Hıncal Uluç'tan Fatih Altaylı'ya: Alnından öperim...

Son yıllarda spor haberciliğinin ve yazarlığının unutulduğunu söyleyen Sabah yazarı Hıncal Uluç, Fatih Altaylı'nın Hande Sarıoğlu'nun moderatörlüğündeki Spor Saati programındaki gösterdiği tepki ardından yayını terk etmesinin basit bir öfke ve tepki olayı olmadığın belirtti.

 Habertürk TV’de Spor Saati programında Hande Sarıoğlu'nun ''Aynı hareketi Emre Belözoğlu yapsaydı yorumunuz ne olurdu?'' sorusu Altaylı'yı çok sinirlendirdi ve Altaylı bunun kendisine hakaret olduğunu söyleyerek "Kim olsa aynı yorumu yaparım. Ben ahlaksız bir adam değilim. Bana yaptığın saygısızlıktır." dedi ve yayını terk etti.

Son yıllarda TV spor programlarında reyting yapma yolunun 'kavga çıkarmadan' geçtiğini iddia eden Sabah yazarı Hıncal Uluç, yapımcıların sahte kavga sahneleri planladığını belirtti. Fatih Altaylı'nın, Habertürk TV'de moderatör Sarıoğlu'nun oyununa gelmediğini söyleyen Uluç, bu davranışı için Altaylı'ya bir mesaj göndermiş: "Fena halde ihtiyacı olanlara verdiğin ders için öptüm alnından.."

“Alnından öperim Fatih Altaylı!..”

Televizyon izleme adetim pek yoktur, bilirsiniz.. Hele açık oturumlar önünde kaybedecek hiç vaktim olmaz.. Bu yüzden Fatih Altaylı'nın hem de kendi kurumu HaberTurk'teki bir canlı yayını terk etme haberini salı öğlen, aHaber'deki 90a programına giderken karıştırdığım ipadimde gördüm. Okudum ve yayına girmeden Fatih'e mesaj attım..
"Alnından öperim!."
Hem de kendi HaberTurk'ündeki yayını terk etmesi, basit bir öfke ve tepki olayı değildi çünkü..
Son yıllarda, spor haberciliğini de yazarlığını da iyice unuttuk..
Bütün haberler ve yorumların, Fener, Galatasaray, Beşiktaş sırasıyla "Üç Büyüklere göre yazılması, söylenmesi, konuşulmasının adı "Spor" oldu.
Haberler ve yorumlar, Üç Büyükler Başkanları'nın keyfine göre yapılmaya başlandı. Başkanı kızdıran spor müdürleri ve yorumcular görevden alınır, kovulur oldu.. Hele Erman Toroğlu, hâlâ yeri doldurulamayan starı olduğu Lig TV'den kovulunca ve çıt çıkmayınca, yerinden korkanlar, Başkanlardan nerdeyse talimat almaya başladılar..
Bakın elimde bir video var.. Ali Koç'un askerleri, gecenin bir vakti, hem de Barbaros Bulvarı gibi en işlek ve en korumalı, bin kameralı yolda, Sabah'ı basmışlar.. Koro halinde iğrenç küfürlerle Erman'ı aşağı davet etmişler. Linç edecekler, bulsalar..
Benim çalışma yerim bu bina.. Onuncu katında oturuyorum. O saatte orda değildim ve bu yüzden olayı öğrenemedim. Çünkü benim gazetemin basıldığını, benim gazetemin spor yazarının linç edilmek istendiğini benim spor sayfalarım, "Tel'in etme" yi geçin, "Haber" olarak bile yazmadı, iyi mi?.
Ali Koç'tan çekinmiş olmalılar..
Bu kadar olsa neyse.. Bu Üç Büyükler haber ve yorumları da, sosyal medyaya göre yapılır yazılır, söylenir oldu. Gerçeği ve düşündüğünü yazmanın yerini, sosyal medya yalakalığı aldı..
Bir de, magazinde bile taraflılığın doruklarına çıkan "Çaldığın düdüğün sahibine yaranmak" haberciliği ve yorumculuğu doğdu. O da ayrı.
Son yıllarda, TV spor programlarını, geç saatlerde başlayıp nerdeyse sabaha dek sürme geleneğini yarattık. İnsanları sabahlatacak reytingi yapmanın yolu olarak da, "Kavga çıkarmak" keşfedildi. Spor değil, "Polemik yaratma, kavga çıkarma uzmanı" moderatörler türedi.
Yetmedi. Yapımcılar, sahte kavga sahneleri planlamaya başladılar. Fikir tartışmasının yerini, seyirci önünde oynanan senaryolar aldı.
İşte bu ortamda, Fatih Altaylı, kendisini o tuzağa düşürmek, polemik yaratmak, kavga çıkarmak ve bu sayede hem reyting, hem de sosyal medya kahramanı olmak isteyen, adını ilk defa duyduğum bir ihtiraslı genç hanımın oyununa gelmemiş,.
"Sizin yaptığınız saygısızlık. Bundan sonra aranızda devam edin. Ben kalkıyorum" demiş, kalkmış gitmiş.
"Alnından öperim" dediğim bu davranışı..
Olayı herhalde biliyorsunuz.
Moderatör Ömer Bayram olayı hakkında fikrini sormuş. Fatih "Bence sarı kart doğruydu" demiş ve kendi yorumunu yapmış.
O, gri bir pozisyon. Ben "Kırmızı" dedim mesela.. Gazetelerin Hakem Hocaları da anlaşamadı. Sarı diyenler de oldu, kırmızı diyenler de.
Moderatör ne yapar?. Teşekkür eder.. Başka soruya geçer.. Ya da ayni soruyu, oturuma katılan öteki yorumculara yöneltir. Onlar aralarında tartışır. Her neyse..
Ama ihtiraslı kızımızın amacı dedim ya başka.. O, Fatih'i tahrik edip olay çıkarma peşinde..
"Ayni şeyi Fenerli Emre Belözoğlu yapsaydı gene böyle der miydiniz" diye küstah bir soru soruyor..
Neden küstah?.
Bir defa Fatih Altaylı onun nerdeyse babası yaşında kıdemli ve saygın meslektaşı..
İkincisi o hanımefendinin görev yaptığı HaberTurk kurumunu sıfırdan yaratan gazeteci.
Şimdi bu Fatih'e "Siz Galatasaraylısınız da ondan Ömer'e sarı.. Fenerli Emre ayni şeyi yapınca 'Kırmızı' diye kıyameti koparırdınız.. Siz tuttuğunuz takıma göre yorum yapıyorsunuz" demeye getiriyor. Nerde?. Fatih'in kendi televizyonunda..
İpadimde görüntüleri izledim.. Fatih "Bu sorunuz bana saygısızlık" diyor.. Çok da yumuşak diyor. Aslında "Terbiyesizlik" çünkü..
Bir gazeteciye yapılacak en büyük hakarettir. "Sen tuttuğun tarafa, kendi işine gelene göre yorum yapıyorsun" demek. Başka nasıl sövecekti, Fatih'e?.
..ve "Yaptığınız saygısızlık" diyen Fatih, "Siz bundan sonra aranızda devam edin" diye lafını tamamlıyor ve sessizce kalkıp gidiyor..
Operadan çıktıktan sonra bir mesaj daha attım Fatih'e..
"Fena halde ihtiyacı olanlara verdiğin ders için öptüm alnından.."