Hürriyet, Dündar ve Şener’e çok ayıp etti…
Sen iki çalışanının gizli telefon konuşmalarını, "gizlilik kaydı" olan savcılık dosyasından "gizlice" al ve "alenen" yayımla…
ADNAN BERK
OKAN
Çok üzüldüm…
Hem Nedim adına üzüldüm…
Hem Uğur Dündar adına…
Neden mi?..
Allah Allah!..
Yahu sizler ne biçim
Hürriyet okurusunuz öyle?..
Yoksa gazetenin birinci sayfasına bakmadan doğrudan içeri mi
kaçırıyorsunuz; gözlerinizi?..
Hürriyet’in dünkü (03.10.2001) birinci sayfa
manşetini okumadınız mı yoksa?..
O halde ben hatırlatayım…
Zira…
Tam bir gazetecilik ayıbıydı…
İki değerli televizyon gazetecisine yapılmış bir
küstahlıktı…
Onur kırıcıydı!..
İnsanlık değerleri alt üst edilmiş..
İki televizyon gazetecisinin haysiyetleri lime lime olmuştu...
Vay anasını yahu…
İşe bakın…
Birisi (Dündar) Doğan Gurubu’nun Mehmet
Ali Birand’dan sonra gelen en başarılı ankormeni…
Ercan Saatçi'den sonra "en başarılı
Fenerbahçe yorumcusu"...
Diğeri (Şener) ise Gurubun o dönemdeki en başarılı habercisi…
En çok satan gazetesi Posta’nın köşe yazarı…
Hürriyet ne mi
yaptı?..
Daha ne yapsın?..
Daha ne yapsın?..
Uğur Dündar’la Nedim Şener
arasında geçen telefon konuşmasını; üzerinde “gizlilik
kaydı” olan soruşturma dosyasından (ç)alıp birinci sayfada
manşetten yayımladı…
Efendim...
Belki de Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu
vurdu kazmayı iki arkadaşının beline……
Orasını bilemem...
Tabii tabii haklısınız...
O izin vermese iki gazeteci/televizyoncuya o saygısızlığı yapmak
kimin haddineydi yoksa?..
Haberi okuyunca kim bilir nasıl da kızmıştır Uğur
Dündar…
O yakışıklı ve biçimli beyaz yüzü pembe beyaz olmuş; hülyalı bakan
"Dalan Mavisi" gözleri çakmak çakmak ateş
almıştır...
Çok merak ediyorum…
Enis Berberoğlu’nu arayıp da
“sitem” etti mi acaba?..
Öyle ya…
Son birkaç yıldır üzerinde “gizlilik” kaydı olan
dosyalardan haber apartılıp da yayımlanmasını en çok
eleştirenlerden biri de Uğur Dündar değil
mi?..
Nedim Şener'le Soner Yalçın'a ait
olduğu iddia edilen telefon konuşmalarını yayımlayanları
nasıl da eleştiriyordu...
Keza Ertuğrul Özkök…
Bu tür telefon dinlemelerin gazetelerde, internet ortamında ve
televizyonlarda yayınlanmasına öfkelenen Ertuğrul
belki de Enis Berberoğlu’na telefon edip:
“Oldu mu yani şimdi Enis’çiğim?.. Oldu mu yani?.. Bu haberi
okuyan Uğur ağabey kendini çırıl çıplak hissetmiştir”
demiş midir acaba?..
Hatırlayacaksınız…
Özkök, dönemin Ekonomi Bakanı Güneş
Taner’le Aydın Doğan’ın karton fabrikasının teşviki
konusunu görüştüğü telefon konuşması yayınlandığında kendisini
çırıl çıplak hissettiğini yazmıştı…
Berberoğlu
dinleniyordu belki de
Vay be!..
Eskiler boşuna, “taş yakından gelirse acıtır”
dememişler…
Bakar mısınız?..
Dündar ve Şener ikilisine atılan
taş nereden geliyor…
Kendi guruplarından…
Kendi arkadaşlarından…
Kendi genel yayın yönetmenlerinden...
Çünkü...
"Ayıplı haberin altında imza yok"
Demek ki haberin sorumlusu Enis Berberoğlu...
Gerçi haberin yapıldığı gün Pazardı...
Berberoğlu dinleniyordu belki
de...
Yani, haberden haberi olmayabilir...
Daha önce de çok kere olduğu gibi Fikret Ercan
çekmiş olabilir tetiği...
Ne ayıp
valla!...
Neyse...
Bakalım hangi acar gazeteci Uğur Dündar’la görüşüp
de “Uğur Bey, kendi söylediklerinizi çalıştığınız gazetede
okuyunca ne hissettiniz?” diye soracak?..
Bakalım Silivri’ye kim gidecek?..
Kim bilir?..
Belki de Nedim bir açıklama yaparak,
Hürriyet’i kınar…
"Bana bunu yapmayacaktınız?.." diye hesap
sorar...
Görüyorsunuz…
Şu gazeteci milletinin hiç acıması yok…
İsterse sıra arkadaşı olsun…
İsterse yediği içtiği ayrı gitmesin…
İsterse yoldaşlık yapsın kendisine…
Eline fırsat geçti mi
çakıyor…
Tıpkı Hürriyet’in yaptığı gibi…
Sen iki çalışanının gizli telefon konuşmalarını, "gizlilik
kaydı" olan savcılık dosyasından
"gizlice" al ve "alenen"
yayımla…
Hem de...
Gazetenin birinci sayfa manşetinden
yayımla!...
Vay anasını yaaa!..
Ne ayıp valla!...
adnanberkokan@gmail.com