Hıncal Usta’dan ‘Gazetecilik’ dersi

Yılların içinden süzülerek geldiği, bin bir hata sonucu geriye sadece doğruların kaldığı gazetecilik bilgileri…

GAZETECİLER.COM
Gerçek gazeteciliğin nasıl olması gerektiğine yazdığında okumaya doyamıyoruz Onu…
Yılların içinden süzülerek geldiği, bin bir hata sonucu geriye sadece doğruların kaldığı gazetecilik bilgileri…
Bu kez “eline, diline, beynine sağlık Usta” diyor ve hemen yazısına geçiyoruz…

Ak'ı aklamaya çalışmak..

mensuplarının biyografilerini yayınlıyor. Haberciliğin gereği bu.. Daha ilk adım.. Mesleği meslek yapan ünlü beş sorunun ilkidir çünkü, "Kim?."

Efendim bunları yayınlamak, onları aklamaya çalışmak çabasıymış..

Bakar mısınız?.

"Aklamaya çalışmak.."

İşte bu be Usta!..
İşte bu!..
Her ne kadar kendin de gencecik futbolculara; gazetecilere, sanatçılara “geri zekâlı, salak, aptal” diyerek onların hakkında bir tür “hüküm” sıfatları kullanarak aynı hatayı yapıyorsun ama olsun...
Ben şahsen seni okurken, “hocanın dediğini yap, yaptığını yapma” öğüdünü hiç aklımdan çıkarmadığım için rahatım…
Bu nedenle bugünkü yazın için tebriklerimi sunuyorum…
Gençlere de sesleniyorum:
“Hıncal Usta’nın dediklerini harfiyen uygulayın yaptıklarını zinhar aklınıza bile getirmeyin!”…

A.B.O.


Gazeteler evleri basılan, gözaltına alınan ve tutuklanan emekli ve görevdeki Ordu

Kimi aklamaya.. Zaten "Ak" olanı.. Çünkü haklarında verilmiş ve kesinleşmiş karar olmayan herkesin "Ak" olduğu, demokrasinin temel hükmüdür.

Hani "Ben cumhuriyetçiyim" diyorum. Onlar demokrat ya.. Hani ben Cumhuriyetçi olduğum için faşistim ya..

Onlar demokrat ya?.. O demokrasinin temel hükmüdür bu, kural..

Durmadan bu soruyu soruyorum.. Durmadan "Demokrasi'nin biraz hamilesi olmaz" diyorum.. Gerçek demokratsanız, sapına kadar demokratsanız, sonuna kadar demokrasinin ilkelerini savunun" diyorum.

Çıtları çıkmıyor. Çıkamaz. Çünkü demokrat falan değiller. Bazılarının kendi hesaplarında farklı, çirkin emelleri var. Demokrasiyi bu emellere kılıf geçirmek için kullanıyorlar.. Hepsi o..

Demokrasi, çoğunluğun, azınlığı ezmesi değildir. Demokraside azınlık yoktur. Gereğinde "Hayır" diyen bir tek kişi, "Evet" diye bağıran 70 milyon önünde haklı olabilir.

Demokrasiye bu gücü veren, hukukun üstünlüğüdür.

"Halkın sesi, hakkın sesidir" denen şey budur.. Hakkın, yani hukukun sesi..

Demokrasilerde, insanlar suçsuzluklarını kanıtlamak zorunda değillerdir. Çünkü demokrasilerde aksi kanıtlanana ve hakkında kesin hüküm verilene kadar herkes suçsuzdur.

"Ben cumhuriyetçiyim" dediğimde, bana "İngiltere cumhuriyet mi?. Ama orda demokrasi var" diyorlar. Öyledir.

O zaman örnek verdikleri ülkeye iyi baksınlar.. Onların medyasında Cem Garipoğlu, hakkındaki hüküm kesinleşene dek "Mr. Garipoğlu" diye yazılır. "Cani, katil, sapık" diye değil..

Oysa bir de bizim demokratlara bakın.. Daha ortada suç, suçlama bile yok..

"Aklamaya çalışıyorlar.."

Bu ne demek.. "Adam kara" demek. Yani daha ortada mahkeme, üstelik Yargıtay da değil, ilk mahkeme kararı bile yokken "Kara" olduğuna karar vermiş, bizim demokrat. Ben "Kimdir" diye hayat hikâyesini yazarsam, aklamaya çalışmış oluyorum. Yargısız infazın, yargıyı baskı altına almanın bu kadar kara örneği olur mu?.. Üstelik aylardan beri her gün, her saat sürüyor bu baskı.. Ve sürdürenler "Demokrat" oluyor.. Sevsinler..

İşte meslektaşımız Aylin, 10 aydır tutukluydu.. İlk, ama ilk duruşmasında tahliye edildi.. Ne olacak şimdi?. Tutuklanınca kara mı oldu Aylin?. Ya da tutuksuz yargılanma kararı çıkınca aklandı mı?.

Sevgili Okurlar..

Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk yıllardan beri bu "Demokrat" geçinenlerin bayrak yaptığı bir hukukçuydu. Çünkü Selçuk, Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanı seçilmesi için "Komiklik" demişti. Sezer'in konuşmalarını "Eline yazılıp verilenleri okuyor" diye eleştirmişti. Anayasa için "Mevcut anayasa değiştirilmeli değil, kaldırılmalı" cesur çıkışlarını yapan adamdı. Şimdi demokratlar Selçuk'un sözlerini görmezden geliyor, duymuyor, dinlemiyorlar bile.. Çünkü işlerine gelmiyor. Çünkü Selçuk'un sözleri, bu sahte demokratların suratlarına bir tokat.. Öyle bir tokat ki, yiyen ayakta kalamaz.

 Bu kadar değil elbette…