Hürriyet amiral değil refakat gemisi

Çölaşan, medyaya dönmeden önce son röportajını verdi. Bekir Coşkun, Hürriyet'e döner mi? Sözcü'deki üslubu nasıl olacak?

Yaklaşık iki yıl önce Hürriyet Gazetesinden ayrılan Emin Çölaşan, 13 Ekim günü yazılı medyaya dönüyor. Sözcü Gazetesinde haftada 5 gün köşe yazısı yazacak olan Çölaşan medyanın durumunu ve duygularını anlattı:

- 13 Ekim Salı günü Sözcü gazetesinde günlük yazılarınıza başlayacaksınız. Bu süre içerisinde neler yaptınız?

Üç kitap yazdım ve nasıl kovulduğuma ve bu sürede yaşadıklarımı anlattım. Kitaplarım toplam 97 baskı yaptı. Ayıpları, pislikleri, çirkinlikleri, dostlukları, yaşadığım acı ve tatlı olayları bire bir anlattım. Türk milleti Doğan Grubunun AKP iktidarından nasıl korktuğunu, dizlerinin bağının nasıl çözüldüğünü, örneğin Ertuğrul Özkök’ün kim olduğunu kitaplarımdan öğrendi.

BEKİR COŞKUN HÜRRİYET’E ASLA DÖNMEZ

- İki yıl sonra basına dönmek için neden Sözcü’yü tercih ettiniz?  ‘Bu işi artık noktalayayım’ gibi bir düşünceniz oldu mu?

Sözcü’den başka bana yazdıracak ikinci bir gazete yoktu. Her birinin ya iktidardan korkuları, ya da belli çıkar ilişkileri vardı. Yazarlığı noktalamayı hiç düşünmedim çünkü sırada yazmam gereken o üç kitabım vardı. Onları da bitirince sıra yeniden gazetede yazmaya geldi. İnsanlar hep yazmamı istiyordu. Ben de sık sık ‘Ah şimdi şu konuyu yazabilsem’ diyordum kendi kendime.

- Yakın dostunuz Bekir Coşkun’un Hürriyet’ten Habertürk’e geçmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Orada mutlu olacak mı, yoksa yeniden, açık kapı bırakıldığı için Hürriyet’e döner mi?

Hürriyet’e asla dönmez. Habertürk’te mutlu olup olmayacağını bilemem. Habertürk’ün de iktidarla, hükümetle bir sürü işi var. Bekir’le durumu, Habertürk’le AKP iktidarı arasındaki ilişkiler ve beklentiler belirleyecek. Umarım Hürriyet’te olduğu gibi Bekir’in yazılarına dokunmazlar, ona frene basılı yazması için telkinde bulunmazlar!

BEKİR AÇIKLARSA YER YERİNDEN OYNAR

- Bekir Coşkun’ın yazıları Hürriyet’te sansür ediliyor muydu?

Elbette. Ertuğrul onun yazılarını da makaslamaya başlamıştı. Bekir, efendi insandır. Bunları açıklamıyor. Bir gün açıklarsa yer yerinden oynar. Şimdi Hürriyet yönetimi ‘Bekir iyi bir transfer parası aldığı için bizden ayrıldı’ numarası çekiyor ve soran okuyuculara da Hürriyet yazarları bu doğrultuda yanıtlar veriyor…’Para için gitti’ diyorlar. Tamamen yalan. Bunlar gazetenin en çok okunan yazarını bile gazetelerinde tutamadılar.

- Şimdiki Hürriyet’i nasıl değerlendiriyorsunuz?

Üzülüyorum. Her gün manşetlere bakın. Dişe dokunur bir tek haber yok. Vaziyeti idare eden bir gazete. Ben bugüne kadar bir şeyi hiç anlamadım. Tayyip, Doğan Grubuna kızıyor, üzerine vergi cezalarıyla gidiyor. Oysa yatıp kalkıp onlara teşekkür etmeliler. İktidara en büyük desteği verdiler. Beni iktidar baskısıyla tasfiye ettiler. Benim elimde 7 gazete, 3 TV kanalı, 30’a yakın dergi ve radyo olacak ve ben bunlardan korkacağım! Olacak şey değildir.

- Korktular mı?

Hep korktular. Ben bunları en somut örnekleriyle ve belgelerle kitaplarımda açıkladım. Aydın Doğan mahkemeye verdi ve benden 50 bin lira tazminat istedi. Mahkemede yazdıklarımın tamamını belgelerle ve tanıklarla kanıtladık. Ben bunlardan bir tek şeyi açıklamalarını, ‘Biz Çölaşan’ı şu nedenlerle kovmak zorunda kaldık, işte belgeleri veya belirtileri’ demelerini bekliyordum. Bunu bile yapamadılar!.Ve mahkeme büyük patronun açtığı davayı reddetti.

ŞİMDİ FİLODAKİ REFAKAT GEMİSİ

- Yine de Hürriyet’i Türk basınının amiral gemisi olarak görüyor musunuz?

Şimdi amiral gemisi değil, AKP iktidarının filodaki refakat gemisi. Saygınlığını yitirdi, bitmiştir. Umre numaralarıyla, kafalarına takke geçirmeyle, Suudi hükümetinin desteği ile namaza durmayla Mekke’den tiraj alma peşine düşmüş bir yayın organıdır.  

- Doğan Grubunun iki gazetesinde, Milliyet ve Vatan’da önemli değişiklikler oldu. Sedat Ergin Milliyet’teki görevinden alındı. Ergin başarısız mıydı?

Onu bilemem. Görevden aldığına göre, demek ki patronu onu başarısız bulmuş. Onların iç işidir, yorum yapmak hoş olmaz.

ZİNCİR KIRILMAK ZORUNDA

- Genel bir analiz yapacak olursanız, Türk basınını Ekim 2009’da nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu analizi  AKP dönemi için yapmak gerekir. AKP en başarılı operasyonunu medyada yaptı. Kendi yandaş ve yalaka medyasını oluşturdu. Bu, onlar açısından çok ciddi bir başarıdır. Medyanın önemli bir bölümü bugün emrinde ve hizmetindedir. Geri kalan kesim ise Doğan Grubunda olduğu gibi korkutulmuştur. Devletten, hükümetten ve AKP iktidarından milyarlarca dolarlık beklentileri olan büyük işadamları medya patronu olduğu sürece, bu iş böyle gidecektir. Türkiye bu zinciri kırmak zorunda.

- Nasıl kıracak?

Onu ne ben biliyorum, ne de başka birileri…Ama bir gün kırılacak. İşte bu yüzden Sözcü’de yazacağım çünkü Sözcü’nün sahibi Burak Akbay’ın devletle, hükümetle, AKP iktidarıyla hiçbir işi, onlardan beklentisi yok. Sadece gazeteci.

- Arada iki yıl boşluk olmasına rağmen, bu süre içerisinde isminiz  medyada sıkça geçti. Hakkında yine yazılıp çizilen bir isim oldunuz,  gündemden hiç düşmediniz. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Demek ki geçmişte iyi gazetecilik yapmışım, iz bırakmışım! Benim için ‘Çölaşan geçmişte şu haltı karıştırmıştı, şu ahlaksızlığı veya namussuzluğu yapmıştı, yalan yazmıştı, iş bitirmişti’ diyemediler. Bu benim için yeter. Eğer geçmişimde en ufak bir leke, şaibe, üçkağıt falan olsaydı, bunlar beni sokağa çıkarmazdı. Zaten banka hesaplarıma kadar her şeyime girdiler, hiçbir şey bulamadılar.

- Sözcü’deki yazılarınızda çizgi, üslup ve tavrınız değişecek mi?

- Hiç sanmam. Ben dönek değilim. 13 Ekim Salı gününden başlayarak, 26 ay  önce kaldığım yerden atışa devam edeceğim. Korkmadan, çekinmeden, ürkmeden gazetecilik yapacağım. Heyecanlıyım. Allah mahçup etmesin.

Gazeteport