Hıncal Uluç'un alkışladığı gazeteci
Nagehan Alçı’nın yaptığı gazeteciliğin artık unutulduğunu belirtip, Nagehan Alçı’yı tebrik ediyor…
GAZETECİLER.COM
Hıncal Usta
bugün “Bir alkış, bir uyarı” başlığı altında
yayımlanan yazısının bir yerinde “İşte gazetecilik bu!..”
diyor.
Nagehan
Alçı’nın yaptığı gazeteciliğe destek
veriyor…
Nagehan
Alçı’nın yaptığı gazeteciliğin artık
unutulduğunu belirtip, Nagehan Alçı’yı tebrik
ediyor…
Tabii bu arada uyarmayı da ihmal
etmiyor…
Kimi mi?..
Onu da lütfen Hıncal Usta’dan
öğrenin…
Bir alkış, bir uyarı..
Askere gittiğimiz gün komutanların hemen
hepsinden benzeri şeyler duymuştuk.. "Önce kötü olalım, sonra iyi
oluruz nasılsa.."
Kızmıştım o gün.. Zaman içinde lafın
mantığını çözdüm..
Hele bir şeyi temelinden öğretmek istiyorsan,
başlangıçta ödün vermemen gerek..
Nagehan Alçı'nın o bayıldığım gazeteciliğine
alkış tutmadan önce, Akşam Genel Yayın Yönetmeni İsmail
Küçükkaya'ya, daha doğrusu günümüz tüm Genel Yayın Yönetmenlerine
bir çift lafım var..
Sevgili Müdürler.. Resim altı lütfen.. Resim
altı yahu.. Her resmin altına o resmi anlatan bilgi.. Okura bilmece
çözdürmeyin.. Bu bir.. İkincisi.. Akıllı yazılmış resim altı,
başlık, alt başlık gibidir. Yazıya dikkati çeker, merak uyandırır.
Okumaya niyeti olmayanı bile okutur.
Resim altı şarttır ve resim altı yazmak,
gazeteciliğin en zor, en ustalık isteyen yerlerinden
biridir..
Yahu Nagehan, harika bir gazetecilik yapmış..
Hem de bir Türk kadını olarak Dağlık Karabağ'a
gitmiş..
Azerbaycan ile Ermenistan arasında nerdeyse
savaş sebebi.. Türkiye- Ermenistan ilişkilerinin iyileşmesi,
sınırların açılması denince, arada duran engel..
Gitmek zor.. Gitmek yürek ister.. Nagehan
gitmiş.. En yasak köylerine kadar.. Konuşmuş.. Köylüsünden,
başbakanına.. Öylesi ilginç, öylesi meraklı şeyler getirmiş
ki..
"İşte gazetecilik bu"
diyorsunuz..
Son yıllarda unutulmaya başlayan
gazeteciliğin geri dönüşü.. Ajans mahkûmiyetine baş kaldırma.. Özel
haberciliğe, muhabirliğe dönüş..
Yazı müthiş.. Yazı harika..
Sayfada dokuz fotoğraf var. Birisinde dandik
bir resim altı. "72 yaşındaki Zarik Hanım.." İnsan bunu resimaltı
diye yazmaya utanır..
Öbür sekizinde o da yok.. Neresi buralar, kim
bunlar, ben resimlere niye bakıyorum, belli değil..
Yahu oralara gidip bu fotoğrafları çeken Cem
Türkel'den de mi utanmadınız?. Emeğe saygı bu mu?.
Bir de harita var ki açıklama değil, kafa
karıştırmak için. Bu bilgi sayar çağında bu nasıl
harita?.
Şimdi bir Karabağ var.. KKTC gibi kendi
kendisini devlet ilan etmiş. Bir bu Karabağ'ın işgali altında
bulunan Azerbaycan toprakları.. Kıbrıs'taki Maraş gibi.. Bir de
Ermenistan'dan Karabağ'a giden yol şeridi..
Tabii bir yanda Azerbaycan, bir yanda
Ermenistan..
Akşam'ın haritası hiçbir şey açıklamıyor.
Yetmezmiş gibi, en kritik yerin üzerine de damga pulu gibi bir yazı
bindirmişler ki, millet iyice dağılsın. Allahtan ayni günkü
Hürriyet'te bölgenin adam gibi bir haritası vardı da, Nagehan'ın
yazısını ona bakarak okuyunca anladım..
Bu nasıl iş İsmail?..
Bu kadar güzel bir gazetecilik olayı, bu
kadar şişirme, bu kadar baştan savma, bu kadar dandik nasıl
sunulur?.
Editör denen adam ne işe yarar?. Genel Yayın
Müdürünün adı, dünya medyasında Şef Editör'dür. Sen üzerine düşeni
yaptın mı?. O sayfayı hazırlayan editörü, gazeteyi eline alınca,
doğduğuna pişman ettin mi?.
Nagehan'dan, Cem'den "Emeklerinize kıydık"
diye özür diledin mi?.
Okurlardan dilemeyi düşünüyor musun?.. "Sizi
adam yerine koymadık, bu şişirme sayfayı elinize verdik"
diye?.