Hocaefendi iyi ama çevresi kötü kardişimmm...

İstanbul’a yeni atanan Emniyet Müdürü göreve başladığı ilk gün özel koruma müdürünüz gibi sizinle camiye gelip de Cuma namazını....

ADNAN BERK OKAN

İçlerinde benim de olduğum ve seçimlerde oyunu sizin (Ak Parti) adaylarınız için kullanmış çok az sayıda yazar; Suriye konusunda “yanlış” yaptığınızı yazdık söyledik…

Ama…

Bizi ciddiye almadınız…

Sığ danışmanlarınıza ya da din ulemasına kulak verdiniz…

İçlerinde benim de olduğum ve seçimlerde oyunu sizin (Ak parti) adaylarınız için kullanmış çok az sayıda yazar; Gezi Parkı protestocularının kimilerini öldüren, kimilerinin gözlerini kör eden, kimilerini sakat bırakan polis şiddetini önlemenizi; o gençleri dinlemenizi, anlamanızı tavsiye ettik…

Ama…



Hangi yıl doğmuş?..

İmamın biri namaz kıldırırken secdeye vardığında iradesi dışında gaz kaçırır…

İşin kötüsü çok da ses çıkarır…

Utanır köyü terk eder…

15 – 16 yıl kadar sonra“unutulmuştur” belki diye köyüne dönmek ister…

Köyün girişinde kuzularını otlatan bir delikanlı ile karşılaşır…

Yanına gider; kimlerden olduğunu sorar önce…

Sonra da yaşını…

Delikanlı; “yaşımı bilmem ama” der ve devam eder,“anam; imamın osurduğu yıl doğduğumu söyler…”

İmam o günün halen unutulmadığını anlar, geri döner ve gider…

Kulak asmadınız…

Sığ danışmanlarınızın ya da din ulemasının bizden daha doğru düşündüğüne inandınız…

İçlerinde benim de olduğum ve seçimlerde oyunu sizin (Ak parti) adaylarınız için kullanmış çok az sayıda yazar; şu son yolsuzluk göz altılarında (Tutuklamalardan önce) adı geçen bakanların istifalarını istemenizi, polis müdürlerini görevden almamanızı, savcılara asla müdahale etmemenizi önerdik…

Ama…

Dinlemediniz…

Sığ danışmanlarınızın ya da din ulemasının dediklerini yaptınız…

 

Bilemem…

Belki daha bir 12 sene kalırsınız iktidarda…

Ama…

Üçüncü bir 12 sene daha kalsanız da önünde sonunda düşeceksiniz oradan…

Kalktıktan sonra iniş yapmayan, ömrü hayatını havada geçiren uçak olmadığı gibi…

Kurulduğu günden beri halen iktidar olan bir siyasi parti de yok…

Tabi ki eğer rejim demokrasiyse…

 

Demek istemem o ki…

Bir gün iktidardan gideceksiniz…

O gün; (Ki belki onbeş yıl sonra çünkü iktidarınızı uzatabilmek için demokrasi ve hukuk dışı her türlü tedbiri alıyorsunuz) bugünlerde doğan bir çocuğa, “kaç yaşındasın?” diye sorulduğunda büyük ihtimalle; “Kaç yaşında olduğumu bilmiyorum ama annem bana, Hükümetin o büyük yolsuzluğu yaptığı yıl doğduğumu söyler her zaman” diyecek…



Devlet rutin dışına çıkar…

Bütün Devletler zaman zaman rutin dışına çıkarlar…

Süleyman Demirel bunu en çok yapanlardandır ve itiraf da etmiştir.

Ama…

Şu son yolsuzluk operasyonlarının amacının rutin dışına çıkan Halkbank’ın düşmanları (“Rakipleri” denilecekti sanırım dil sürçmesi oldu) tarafından yapıldığını iddia etmek; "aaaa cambaza bak!" deyip vatandaşın cebinde kalan üç – beş kuruşu da kapmaktır…

Demek istemem o ki…

Ortada Halkbank’a yapılmış bir operasyon yokken, genel müdürü korumak için sanki Halkbank’a operasyon yapılmış gibi yorum yapılması ahlâki de değil…

Halkın geneli belki o yorumlara inanır ve heyecanlanabilir…

Ama…

Aklı başına hiç kimseyi öylesine bir bahaneye inandıramazsınız…

Hâsılı; yanlış üstüne yanlış yapılarak aslında en büyük zarar Başbakan Erdoğan’a veriliyor…

Hatta şöyle de diyebilirim:

Erdoğan’ın düşmana ihtiyacı yok…

Zira o düşmanlığı yapacak yakın dostlarının sayısı bir hayli fazla…

Yani…

İktidara tutunuyor olmanız, hafızaları silmeyecek…

Ayıpları, yolsuzlukları unutturmayacak…

Bugün doğanlar on – onbeş yıl sonra, “İngilizlerin rekabet edemedikleri için Halkbank’ı yıktıkları gün (Ki maşallah banka aslan gibi ayakta) doğmuşum” demeyecek…

 

Keşke…

Bu gerçeği en başında kabul edip de bakanların istifalarını yürürlüğe koysaydınız…

Keşke…

Polis müdürlerini, oğlu tutuklanmak üzere olan İçişleri Bakanı’nın görevden alıp yerine yenilerini atamasına imkân vermeseydiniz…

Keşke

Adalet Bakanı’nızı İstanbul’a yeni atanan Emniyet Müdürü’ne (Ki görünüm devletin değil sizin müdürünüz olduğuna işaret ediyor) göndermeseydiniz…

Keşke…

İstanbul’a yeni atanan Emniyet Müdürü göreve başladığı ilk gün özel koruma müdürünüz gibi sizinle camiye gelip de Cuma namazını sizinle kılmasaydı…

Allah aşkınıza…

Koskoca İstanbul’da başka camii mi yok?..

Keşke…

Yönetmelik değişikliği yapıp da savcılıkça başlatılan operasyonlardan valiliğin haberdar edilecek olması gibi Kuvvetler Ayrılığı İlkesi’ne ters gelen, o ilkeyi yer ile yeksan eden bir ilkesizliği getirmeseydiniz…

 

Ama…

Hepsini yaptınız…

Hani sizinkiler diyor ya; “Gülen Hoca iyi ama çevresi kötü”…

Keşke…

Siz de önce kendi çevrenize bir baksaydınız…

Ve sizin çevrenizin; Gülen’in “entelektüel, iyi yetişmiş, hepsi de aydın ve kültürlü çocuklar” denilebilecek o “kötü(!)” çevrenin nasıl da çooookkk gerisinde olduklarını görseydiniz…