılan üç devrim yasasının
gerekçelerini içeren kitaptan sınava sokardım tamamını. Ama Devrim
Yasaları bu kadar değil ki, tamamı Anayasa'nın 174. maddesinde
yazıyor. Bir adım daha atıp, Devrim Yasaları'nın gerekçelerinin
TBMM tutanaklarından okunmasını sağlardım. Belki o zaman, TTK'nın,
"Bir devletin genel eğitim ve kültür politikasında, milletin duygu
ve düşünce bakımından birliğini sağlamak için öğretim birliği en
doğru, en bilimsel, en çağdaş ve her yerde yararlı ve güzellikleri
görülmüş bir ilkedir. Bir millet bireyleri ancak bir eğitim
görebilir. İki türlü eğitim bir ülkede iki türlü insan yetiştirir.
Bu ise, duygu ve düşünce birliği ile dayanışma amaçlarını tamamen
yok eder" gerekçesinin ne anlama geldiğini anlarlar ve
anlatabilirlerdi. Eğitim ve öğretim birliğinden yoksun ülkeler
sonunda parçalanır. İmam hatip ve İlahiyat Fakültesi mezunlarının
yeri Diyanet İşleri ve camilerdir. Tıpkı askerin yerinin kışla
olduğu gibi. Askerin kışlasına çekilmesini isteyenler, din
adamlarının neden camilere çekilmesini istemiyorlar?
[Değerli okurlar, son yazımı okudunuz! Teşekkür ederim!
Sağlıcakla kalın!]