Hıncal Uluç Kanal İstanbul'u çok beğenmiş ama...
İki gündür kanalla ilgili yazdıklarının içinde bir tane bile teknik, ekonomik ya da fonksionel yeterlilik - yetersizlik eleştirisi yok...
ADNAN BERK OKAN
Hıncal Uluç'un Delta Ajans'ta çalıştığı günlerde Cüneyt (Koryürek) Ağabey'e sorarlarmış:
"Bu adama (Uluç'a) niye bu kadar para veriyorsun.. İşi ne?.."
Cüneyt Ağabey de cevap verirmiş:
"İşi bana itiraz etmek"..
Uluç, başından geçtiğini söylediği bu anekdotu neden hatırlatıyor?..
Önce...
"Kardeşim ben her zaman pahalı adamdım!" demek için...
Sonra da...
Başbakan Erdoğan'ın danışmanlarının bir işe yaramadıklarını anlatmak için...
"Ne yani?.." diyecek kimileriniz, "sen daha dün Başbakan'ın iletişim danışmanını eleştirmiyor muydun?"
Haklısınız...
Ama ben "neden ititraz etmiyorsun Hocam?" demiyordum ki...
"Başbakan'ı neden yanlış yönlendirdiniz?" diye soruyordum...
Hıncal'ın "İyi danışman tarifi" doğru olsaydı...
Yani...
Bir danışmanın görevi sadece "itiraz" etmek olsaydı...
Ortalık "iyi danışman"dan geçilmezdi yahu!..
Çünkü bizim memlekette en kolay iş "itiraz" etmektir...
Ve...
Bu topraklar "itiraz etme yeteneği yüksek" yurttaşlarla doludur...
Oysa...
İyi Danışman "itiraz" eden değil; "doğruları" destekleyen ve uygulanma sürecinde yakından izleyerek yol gösterendir...
"Yanlışları" tespit edip "doğrularını" bildirendir...
Türkiye'de "eksik" olan danışmanlık işte bu tür danışmanlıktır...
Bendeniz de eski bir başbakana danışmanlık yaptığımda yakın çevreden gelen ilk itiraz şöyle olurdu:
"Beyefendi siz Sayın Başbakan'a akıl vermeyin, onun aklı kendine yeter"...
Ama yetmediğini hep birlikte gördük...
Neyse...
Demek istemem şu...
Hıncal Uluç "çok kötü bir danışman örneği" tarifi yapıyor...
Yani...
Onun tanımladığı kişi "danışman" değil, "Beşiktaş Çarşı her şeye karşı" gibi bir şey...
Ya da..
Çocuklar Duyması'nın sevimli ama tembel mandra filozofu Mustafa Ali...
Yani...
Bir tür "Müzmin Muhalif"...
"Aabi yaaa; ben Araplara yağmurluk satarım"
Hıncal Uluç, ilk kez kendisinin açıkladığı ve "isim babası benim" dediği (hatırlarsanız başlığı altında yayımlanan analizimde ben de aynı şeyi yazmıştım geçen gün) "Çılgın proje" için (nihayet) yorumlar yapıyor...
Meğer "Kanal İstanbul"u çok beğenmişmiş...
Ben ise beğenmediğini düşünüyordum.
Yanılmışım...
Özür dilerim...
Meğer yanlış olan "Sunum" imiş...
Ferhan Şensoy'un dediği gibi:
"Vay anasını sayın seyirciler..."
İki gündür "doğru sunumu" anlatıyor Hıncal Uluç...
Ama...
İsmet Paşa'nın; muharebeyi neden kaybettiklerini açıklamak isteyen Binbaşı söze "barutumuz yoktu" diyerek başlayınca, "yeter gerisini anlatma" deyişi gibi...
Bu konuda daha eleştiri yapacağını hatırlatan Hıncal'a "gerisini anlatma" diyorum... "Sen Adnan Polat'a çakmaya devam et bence..."
Neden mi?..
Çünkü...
"Olmayan Proje" (çünkü henüz sadece güzel bir hayal) için hem "Dünya çapında" diyor ama hem de 7 ayda neden her şeyiyle hazır hale getirilmediğini sorguluyor...
Oysa daha Başbakan kendisine bu hayalinden ilk söz ettiğinde, "Fizibilitesi yapıldı mı?.. Projesi hazır mı? ilk kazma ne zaman vurulacak? Ne zaman bitecek? Kaça mal olacak?" diye sormalıydı...
Ama belli ki sormamış...
Sorsaydı bugünkü eleştirilerini daha başka türlü yapardı...
Çünkü...
Başbakan'ın açıklamasında (eğer projeleştirilirse) Kanal İstanbul'un 2023 yılında bitirileceğini de duymuş olurdu...
Eğer sorduysa; bugün, sözü edilen devasa kanalın projelerinin hazırlanmasının en az iki yılı bulacağını, bir tırla ancak taşınacağını da bilirdi...
Ama dedim ya...
İyi bir danışmanın "iyi itiraz eden kişi" olduğunu zanneden Hıncal Uluç işte bu...
Sadece "itiraz eden"...
Dikkat ettim...
İki gündür kanalla ilgili yazdıklarının içinde bir tane bile teknik, ekonomik ya da fonksiyonel yeterlilik - yetersizlik eleştirisi yok...
Ya ne var?..
"İtiraz" var...
Neye itiraz?..
"Pazarlamaya itiraz"...
"Sunuma itiraz..."
Yani...
Bazılarının halen "abi ben Araplara yağmurluk satarım" böbürlenmesini "iyi satıcılık" sandıkları yanlış bilgi...
Halbuki Arap'lar da uyandı(!) artık...
Bizden yağmurluk almıyorlar ama bize "Domates" satıyorlar...
Hıncal Hocam!..
Sen şimdi "sunum"u bırak da o projeye neden "Çılgın" dedin; onu anlat bize...
Yani...
Gerçek mânada "çılgın - akıl dışı" mı?..
"Uçuk - kaçık" mı?..
Yoksa "muhteşem" mi?..
Hangisi?..
Ve...
Gerekçelerin ne?..
adnanberkokan@gmail.com
Hıncal Uluç'un Delta Ajans'ta çalıştığı günlerde Cüneyt (Koryürek) Ağabey'e sorarlarmış:
"Bu adama (Uluç'a) niye bu kadar para veriyorsun.. İşi ne?.."
Cüneyt Ağabey de cevap verirmiş:
"İşi bana itiraz etmek"..
Uluç, başından geçtiğini söylediği bu anekdotu neden hatırlatıyor?..
Önce...
"Kardeşim ben her zaman pahalı adamdım!" demek için...
Sonra da...
Başbakan Erdoğan'ın danışmanlarının bir işe yaramadıklarını anlatmak için...
"Ne yani?.." diyecek kimileriniz, "sen daha dün Başbakan'ın iletişim danışmanını eleştirmiyor muydun?"
Haklısınız...
Ama ben "neden ititraz etmiyorsun Hocam?" demiyordum ki...
"Başbakan'ı neden yanlış yönlendirdiniz?" diye soruyordum...
Hıncal'ın "İyi danışman tarifi" doğru olsaydı...
Yani...
Bir danışmanın görevi sadece "itiraz" etmek olsaydı...
Ortalık "iyi danışman"dan geçilmezdi yahu!..
Çünkü bizim memlekette en kolay iş "itiraz" etmektir...
Ve...
Bu topraklar "itiraz etme yeteneği yüksek" yurttaşlarla doludur...
Oysa...
İyi Danışman "itiraz" eden değil; "doğruları" destekleyen ve uygulanma sürecinde yakından izleyerek yol gösterendir...
"Yanlışları" tespit edip "doğrularını" bildirendir...
Türkiye'de "eksik" olan danışmanlık işte bu tür danışmanlıktır...
Bendeniz de eski bir başbakana danışmanlık yaptığımda yakın çevreden gelen ilk itiraz şöyle olurdu:
"Beyefendi siz Sayın Başbakan'a akıl vermeyin, onun aklı kendine yeter"...
Ama yetmediğini hep birlikte gördük...
Neyse...
Demek istemem şu...
Hıncal Uluç "çok kötü bir danışman örneği" tarifi yapıyor...
Yani...
Onun tanımladığı kişi "danışman" değil, "Beşiktaş Çarşı her şeye karşı" gibi bir şey...
Ya da..
Çocuklar Duyması'nın sevimli ama tembel mandra filozofu Mustafa Ali...
Yani...
Bir tür "Müzmin Muhalif"...
"Aabi yaaa; ben Araplara yağmurluk satarım"
Hıncal Uluç, ilk kez kendisinin açıkladığı ve "isim babası benim" dediği (hatırlarsanız başlığı altında yayımlanan analizimde ben de aynı şeyi yazmıştım geçen gün) "Çılgın proje" için (nihayet) yorumlar yapıyor...
Meğer "Kanal İstanbul"u çok beğenmişmiş...
Ben ise beğenmediğini düşünüyordum.
Yanılmışım...
Özür dilerim...
Meğer yanlış olan "Sunum" imiş...
Ferhan Şensoy'un dediği gibi:
"Vay anasını sayın seyirciler..."
İki gündür "doğru sunumu" anlatıyor Hıncal Uluç...
Ama...
İsmet Paşa'nın; muharebeyi neden kaybettiklerini açıklamak isteyen Binbaşı söze "barutumuz yoktu" diyerek başlayınca, "yeter gerisini anlatma" deyişi gibi...
Bu konuda daha eleştiri yapacağını hatırlatan Hıncal'a "gerisini anlatma" diyorum... "Sen Adnan Polat'a çakmaya devam et bence..."
Neden mi?..
Çünkü...
"Olmayan Proje" (çünkü henüz sadece güzel bir hayal) için hem "Dünya çapında" diyor ama hem de 7 ayda neden her şeyiyle hazır hale getirilmediğini sorguluyor...
Oysa daha Başbakan kendisine bu hayalinden ilk söz ettiğinde, "Fizibilitesi yapıldı mı?.. Projesi hazır mı? ilk kazma ne zaman vurulacak? Ne zaman bitecek? Kaça mal olacak?" diye sormalıydı...
Ama belli ki sormamış...
Sorsaydı bugünkü eleştirilerini daha başka türlü yapardı...
Çünkü...
Başbakan'ın açıklamasında (eğer projeleştirilirse) Kanal İstanbul'un 2023 yılında bitirileceğini de duymuş olurdu...
Eğer sorduysa; bugün, sözü edilen devasa kanalın projelerinin hazırlanmasının en az iki yılı bulacağını, bir tırla ancak taşınacağını da bilirdi...
Ama dedim ya...
İyi bir danışmanın "iyi itiraz eden kişi" olduğunu zanneden Hıncal Uluç işte bu...
Sadece "itiraz eden"...
Dikkat ettim...
İki gündür kanalla ilgili yazdıklarının içinde bir tane bile teknik, ekonomik ya da fonksiyonel yeterlilik - yetersizlik eleştirisi yok...
Ya ne var?..
"İtiraz" var...
Neye itiraz?..
"Pazarlamaya itiraz"...
"Sunuma itiraz..."
Yani...
Bazılarının halen "abi ben Araplara yağmurluk satarım" böbürlenmesini "iyi satıcılık" sandıkları yanlış bilgi...
Halbuki Arap'lar da uyandı(!) artık...
Bizden yağmurluk almıyorlar ama bize "Domates" satıyorlar...
Hıncal Hocam!..
Sen şimdi "sunum"u bırak da o projeye neden "Çılgın" dedin; onu anlat bize...
Yani...
Gerçek mânada "çılgın - akıl dışı" mı?..
"Uçuk - kaçık" mı?..
Yoksa "muhteşem" mi?..
Hangisi?..
Ve...
Gerekçelerin ne?..
adnanberkokan@gmail.com