Hıncal Usta, Kahraman'a neden ayıp etti?..
Bugün Hıncal Uluç’un “Bir güzel SABAH uyanmak” başlığı altında yayımlanan yazısını okuyunca yine sokağa fırlamak geldi içimizden…
GAZETECİLER.COM
– Bazı yazarlarımızı okuyunca sokağa çıkıp,
tek tek milletin alnına bakmak istiyoruz…
Neden mi?..
Acaba alınlarında “ben geri
zekâlının tekiyim” yazıyor mu diye?..
Hani olur ama bu kadar da
olmaz…
Bunu yapan “yazar” sayısı çok
fazla değil ama “çok okunan yazar” olduklarını kendileri iddia
edince düşünmeden edemiyoruz…
“Bir bildikleri mi var
acaba?”…
İzliyor musunuz bilemeyiz ama biz
işimiz icabı bakmadan edemiyoruz…
Şu televizyon kanallarında peşi
sıra yayımlanan kimi yarışma programlarında “jüri” koltuğunda
oturanlar birbirleriyle “kayıkçı kavgası” misali kavgaya
tutuşuyorlar…
Onurları olsa o kavgalardan sonra
hiçbiri aynı programda değil, aynı kentte bile yaşamazlar ama az
sonra birbirleriyle şakalaşıyorlar…
Hem de en pespaye
şekliyle…
Ve birileri de işte o kayıkçı
kavgalarını, programın adını da vererek köşelerine
taşıyorlar…
Biri çakarken, öteki kavganın
asaletini(!) anlatıyor…
Bir diğeri, onlara destek veriyor
ya da karşı çıkıyor...
Bugün Hıncal Uluç’un “Bir güzel
SABAH uyanmak” başlığı altında yayımlanan yazısını okuyunca yine
sokağa fırlamak geldi içimizden…
Pes yani…
Hıncal Uluç,
Hasan Bülent Kahraman’ın Pazartesi günü
Sabah’ta yayımlanan gerçekten muhteşem yazısının hakkını teslim
ettikten sonra dalmış kayıkçı kavgasına…
Hasan Bülent
Kahraman gibi bir değerle, bir sürü
kepazeliği aynı yazıda yazarak kendisine ayrılan bir sayfanın da
içini kirletmiş…
Yahu Usta!...
O koca sayfada, Kahraman’ın yazısı
ile ağız kirleten kimi isimleri aynı yazıda neden andın
anlayamadık...
Lütfen sevgili okur siz de okuyun
ve karar verin…
Hıncal Usta ne yapmak
istemiş?..
Bir güzel "Sabah"
uyanmak..
"Benim gördüğüm resimlerde
dünyanın en büyük kültürlerinden birini yaratmış olan Osmanlı'ya
yakışır vakardan eser yoktu.."
Hasan Bülent Kahraman'ın dün
Sabah'ta çıkan yazısını okumamışsanız yazık..
Bir cenazeden birkaç resim
üzerine, bu kadar mı güzel yazılır?..
Şehzade Ertuğrul Osman'ın
cenazesindeki o görüntülere ne kadar üzülmüştüm
bakarken..
"Pazartesi ilk işim bunu yazmalı"
demek oldu içimden.. Ve pazartesi sabahı, düşündüklerimin,
hissettiklerimin ve yazmak istediklerimin hepsini okudum.. Hem de
mükemmel bir Türkçe, mükemmel bir birikim, mükemmel bir vizyon,
mükemmel bir mantıkla..
Hasan Bülent'in yazısı, bir
dersti.. Tarih dersi.. Uygarlık dersi.. İnsanlık
dersi..
Pazartesileri yazmadığım için
mutlu oldum ilk kez.. Ben bu kadar güzel, bu kadar etkili
yazamazdım.
Yazıdan daha fazla söz etmiyorum..
İnternetten bulup onu ilk defa okumanın zevkini tadacakların keyfi
kaçmasın..
"Pazartesi bunu mutlak yazmalıyım"
dediğim ikinci konuyu da, Sevgili Ayşe yazmıştı, benden
önce..
Bülent Ersoy'un, Gülben Ergen'e
yaptığı büyük saygısızlığı ve ayıbı kaleme alarak.. Bülent
Hanımefendi'ye "Nasıl büyük olunur" dersini, hem de çok fena
vererek..
Pop Star Alaturka yarışmasında,
Bülent Hanımefendi, kendisi ile ayni fikirde olmayan bir başka jüri
üyesi Gülben Ergen'e "Ben sizi muhatap almam" demiş..
Yok yahu!..
Almazsınız da, o jüri masasında ne
işiniz var o zaman?.
Gülben Ergen'le ayni, tam da
eşdeğerde oyunuz var, o masada, hanımefendi.. Saatine kaç para
alıyorsunuz bilmiyorum ama, o para uğruna, bırakın muhataplığı,
eşitliği kabullenmişsiniz..
İngiltere Kraliçesi'ne atfen bir
fıkra vardır, tarihsel, bilir misiniz?..
Adam her nasılsa yanına
yaklaşabildiği kraliçeye "Beş milyar İngiliz lirası versem, bu
geceyi benimle geçirir misiniz" diye sormuş.. "Yüce milletimin
hazinesine konacak bu para kaç fakiri doyurur. Kabul ediyorum"
demiş, Kraliçe..
"50 pound" demiş, adam.. "50
İngiliz versem.."
"Terbiyesiz" diye bağırmış
Kraliçe.. "Siz beni ne zannediyorsunuz?.."
"Ona çoktan karar verdik, şimdi
pazarlık yapıyoruz" demiş adam..
Siz o jüride yer almayı kim bilir
kaç para karşılığı kabul ederek, herkesi muhatap almayı
kabullendiniz Bülent Hanımefendi.. Şimdi ona buna hava atıp "Ben
bilirim, ben anlarım, bunlar kim oluyor" deme hakkınız
yok..
Kaldı ki, siz yarışmanın adının ve
anlamının dahi farkında değilsiniz..
O bir ses ve sanat yarışması
değil. Pop Star Alaturka..
Yani orda popüler bir yıldız adayı
aranıyor.. Popüler yıldızlıkta, sanat ve bilgi çok arka sıralarda
gelir. Yeni Zeki Müren ya da Müzeyyen Senar adayı değil, pop star
olabilecek birini arıyorsunuz..
Yani, ille de bir "Muhataplık"
aranıyorsa, o yarışma jürisinde, asıl siz Gülben'e muhatap
olamazsınız. Çünkü Gülben sözcüklerdeki tam anlamı ile bir gerçek
pop star.. Siz ise, yarışma konusu "Alaturka" olduğu için sadece,
orada bulunan bir alaturka sanatçısısınız.
***
Ve de dünkü Sabah'taki harika
açıklama..
The New York Times'ın dünyaca ünlü
Pazar eki "The New York Times Magazine" bu pazardan itibaren
Sabah'la birlikte, hem de Türkçe dağıtılacak..
Hıncal Uluç'un "Hıncal Uluç"
olmasında The New York Times'ın büyük rolü vardır..
Ben gazetecilik derslerini "The
New York Times'dan aldım.. M. Ali Ağabey sayesinde..
Çıkardığımız Yeni Gün gazetesinin
başlığının altında "Bütün haberler basılmaya layıktır" yazardı..
New York Times'ın başlık yazısından alınma.. "All the news, that's
fit to print.." M. Ali Ağabey her gece, her yazımızda, bu lafın
anlamını kafamıza tokmak gibi vururdu, bıkmadan usanmadan
anlatırdı.
Yıllar sonra çıkardığım
Erkekçe'nin logosunun ilhamı da oydu.. "Bütün yazılar okunmaya,
bütün resimler bakılmaya layıktır."
Bize bu meslekle ilgili hemen her
şeyi öğreten M. Ali Ağabey koymuştu önüme The New York Times'ı..
"Hocan bu.. Başlık nasıl atılır, yazı nasıl yazılır buradan
öğreneceksin" diye..
Bana gazeteyi zorla okutmanın
yolunu da bulmuştu.. Yukardan aşağı iki kocaman sütunu "Dünya Spor"
diye doldurmak zorundaydım. O zaman ajans falan hak getire..Tek
kaynağım The New York Times.. Okumak ve çevirmek
zorundayım..
M. Ali Ağabey yıllarca gazetenin
Türkiye Muhabirliğini yaptı.. Onlar M. Ali Ağabey'e, Kışlalı da
bize öğretti, gazeteciliğin en temel, en vazgeçilmez ilkelerini..
Güzel yazı, iyi haber yazmanın ve okutmanın, inanılır, güvenilir
olmanın sırlarını..
The New York Times, dünyanın öncü
gazetesi, bu mesleğin anıtıdır.
The New York Times Magazine /New
York Times Dergisi ise, dergicilik dersi..
Bu dergiyi elinize aldığınız
zaman, "Bir hafta sonu dergisi nasıl olur"u ilk defa göreceksiniz
bu ülkede..
Gazeteniz, "Gazetemiz" Sabah, daha
güzel sabahlara yürüyor!..