Hrant Dink'in infaz kodu: 80-85
Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin, davanın seyri ve savcıların tutumlarını yorumladığı röportajında Hrant Dink'in infaz kodunu da açıkladı...
Hrant Dink’in ölümünün yedinci yılında hem cinayet davası hem de
savcılıktaki soruşturma, son dönemin flaş davalarındaki hızın
aksine olabildiğince yavaş devam ediyor.
Hürriyet gazetesinden Aysun
Çamlıbel, Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin’le
emniyet ve yargıdaki hükümet-Cemaat savaşının sürece olası
etkilerini konuştu. Bugün kavgalı olan tarafların cinayette aynı
ölçüde sorumluluğu olduğunu söyleyen Çetin, soruşturmalar sırasında
koruma altına alınanların sadece Cemaat cephesinden olmadığını
hatırlattı. Çetin, cinayete dair bütün detayların MİT’te kaydı
olduğundan emin.
TÜM KURUM VE GRUPLARIN SORUMLULUĞU VAR
- Emniyetteki Cemaat-hükümet çekişmesi Dink davasının
neresindeydi?
Soruşturma ilk başladığında Cemaat’le hükümet müttefiktiler,
müttefikler ile asker arasında kıyasıya bir kavgaya tanık olduk. Bu
gruplar birbirleriyle ne kadar kavgalı olurlarsa olsunlar Dink’i
korumama konusunda hemfikirler, bunu hep birlikte hayata
geçirmişler. Ogün Samast yakalandığında Samsun’da ona yapılan
muameleyi hatırlayın. Fotoğraflar çekilirken onun yanında yer almak
için jandarmayla polis yarıştılar. O CD’yi görseniz utanırsınız,
katille aynı kareye girmek için birbirlerini ittiriyorlar. Dink’in
katiline kahraman muamelesi yaptılar.
- Bugünkü kavga o dönemlerdeki sessiz mutabakatı bozar ve
soruşturmalardaki tıkanık noktaların çözülmesine vesile olabilir mi
sizce?
Kuşkusuz umutlanmayı çok istiyorum ama kısa dönemde çok umutlu
değilim. Çünkü birbirleriyle kavgalı bu kurumlardaki kamu
görevlileri hangi gruba mensup olurlarsa olsunlar cinayette
sorumlulukları var. Kasti ya da ihmali, süreçte rol alanların
hepsinin dahli var bu olayda. Şimdiki şeytanımız Cemaat oldu. Bütün
suçu ona yükle kurtul durumundayız. Öyle değil işte. Muammer Güler,
Nihat Ömeroğlu gibi örnekleri nereye koyacağız? Dünya kadar örnek
sayabiliriz. Kim kimden daha masum?
- Şubattaki duruşmaya siz nasıl bir gündemle
gidiyorsunuz?
Dink davası yeniden ele alınmalıdır. Bu yeniden yargılamadan farklı
bir şey. Yanlış anlaşılmasın. Bütün belgeler devletin bütün
istihbarat kurumlarından yeniden istenmeli. Eğer bu duruşmada esasa
geçilirse, talebimiz bu yönde olacak. Çünkü bugüne kadar şöyle
oldu; İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan bilgi istiyorsunuz, Ramazan
Akyürek imzalı bilgi geliyor. Biliyorsunuz, görevinden alındı ama
dosya onun gönderdiği belgelerle dolu.
CEMAAT EKİBİ DIŞINDAKİ POLİSLER DE KORUNDU
- Hrant Dink’in tehditler aldığı dönemde valilikte yaptığı
görüşme konusunda Başbakan soruşturma izni vermişti. Ama sonuçta
savcılık yine takipsizlik kararı verdi. Bu, paralel yapıyı
kanıtlayan bir örnek midir mesela?
Bu konuda kesin bir şey söyleyemem. Kararı veren savcıyı
tanımıyorum, bilmiyorum, o nedenle bu konuda bir spekülasyon olsun
istemem. Bir örnek vereyim, İstanbul ve Trabzon emniyeti ve Trabzon
jandarmasıyla ilgili şu ana kadar 30 civarında ön inceleme yapıldı.
İstanbul’da bazı polislerle ilgili soruşturma izni verildi. Ama
Muammer Güler, bu izni Celalettin Cerrah’ı, Ahmet İlhan Güler’i
ayırarak verdi. Birkaç polis memuru hakkında verilen soruşturma
iznini de bu kez İstanbul Bölge İdare Mahkemesi engelledi.
Mahkemeyi o dönemki HSYK’ya şikâyet ettik. O şikâyetlerimiz de
gerekçesiz olarak reddedildi. Bildiğim kadarıyla İstanbul’da
soruşturma izni istenen ekip bugün Cemaatçi olarak adlandırılan
ekipten değil. Celalettin Cerrah ve ekibiydi, Ahmet İlhan
Güler’di.
- Onları korudu demek istiyorsunuz?
Evet. Cemaat’e karşı olan bir grubun da yargı tarafından korunması
olabilir bu sefer. Müfettişlerin bulguları çok açık olmasına
rağmen, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nce izin verilmedi
soruşturmaya. Bugün, psikolojik harp yöntemlerinin alabildiğine
kullanıldığını ve bir algı savaşı yapıldığını düşünüyorum.
Türkiye’deki yargı sorunu sadece Cemaat’e yüklenerek
kurtulabileceğimiz bir sorun da değil.
BU DEVLET HER ŞEYİN KAYDINI TUTAR, İDDİA EDİYORUM HER ŞEYİN
KAYDI MİT’TE
- Bugün MİT’in başında Başbakan Erdoğan’ın yakın çevresinde
en çok güvendiği isimlerden biri var. Hükümetin başından beri ‘Bu
aslında bize yönelen bir cinayetti’ dediği bir davada MİT hâlâ
neden kilidi açmak yönünde bir tavır ortaya koymuyor?
Biz pek çok defa MİT’ten ellerindeki ne kadar belge ve bilgi varsa
mahkemeye gönderilmesini istedik. Her seferinde ‘Elimizde hiçbir
belge ya da bilgi yok’ diye yanıt geldi. Bu hiç inandırıcı değil.
Emniyette var, jandarmada var ama bu ülkenin en büyük en yetkili
istihbarat kurumunda nasıl olmaz? Çok iyi biliyoruz ki bu devlet
her şeyin kaydını tutar. Her şeyin kaydı var MİT’te. Bugün faili
meçhul cinayetler dosyaları MİT’in gönderdiği belge ve bilgilerle
açıldı. İnanıyorum ve iddia ediyorum ki MİT’te Hrant Dink cinayeti
davasıyla ilgili yeterince bilgi var. Genelkurmay Başkanlığı’nda da
var.
DİNK DAVASI ASKERLE PAZARLIĞA FEDA EDİLDİ
- Cinayetin hemen ardından Başbakan’a verildiği söylenen
şemanın akıbeti ne oldu?
Hükümet, cinayetin olduğunda iktidardaydı ama henüz muktedir
değildi. Askeri vesayetle savaş sırasında bugün kavga eden taraflar
birlikte yürüdüler. İktidarı askerden alabilmek için birlikte
hareket ederken bazı davalar feda edilebilir davalar olarak görüldü
bence. Hrant Dink davası askerle pazarlıkta bir koz olarak
kullanılmaktan ileriye gitmedi. Ergenekon, Balyoz, Kafes davaları
kanalıyla hükümetin iktidarını engelleyen grup tasfiye edildi,
diğer grupla anlaşma sağlandı.
- Kimleri kastediyorsunuz?
Sezgisel olarak söyleyebilirim. Erdoğan’ın 2007 Mayıs’ında
Dolmabahçe’de dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ile
yaptığı görüşmeden sonra Ergenekon soruşturması başladı.
Genelkurmay başkanları ve pek çok kuvvet komutanı sanık oldu ama
Büyükanıt’a hiçbir şekilde dokunulmadı. Kendisine zırhlı araba
tahsis edildi. Belli ki bir riskli durum var ki korumaya alındı.
Acaba Büyükanıt ile anlaşma sırasında Dink cinayeti de bir koz
olarak mı kullanıldı diye düşünüyorum. Zira o görüşmeden sonra
davada hiçbir ilerleme olmadı. Feda edilebilir bir dava olarak
görüldü ve orada bırakıldı.
- Yargıda bugün pek çok savcı kritik davalardan el
çektirildi. Bu kaotik hava sizin dava sürecini nasıl
etkileyebilir?
Eğer yargıdaki sorunların çözümü için getirdiğiniz öneriler
demokratik devletin inşası için gereken hak ve özgürlükleri temel
alıyorsa bu Hrant Dink davası dahil pek çok faili meçhul cinayeti
açıklığa kavuşturur. Hrant Dink davası bütün savaşan tarafların bir
biçimde sorumluluğunun olduğu bir cinayet. Yargı denetimi yapan üst
kurulu ele geçirilecek bir mevzi olarak görmekle olmaz bu. Birileri
de yarın gelir sizin elinizden alır.
‘İNFAZ EMRİ MİT BELGESİNDE’ İDDİASININ PEŞİNE
DÜŞÜLMEDİ
- Ramazan Dündar olayının esrarını çözebildiniz mi? Fransız
istihbaratı neden size MİT içinden ihbarda bulunduğunu öne süren
birisini kaçırsın? Ya da Kanada istihbaratının olayla ilgisi
nedir?
Bu bize gelen pek çok ihbardan biri. O dönem Emre Taner’in ayrılıp
Hakan Fidan’ın başa geçeceği dönem. Ramazan Dündar bize diyor ki;
“Yeni bir yönetmelik çıktı, artık herkes suça bulaşık sayılacak. O
nedenle kopmalar başladı. Ben de elimdeki bir takım belgelerle
Fransız istihbaratına sığınıyorum. Kanada istihbaratı da bunu
biliyor. Gelin ertesi sabah belgeleri vereceğim’ diyor. İki avukat
arkadaşımdan rica ediyorum onlar Antep’e gidiyor. Sabahın 7’sinde
kapıları çalınıyor, hangi otelde kaldıklarını biliyorlar. Belli ki
takip var. Arkadaşlar o atmosferden gerçekten ürküyorlar. Köşe
başlarında bir takım adamlar bekliyorlarmış, ajan filmlerindeki
gibiymiş oluşturulan atmosfer, görüşme yapılıyor, iki tane belge
fotokopisi veriyor arkadaşlara bu şahıs. Sadece Kiril
alfabesiyle yazılmış yere baktığımızda Hrant Dink çıkıyor.
Altındaki 80-85 kodlamasının da infaz emri olduğunu söylüyor. MİT
içinde bu emrin kodu budur diyor. Belgelerin altındaki seri
numarasından bunun hangi kuruma ait bilgisayardan çıktığını
bulabilirsiniz diyor. Savcılar bunu MİT’e sordular, iki satırlık
yanıt geldi, “Böyle bir çalışanımız yok, belge de yok” diye. Bu
kez, seri numarası verilen bilgisayarların hangi kuruma
verildiğini, Devlet Malzeme Ofisi kayıtlarından araştırın diye
dilekçe verdik. Ne yapıldığını bilmiyorum, çünkü soruşturma gizli.
Bunların hepsi tartışılmaya muhtaç. Ben kitapta yazdım, ama
ilginçtir bu konu hak ettiği ilgiyi görmedi, tartışılmadan
kapatıldı ve unutuldu. Ama savcılık dosyasında duruyor. Yani
Muammer Akkaş’ın iki gün öncesine kadar elindeki dosyada.
RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN