Hıncal Uluç ve Hasan Bülent Kahraman'ın ilk oruçları

Sabah Gazetesi yazarı Hıncal Uluç ve Hasan Bülent Kahraman ilk oruçlarını anlattı.

Olkan Özyurt Sabah'ın Pazar eki için bu hafta Hıncal Uluç ve Hasan Bükent Kahraman'la Ramazan'ı konuştu.

Hem Uluç hem de Kahraman, ilk oruçlarını ve Ramazan'a dair anılarını anlattılar Özyurt'a. Özyurt'un kaleminden bakın iki zorlu yazarın ilk oruç hikayelerini nasılmış?

GİTTİ Mİ BENİM ORUÇ DEDE?

"Peki" dedim "İlk orucunuzu hatırlıyor musunuz?"

Hıncal Abi "Hatırlanmaz mı?" dedi: "Ramazan kültürüyle çocukken Kilis'te tanıştım. İlkokul öğrencisiydim. Anne tarafından dedem Muharrem Efendi Kilis müftüsüydü. Ulema sınıfındandı. Mekke ve Medine'den din adamları gelirdi, Kuran tefsiri için ona danışırlardı. Padişah şeyhülislamlık teklif etmiş, 'Ben İstanbul'da yaşayamam' diye kabul etmemiş. Öyle bir adam."

Hasan Bey "Şanslıymışsın Hıncal Abi" dedi.

Hıncal Abi "İftar yemekleri, kalabalığı, neşesi... Aile toplanır, hikayeler anlatılır, şakalar yapılır. Çok hoşuma giderdi. Özenirdim büyüklere. Ama sahura kaldırmazlardı, 'Yarın okula gideceksin' diye. Çok yalvarıp yakardım. Ama davulun sesini duyar uyanırdım. Lakin kalkıp sahur sofrasına oturmazdım. Sonra bir gün dedeme 'Herkes oruç tutuyor ben de tutacağım' dedim."
Hasan Bey "Hıncal Abi yaşın kaç o zaman" dedi.

Hıncal Abi "Dokuz" diye cevap verdi ve devam etti: "Zaten küçük olduğum için dedem 'Sana oruç düşmez.




Hem yaşın küçük, hem sabah okula gidiyorsun' dedi. Ama ben ısrar ediyorum, ille de tutacağım diye. Neyse o gece davul sesiyle sahura kalktım. Niyet ettim, oruç tuttum. Ertesi gün öğleyin ikiden sonra zorlanmaya başladım. Topa beş-10 dakika kalmış ama ben kustum. Ve hiç bilmiyorum, kusmak orucu bozar mı bozmaz mı diye. Yattım divana uzanıyorum, anneannem başımda. Sonra dedem geldi, ben 'Gitti mi benim oruç beş dakika yüzünden dede' dedim. Dedem 'Oğlum bizim dinimizde esas olan niyettir. Sen oruç tutmaya niyet ettin. Son ana kadar dayandın. Başına gelen senin isteyerek yaptığın bir şey değil. Hepsinden Allah'ın haberi var. Senin orucun benim orucumdan bile makbuldür' dedi. 'O zaman ben oruç tutmaya devam etmek istiyorum' dedim. 'Tamam' dedi. Ama bundan sonra senin orucun öğleye kadar. Çocukların orucu böyle olur' dedi."

Hasan Bey "Tekne orucu" diye araya girdi.

Hıncal Abi "Sonra Ramazan'ın sonuna kadar oruç tuttum. Fakat arifenin önemini kulaktan kulağa duyuyorum. O gün tam gün oruç tutmaya karar verdim ve tuttum da. Bu sefer topa yetişmiştim. Benim ilk oruç maceram böyle" dedi.

KARS'TAKİ EVİMİZ OTEL OLDU

"Hasan Bey siz hatırlıyor musunuz ilk orucunuzu" dedim. Hasan Bey "Tabii ki" dedi: "Bizim aile çok dindardı. Annem de babam da oruç tutardı. Annem sahura kalkmaz, iftarlar da öyle aman aman yemek yemez, çok rahat tutardı orucunu. Ama babam sahura kalkardı. Ben beş-altı yaşlarındayım ve Kars'tayız."

Araya girdim "Sizin Kars'ta yaşadığınız o ev sonradan otel oldu diye biliyorum" dedim.

"Evet, otel oldu. Hatta Gezici Festival ile Kars'a gidince o otelde de kalmıştım. İlginç bir deneyimdi" dedi. Ama o günlere geri gitmişti Hasan Bey: "Ben, kardeşimle sahura kalkıyoruz. Okula gitmiyoruz ya. Tabii bize oruç tutturulmuyor. Sonra yedi yaşımda ilk orucumu tuttum. Muhtemel 'tutma' demişlerdir ama yine de tuttum. Hatta bir yaş küçük kardeşim Yavuz da tuttu. Akşam iftara oturduk, orucumuzu açtık. O zaman babamlar bana ve Yavuz'a şöyle dediler: Hasan sen, 'Orucumu Hasan Dedem'e hediye ediyorum', Yavuz sen de 'Orucumu Hüseyin Dedem'e hediye ediyorum' deyin. Biz dedelerimizi hiç göremedik kardeşimle... Bu laf bana çok dokundu, çok duygulandım ve ağlamaya başladım sofrada. Babam 'Ne oldu şimdi neden ağlıyorsun' dedi ama fayda etmedi"

Hıncal Abi "Vay be" dedi.

Hasan Bey "Evet ağladım Hıncal Abi" dedi. Sonra sözü Ramazan'ın yarattığı kültüre getirdi: "Ritüelleriyle durgun suya atılan bir taştır. Belki Ramazan eğlencelerine yetişemedim, onları okuyarak öğrendim ama iftar sofrası kültürünü yaşadım. Düşünün yılın değer aylarında günlük hayatın ritminde ne olacak, akşam olur, sofra kurulur, o sofranın nimeti de bellidir. Fakat Ramazan gelince, iftardı, sahurdu, insanların bir araya gelip sohbet etmeleriydi, bayramı beklemeleriydi... Çok renklidir. Ama kişisel olarak Ramazan demek benim için, gündüz vakti bu yazıyı okuyan okurlarımızdan özür dileyerek, güllaç demektir."

Hıncal Abi "Güllaç deyince tatlı yasağı ortadan kalkar. Her şey bir yana güllaç bir yana" diyerek araya girdi. "İlk defa" dedi: "Babamın köyünde Bandırma'daki Çavuş Köy'de yedim. Babam bir Ramazan akşamı 'Bugün iftara camii avlusuna gideceğiz" dedi. Gittik avluya hasırlar serilmiş, herkes evinden bir şeyler getirmiş. İftar sofrasının zenginliği nedir ilk defa orada gördüm. Güllacı ilk kez yedim. Yiyiş o yiyiş, bayıldım."