Hıncal Uluç: Medyamızda kara gün!. HaberTürk!.
Habertürk'ün kapanmasından dolayı duyduğu üzüntüyü bugünkü köşesinde dile getiren Hıncal Uluç, "İçime nasıl bir acı saplandı, haberi duyduğumda anlatmam mümkün değil Turgay Bey!.Her gazete kapandığında böyle olurum ben.." dedi.
Habertürk gazetesinin kapanması Sabah yazarı Hıncal
Uluç'un gündemindeydi. Bir gazete kapandığında gazetecilerin işsiz
kalmasından dolayı içinin daha da acıdığını söyleyen Hıcal
Uluç,"Okuduğum, okuyabildiğim yazarların sayısı zaten parmak sayıma
düşmüştü, HaberTürk'te.. Şimdi Fatih ve Sevilay da
yok..
Bazıları İnternette olur belki.. Ama ben internette yazı
okumaktan nefret ederim.
Kâğıt kokusu olmalı yazıda.. O muhteşem kokuyu yazı gibi
içime çekmeliyim...
Haber- Türk'ümü aldınız elimden Turgay Bey!"
dedi.
Medyamızda kara gün!. HaberTürk!.
Ah Turgay Bey ah!.. Bugüne dek çalıştığım patronların
içinde yeriniz ayrıdır.
Sizi çok severdim.
Siz de beni.. Kuzguncuk iskelesindeki sucuklu yumurta
kahvaltılarımızı unutamam. Asıl lezzetli olanın sohbetlerimiz
olduğunu da..
Eski bir tekel deposunu satın almıştınız sahilde..
Orayı holding merkezi yapacaktınız. Harika bir yalıya
dönüşüyordu tarihi depo..
Öyle heyecanlıydınız ki, adeta başında durdunuz inşaatın..
Beraber çok gittik.. Kat kat, salon salon, oda oda gezdirir
anlatırdınız bana, "Şurası şöyle, burası böyle olacak"
diye..
Sonra Sabah'tan ayrılıp, kendi gazete ve televizyonunuzu
kurmaya karar verdiniz..
Gazete için Fatih Altaylı, kanal için de Faruk Bayhan'ı
seçtiniz. İkisi de yazılı ve görsel basının zirvesindeki
dostlarımdı.
Talimhane'deki büyük binayı merkez yaptınız, her yere yakın
olsun diye. O binayı da bana siz gezdirdiniz..
"Burası da senin odan" diye bana nerdeyse koca bir salon
göstererek..
"Ben kovulmadan, ya da iş yerim kapanmadan gazete
değiştirmedim.
Defterimde istifa yazmaz patron" dediğim halde, orayı uzun
zaman boş tuttunuz.
Fatih harika bir kadro kurdu.
Çok da iyi transferlerle.. Harika da bir gazete
çıkardı.
Ebadından kağıdına, baskısına kadar "Yeni" adeta devrim
olacak bir gazeteydi HaberTürk.. İç içe dört gazeteydi
aslında..
Faruk da devlerle rekabet edebilecek HaberTürk Kanalını
yayına soktu..
Sonrası.. İkimiz de aslını biliyoruz değil mi?. O kahrolası
iç savaşları..
Yenilen siz oldunuz Turgay Bey!.
Fatih'i gazetenin, Faruk'u televizyonun başından
aldınız..
HaberTürk'un kapanışı işte o zaman başladı..
İkisi de düştüler, düştüler..
HaberTürk, haber kanalına dönüşüp masrafları iyice azaltarak
ayakta kaldı, ama içinde artık okunacak çok az şeyi kalan gazete,
ticari değerini yitirdi. Reklam da alamayınca, ipi inceldiği yerden
kopardınız..
İçime nasıl bir acı saplandı, haberi duyduğumda anlatmam
mümkün değil Turgay Bey!.
Her gazete kapandığında böyle olurum ben..
Çünkü bir gazete kapanmasının fikir dünyasında ne olduğunu
bilirim, içim acır..
Bir gazete kapanmasının kaç meslektaşımın
işsiz kalması demek olduğunubilirim,
içim daha da çok acır..
Çünkü ben çok gazete kapanması yaşadım.
Çünkü ben çok işsiz kaldım..
Çünkü ben çok "Üzüm, peynir, ekmek" günleri
yaşadım.
Bilirim..
Ama ben tek başımaydım..
Komşum Esin Gız'a (Afşar) telefon ederdim.. "Ekmek ve üzümü
aldım geliyorum" diye.. Esin de iki yumurta kırardı.. Al sana
ziyafet..
Bandıra bandıra yerdik.. Esin de o çok sevdiğim Selmi Andak
şarkısını okurdu..
"Gel dosta gidelim, gönül!." Peki ailesi olanlar?. Evde
fasulye parası bekleyenler?.
Okula giden çocukların eğitim masrafları.
Bebeklerin süt paraları.. O ana ve babaların işsiz kalması
bekarlara benzer mi?.
Okuduğum, okuyabildiğim yazarların sayısı zaten parmak sayıma
düşmüştü, HaberTürk'te.. Şimdi Fatih ve Sevilay da yok..
Her şeye rağmen Halil Özer ve arkadaşları en çok elimde kalan
spor sayfalarını yapıyorlardı. O da yok.. Pazar eklerinizde Muhsin
Kızılkaya'nın enfes yazıları ve Güngör Denizaşan'ın bugün tüm
magazin muhabirleri (!) ve paparazzilerine ders gibi "Nostaljik"
takılmaları da yok. Hepsini nasıl özleyeceğim.
Bazıları İnternette olur belki.. Ama ben internette yazı
okumaktan nefret ederim.
Kâğıt kokusu olmalı yazıda.. O muhteşem kokuyu yazı gibi
içime çekmeliyim...
Haber- Türk'ümü aldınız
elimden Turgay Bey!.
Kalbimin bir parçasını aldınız!.
Ya sizin kalbiniz kaç parça şimdi?.