Hoyrat demokrasinin hoyrat olur demokratı!..
Hoyrat demokrasinin hoyrat olur demokratı... Hatırlatır bütün insanlığa; Özgürlüğün babası Sokrat’ı...
ADNAN BERK OKAN
Yavaş sayın Başbakan yavaş...
Kendi halkınızla yapıyorsunuz savaş...
Oysa...
Belki de son otuz yıldır;
hiçbir dönemde;
şu son birkaç yıldır olduğu
kadar iyi...
Bu kadar umut verici…
Bu kadar güzel…
Bu kadar doğru…
Bu kadar canlı…
Bir süreç yaşamadı,
bu ülkenin insanları...
Ama…
Tam da işte bu umut yeşillikleri içinde:
Nedir bu inatlaşma?..
Nedir bu kibir?..
Nedir bu şiddet?..
Nedir bu cebir?..
Diyorsunuz ki öfkeyle bağırarak:
“Ben yaptım; oldu, olacak!..
Ben istersem kırılacak tabii ki nacak...
Çoğunluk bende;
istediğimi yaparım!..
İstediğim yeri açar,
dilediğimi kaparım!..”
Yok, hayır efendim…
Bunun adı olamaz “ileri demokrasi”...
Dense dense, denir buna:
“Hoyrat Demokrasi”…
Ki…
Böylesi bir demokrasinin;
Halka...
Devlete...
Hükümete hayrı olmaz...
Huzur testisi bu hoyratlıkla dolmaz…
Hem; hani siz bu milletin hizmetkârıydınız?..
Daha dün;
siz öyle dediniz…
İyi ama sayın Başbakan;
Efendisiyle inatlaşır mı hizmetkârı?..
Azarlar mı efendisini?..
Efendisinin en küçük talebinde;
“olmaaazzz!” diye gösterir mi elinin tersini?..
Dedim ya…
Tam da her şey mükemmel giderken...
Terör gerçekten de biterken...
Ve bir daha dirilme ihtimali bile;
silinmişken defterlerden,
kitaplardan;
bilumum hesaplardan...
Enerjimiz gitmeyecekken boşa...
Suriye girdabından dönülmüşken doğru yola...
Nedir bu Allah aşkına?..
Nedir bu inatlaşma?..
Nedir bu kibir?..
Nedir bu şiddet?..
Nedir bu cebir?..
Böyle mi kapanır siyasette;
defter-i kebir?..
Sayın Başbakan;
Dünyada,
tek bir kişi yoktur ki
boğulmamış olsun kibir denizinde...
Çürümesin despotizm hevesinde...
Yok efendim…
“Kibir yapıyorsunuz!” demiyorum size...
Ama...
Bu kadar inatlaşmanın sonu kibirdir...
Demokrasileri katleden,
yönetenlerin gösterdikleri şiddettir:
cebirdir...
Deyin ki Taksim Gezi Parkı’nda sizin emrettiğiniz proje oldu...
hava almaya gidenlerin Taksim'e,
ciğerleri gazla doldu...
Ve tabii bu arada olan;
Sırrı Süryeyya'ya da oldu...
İyi ama Sayın Başbakan;
değecek mi bu inatlaşmaya?..
Muhaliflere karşı bu kadar kabalaşmaya...
Hem kızacaksınız halkına hoyrat davranan Esad'a...
Ama hem de kırmadık bardak bırakmayacaksınız masada...
Ne olur bir alsanız muhliflerin gönüllerini?..
Ne olur tatlı dille sustursanız zehir saçan dillerini...
Şeyh Sadi;
“çölde iki kişi gördüm” der;
“biri koşuyorken, yürüyordu diğeri...
Sonunda yürüyen adam,
koşan adamı geçti”...
Ne bu acele?..
Ne bu telaş?..
Lütfen sakin olun…
Öfkelenmeyin olur olmaz her şeye...
Gidemezsiniz o öfkeyle varmak istediğiniz yere...
Küçücük çaylar önünüzde olur devasa dere…
Bulamazsınız hiçbir derde çare...
Hâsılı Sayın Başbakan...
Hoyrat demokrasinin hoyrat olur demokratı...
Hatırlatır bütün insanlığa;
Özgürlüğün babası Sokrat’ı...
Siz de içecektiniz onun gibi baldıran zehrini…
Ama onun yerine biber gazıyla zehirlediniz halkın zihnini...
Olmadı…
Yaptıklarınız yakışmadı size...
Meydan verdiniz;
diledikleri gibi atıp tutmak için;
imansıza,
dinsize…
Televizyoncular korkuyor sizden;
görmezden geliyorlar bir tür ayaklanmayı...
yandaşlar her zaman olduğu gibi seviyorlar size cıvıklanmayı...
Sonunda kim mi kazanacak dersiniz?...
Onu tabii ki bilemem...
Ama…
Şundan eminim ki…
Böyle devam ederseniz…
Yolun sonuna geldiniz;
Beni bile “şair” yaptınız ya sonunda…
Bilin ki aklı başında hiç kimse,
yanınızda yer almayacak;
bu oyunda!...
adnanberkokan@gmail.com