Hıncal Uluç kazandı çünkü...

Hukukun üstünlüğü ilkesinin "kesintisiz" uygulandığı bir Monarşi olan İngiliz demokrasisini;

12.04.2011 tarihli SABAH'ta başlığı altında yayımlanan mkalesinde her ne kadar İzmir'de geçirdiği iki harika günü anlatsa da bizi daha ziyade verdiği "demokrasi" ve "hukuk" dersi ilgilendirdi.
Bakın ne diyor:

Demokrasinin temel ilkesi, insan haklarına kayıtsız, şartsız uymaktır.. Günümüzden örnek verdim..
Yargıtay'ın aldığı karara göre, "Ergenekon değil, Ergenekon olduğu iddia edilenlerin yargılandığı bir dava var. Sanıkların hemen tümü tutuklu..
Diyelim 100 kişiler ve bu yüz kişiden doksan dokuzu, yüzde 99 mahkûm olacak. Sadece 1 kişinin yüzde 1 beraat etme ihtimali var..
Beraat etme ihtimali yüzde 1 olan o bir tek insanı, haksız yere içerde tutmuş olmamak için, mahkûm olması nerdeyse kesin 99 kişinin tutuksuz yargılanmasını içinize sindirebiliyorsanız, demokratsınız demektir. Demokrat masum olanın bir tek gün dahi haksız yere içerde kalmasını önlemek için savaşan adamdır.. 'Muhtemel suçluları topladık' diye zil takıp oynayan değil.."

Ne dersiniz?..
Haksız mı?..
Hâsılı: Önce "Hukuk"...
Önce "Demokrasi"...
Yani...
Hukukun üstünlüğü ilkesinin "kesintisiz" uygulandığı bir Monarşi olan İngiliz demokrasisini; Hukukun Üstünlüğünün "göstermelik" bile olmadığı İran Cumhuriyeti'ne tercih etmeliyiz...

Bu güzel "Demokrasi ve Hukuk" dersini veren Hıncal Uluç kazandı...