Hürriyet okur temsilcisi o fotoğraf için veryansın etti!
Faruk Bildirici: "Açıkça söyleyelim, bu fotoğraf Hürriyet'e ve tabii Kelebek'e hiç yakışmadı. Modası geçmiş ve cinsiyetçi "frikik gazeteciliği"nin yeni örneklerini bu gazetede görmemeliyiz."
Dizi oyuncusu Hande Soral, rüzgarın eteğini havalandırdığı
sırada çekilen fotoğrafını yayınlayan Hürriyet Gazetesi’ne ateş
püskürmüş, Hürriyet'in kendisi hakkında yaptığı habere tepki
göstererek "Bu kesinlikle gazetecilik değildir. Kadına
şiddetin başka bir türüdür, istismardır, tacizdir"
ifadelerini kullanmıştı.
Hande Soral'ın eteğinin havalandığı an çekilen
fotoğrafı yayımladığı için tepki gören Hürriyet Kelebek'te yazarı
Cengiz Semercioğlu, fotoğrafı basmaya karar
vermeden önce kendi aralarında tartıştıklarını söyleyerek,
"Bu
tartışmaların yaşanacağını da biliyorduk... Sonunda basmaya
karar verdik" dedi ve fotoğraf için Soral'ın kullandığı
kadına şiddet yorumuna katılmadığını, kadına şiddetin
basitleştirlimemesi gerektiğini söyleyip aldığı kararı "Merkel'in
bile poposunu bastılar..." diye savundu.
Hürriyet gazetesi okur temsilcisi Faruk Bildirici ise köşesinden
gazetesine veryansın etti.
"Açıkça söyleyelim, bu fotoğraf Hürriyet'e ve tabii Kelebek'e hiç
yakışmadı. Modası geçmiş ve cinsiyetçi "frikik gazeteciliği"nin
yeni örneklerini bu gazetede görmemeliyiz." diyen
Bildirici, Frikik gazeteciliği başlıklı yazısında
şöyle yazdı:
KADIN oyuncu Hande Soral'ın sırttan çekilmiş fotoğrafı cuma günü Kelebek'in birinci sayfasının tam ortasında, en görünür yerinde yayınlanmıştı.
Rüzgârda uçuşan eteğinin altından kalçası ve iç çamaşırı görünüyordu.
Fotoğrafa okurlardan tepki gecikmedi. Ünlü de olsa bir kadının
böyle bir fotoğrafının yayınlanmasının yanlış olduğunu
savunuyorlardı. Sosyal medyada da eleştiriler birbirini izledi.
Hande Soral da böyle bir fotoğrafının yayınlanmasına üzülmüştü.
Tepkisini Twitter mesajlarıyla duyurdu. "Bu sabah Hürriyet
gazetesinde gördüğüm fotoğrafımın şokunu atlatmam mümkün değil"
diyen Soral, bu fotoğrafın yayınlanmasını özetle şöyle
eleştiriyordu:
"Tamamen habersiz ve savunmasız bir durumda çekilmiş bir
fotoğrafın bir gazetenin manşetinden afişe edilmesinin bana, aileme
vereceği üzüntü ve zararı nasıl göremezsiniz? Yazıklar olsun, bu mu
habercilik ve magazin anlayışınız? Sırf tanınan biri olduğum için
mi bir kadını aşağılama, afişe etme hakkını habercilik gücünün
altında kullanıyorsunuz. Bu kesinlikle gazetecilik değildir. Kadına
şiddetin başka bir türüdür, istismardır, tacizdir!"
Soral'ın bu eleştirisi, bizi magazin gazeteciliği ile ilgili olarak
geçmişi hayli eski bir tartışmaya götürüyor. Magazin gazetecileri,
ünlülerin yaşamlarına istedikleri gibi girebilir, istedikleri
fotoğrafı çekebilirler mi?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, paparazzilerin çektiği ve
Almanya'da yayınlanan fotoğrafları için açtığı davada Prenses
Caroline'i haklı bulmuştu. Mahkeme, özel hayata müdahale edildiğini
ve o fotoğrafların "toplumda genel ilgi uyandıran bir tartışmaya
katkıda bulunmadığı"na karar verdi.
Türkiye'de de Sezen Aksu'nun kiraladığı tekneden denize girerken
gizlice bikinili fotoğraflarının çekilmesi davasında benzer bir
karar çıkmıştı. İki yıl kadar önce sonuçlanan davada, İstanbul 2.
Asliye Ceza Mahkemesi, Aksu'nun "özel hayatının gizliliğinin ihlal
edildiğine" karar vermişti. Prenses Caroline davasına atıfta
bulunulan kararda magazin gazeteciliği eleştiriliyordu:
"Magazin basınında yer alan fotoğraflar genellikle
ilgilisinin zulüm hissi yaşamasına neden olan, sürekli devam
etmekte olan bir taciz ortamında çekilmiş olabilir. Basının şöhret
sahibi kişilerin bu tür fotoğraflarını yayımlarken bu kişilerin
rızalarını da göz önünde bulundurması gerekir. Özel hayata ilişkin
görüntülerin yayımlanmasında kamu yararı olmadığı
görülmektedir."
Bu iki kararı aktardıktan sonra Kelebek'teki Hande Soral
fotoğrafına dönelim. Bu fotoğrafın yayınında kamu yararından ya da
genel ilgiden bahsedemeyiz. Bu fotoğraf, kadın oyuncunun mahrem
alanına apaçık müdahaledir.
Gazetecilik açısından bakarsak, bir fotoğrafın yayınlanması için
"haber değeri" olması gerekir. Bu fotoğrafa haber değeri katan ne?
Kamu yararı, genel ilgi vb. olmadığı gibi okuyucuların böyle bir
fotoğrafı merakla bekledikleri de söylenemez herhalde.
Dünyada başka ülkelerde ve internetin kuralsız evreninde bu tür
fotoğrafların yayınlanması da ölçü olamaz. Bu gerekçeyi öne sürmek,
Hürriyet'i bir bulvar gazetesi kategorisine sokmaktır.
Hem burası Türkiye, bu ülkede gazetecilik yapıyoruz.
Açıkça söyleyelim, bu fotoğraf Hürriyet'e ve tabii
Kelebek'e hiç yakışmadı. Modası geçmiş ve cinsiyetçi "frikik
gazeteciliği"nin yeni örneklerini bu gazetede
görmemeliyiz.