Hıncal Uluç ve Engin Ardıç 'PİŞTİ' oldular

Hıncal Uluç da fuhuş çetesini ( O, yakalanan kızlardan yana) yazıyor bugün; Engin Ardıç da

GAZTECİLER.COM

Genel yayın yönetmeni olmanın en büyük faydalarından biri, köşe yazarlarının makaleleri baskıya girmeden önce onları okuyabilme imkânıdır...
Diğer yazarlar birbirlerinin ne yazdıklarını bilemezler...
Ve bugünkü SABAH'ta olduğu gibi "PİŞTİ" olurlar...
Hıncal Uluç da fuhuş çetesini (yakalanan kızlardan yana) yazıyor bugün; Engin Ardıç da (kızların "belgesiz .....lar " olduklarına inanıyor)...
İşte demokrasi bu!..
Aynı gazetede yazmak ama farklı düşünebilmek!...
Yaşasın SABAH demokrasisinin gücü!..
Yaşasın SABAH özgürlüğü!..
Ve bakın bu iki değerli SABAH yazarı nasıl pişti oldular...
Önce Hıncal Uluç...


Mağdur var, mağdur var!.

Telefon izlemesi sonunda bir fuhuş çetesini yakalamış İstanbul polisi..
Çeteyi yönetenler, ünlü kişilere, hafta sonları için 5, hafta arası tek gece için 1500 dolara mankenler yolluyorlarmış. Haber bu..
Bazı gazeteler mankenlerin adlarını açık seçik yazdı. Bazıları, baş harflerini kullandılar. Bu ayrı bir tartışma konusu oldu. Konu öyle berbat ki, sonu ne olursa olsun bir yığın genç kız damgalandı.. Keşke isimler hiç açık yazılmasaydı.
Bunların içinde gerçekten servis yapanlar vardır, belki.. Ama hiç haberi olmadan adı telefon konuşmalarında geçenler, hatta farkında olmadan kullanılanlar kesinlikle vardır. Müjde Ar acıklı acıklı gülerek hatırlar. 80'li yıllarda bir çete Müjde Ar'a benzeyen bir kızı bulmuş, Anadolu'dan gelen ağalara pazarlamaya başlamıştı. İş çabuk ortaya çıktı da, Müjde adını kurtardı.
Operasyonu yapan polis işin farkında.. Kızın adının geçmesi hiçbir şeyi kanıtlamaz. Bu yüzden, dinlenen konuşmalarda adı geçenler, "Sanık" değil, "Mağdur" olarak "Alındılar.." (Bu sözcüğe dikkat. Birazdan geleceğim.)
Yani "Bir fuhuş çetesini belirledik, konuşmalarını kaydettik. Sizin adınız da geçiyor, şikayetçi misiniz" demek bu.. Akıllı bir taktik..Kimseyi suçlamıyor, lekelemiyor ve sadece soruyorsunuz..
"Şikayetçi misiniz?."
Kızın dünyadan haberi yoksa ve adı kullanılmışsa, tabii şikayetçi olacak. Ama en iyi kendi bilir, işin içindeyse, "Değilim" demesi muhtemel..

Hıncal Uluç'un makalesinin tamamını

Şimdi de Engin Ardıç

Hafif yazı

Öyle demeyiniz efendim, bu da bir memleket meselesidir!
Fuhuşta yakalanan bazı mankenler haberi...
Yok yok, aklınıza gelen hanım ve bey değil. Bu yeni... Bu son olayda "çete liderinin" adı yazılabiliyor da kızların isimleri "rümuzla" geçiştiriliyor. (Kızların seçim sistemi ve çobanlar konusunda ne düşündüklerini öğrenemedik.)
Hiçbirini burada zikredecek değilim, sonra dava açarlar, birileri de tutar bunları "ev kızından" sayıp yapıştırır cezayı. "Belgesi olmadığı" için biz zararlı çıkarız (ne yapalım, polisle birlikte operasyona katılıp "cürm-ü meşhut" konumunda aralarından ip mi geçirelim?)
Kızları önce muayeneye, oradan da adliyeye sevketmişler. (Albüm yapmak için Unkapanı İMÇ Çarşısı'na daha sonra giderler.)
Başpezevengin de (özür dilerim, basında estirilen "cici çocukluk" modasına uyarak "muhabbet tellalı" demem gerekirdi) müşterilerle yaptığı şifreli telefon görüşmelerinde, muhabbetin türüne göre bazı özel terimler kullanıldığı saptanmış.
Kızı hafta içinde istersen "kısa program", hafta sonu takılacaksan "uzun program" tabir ediliyormuş halvete...
Kısa program bin beş yüz dolar, uzunu beş bin yazıyor.

Engin Ardıç'ın yazısının tamamını