Hürriyet hangi gerçeği gizlemeye çalışıyor?
Büyükanıt “27 Nisan bildirisini bizzat ben yazdım” dedi diye, onun bu beyanını tartışmasız olarak kabullenmek zorunda mıyız?
Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt 27 Nisan bildirisini ben yazdım dedi. Kimse aratırma gereği duymadı. Hatta Yeni Şafak yazarı Tamer Korkmaz' göre Hürriyet gazetesi attığı manşetle olayın gerçeğini saklamaya çalıştı...
- (...) Yaşar Büyükanıt, “27 Nisan'ın Çankaya seçimiyle alakası
bulunmadığını” öne sürdüğünde -haklı olarak- inandırıcı
bulmuyorlar.
27 Nisan bildirisini kendisinin kaleme aldığı yolundaki beyanını
ise gözleri tamamen kapalı kabulleniyorlar.
Hiç kuşkulanmıyorlar.
Demek ki, gerçeği aramak gibi bir niyetleri, gerçeğe ulaşmak
diye bir dertleri yok…
Büyükanıt'ın “emir komuta zinciri dışında, bir oldu-bitti ile”
internete konulan o bildiriyi üstlenmesinin de asker-sivil
ilişkileri bağlamında, demokrasimiz açısından yeterince ciddi bir
sorun olduğunu daha önce de vurguladım…
Buna mukabil…
27 Nisan “sanal muhtıra”sının arka planına seyahat etmezsek, son
dönemde yaşadığımız sarsıcı hadiselerin şifresini çözemeyiz,
gerçeğe ulaşamayız.
*
Amiral Gemisi Hürriyet'in dünkü manşetinde yer alan “27 Nisan'ın
Şifreleri” başlıklı haber, “e-bildirinin perde arkası”nı anlattığı
iddiasıyla sunuluyordu.
Oysa…
Bu manşetin “27 Nisan'ın perde arkasını gizlemeye yönelik” bir
işlevi olduğunu düşünüyorum, ben…
Kamuoyunu 27 Nisan Gerçeği'nden biraz daha uzaklaştırabilmek
için son derece elverişli bir haberdir, Hürriyet'in dünkü
manşeti…
Böyle bir haberin, Yaşar Büyükanıt'ın 32.Gün'de 27 Nisan'la
ilgili anlattıklarını “pekiştirmek” amacıyla yazılmış olduğunu da
söylemeliyim.
Haberde, kamuoyuna yanılsama yaptırtmak için “kulağa hoş gelen,
ağızlara laik” bir hikaye anlatılıyor:
-Büyükanıt Paşa'nın o yazıyı yazmasındaki en büyük etken, Kutlu
Doğum Haftası'nda çocukların kullanıldığı görüntüler ve siyasi
otoritenin buna göz yumması imiş…
-Bildiri, hep Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı ile ilgili olarak
algılanmış, ancak bu kanaat gerçeği yansıtmıyormuş…
-Aslında temel endişe laiklik ekseninde imiş, yani çocukların
kullanılmasına yönelik o görüntülermiş…
……
Ne kadar da estetik…
Ne denli konforlu bir “hasıraltı gösterisi” değil mi?
*
Peki, Hürriyet'in manşetinde imzası olan “muhabir”in kim
olduğunu hatırlıyor musunuz?
O dönemde “Genelkurmay'a en yakın muhabirlerdendi.”
27 Nisan gece yarısı, e-bildirinin Genelkurmay'ın internet
sitesine konulacağından “ilk haberdar edilen gazeteci” idi…
Haberde, Yaşar Büyükanıt'ın “en yakın yardımcılarından birini”
telefonla arayarak “Bir metin yazdım. Gelin bunu alın” dediği iddia
ediliyor!
Böylelikle, bildiriyi kaleme alan komutanın Yaşar Büyükanıt
olduğu savı pekiştirilmeye, sağlamlaştırılmaya çalışılıyor.
*
Bu arada…
“Genelkurmay Başkanı'nın en yakın yardımcılarından biri” diye
ilginç bir ibare var, haberde…
Oysa, “Genelkurmay Başkanı'nın yardımcısı” diye bir unvan
yok…
Yani?
Bu noktada da bir “kamuflaj” var, sanki…
*
Aslında, 27 Nisan gece yarısı kimlerin kimlere telefon açtığı
hususunu da araştırmak, tartışmaya açmak gerekiyor…
Sevgili okuyucular…
“Bu 27 Nisan hamuru daha çok su götürecek” diye uyarmıştım,
sizleri…