Hıncal Uluç hiç maaş almadan çalıştı mı?
Vatan'ı yaşatamadılar diyen Hıncal Uluç'a Ruhat Mengi'den zor soru: "Sabah'ın zor günlerinde hiç maaş alamadan çalıştın mı?"
Geçen gün Sabah yazarı Hıncal Uluç Vatan gazetesini hedef almış, Sabah'ı bitirmeye çalışıyorlar demiş ve Mehmet Tezkan'ı eleştirmişti. İlk cevap Mehmet Tezkan'dan gelmişti Hıncal Uluç'a. Bugünse Sabah'ta 13 yıl çalışmış Ruhat Mengi cevap verdi Sabah yazarına.... Hıncal Uluç'a Sabah'ın zor zamanlarında hiç maaş alamadan çalıştın mı sorusunu soran Mengi, Uluç'un Vatan gazetesini yaşatamadılar sözüne ise Güldürme bizi diye karşılık veriyor!..
(***)
Yazısına “SABAH'ı yok etmek için bir sabah
gazetenin içini boşaltıp gittiler. Ama Sabah yaşadı, onlar
gazetelerini yaşatamadılar. Aydın Doğan verdiği borçları geri
alamayınca Vatan'a el koydu” cümleleriyle başlamış. Doğrusu her
şeyden önce, yıllardır “Ercan Arıklı tarafından VATAN'a davet
edildiğini” her fırsatta gururla anlatan ve adeta “istediği şartlar
sağlansa her an gelebilirmiş” havası yaratan birinin (ki şu anda
“hayır, ben gazetemi bırakmam” cevabı gayet kolaydır) VATAN'a bu
kadar saldırması, iyi tanıdığı arkadaşlarını, meslektaşlarını
acımasızca suçlaması oldukça şaşırtıcı.
Her ne kadar artık bu ülkede olup bitenlere bakınca hiç kimse ve
hiçbir şey bizi kolay kolay şaşırtmıyorsa da...
Bu cümleyi yıpratmak amacıyla sık sık kullananlar var açalım onun
için: VATAN'ı kuracak olan yazarlar bir sabah gazetenin içini
boşaltıp (ne demekse) gitmediler. Gazetenin sahibi yasal sorunlar
yaşadığı sırada “Biz bu konulara ortak olmak istemiyoruz”
diyeceklerine gazete ayakta dursun, sarsılmasın diye orada
kaldılar. İcabında aylarca maaş almadan çalıştılar ama gık
çıkarmadılar. (Hıncal Uluç'un hiç “maaş almadan çalıştığı bir ay”
oldu mu acaba?)
“Acaba Sabah batıyor mu, başka gazeteye mi geçsek” diye endişe
edenlere güvence verdiler.
GÜLDÜRME BİZİ
Ne zamanki Sabah'ın patronu Dinç Bilgin gazetesinin başına döndü ve
gazeteyi tanımadığımız, bilmediğimiz bir iş adamına satacağını
açıkladı, işte o zaman VATAN'ı kuran yazarlar “Biz bilmediğimiz,
asıl işi gazetecilik olmayan, gelecekte ne tür işler yapacağı
bilinmeyen bir patronla çalışmak istemiyoruz” diyerek ayrılmaya
karar verdiler. Ki daha sonra birçok olay bu kararın haklılığını
ortaya koymuştur. Peki soruyorum şimdi; gazetecilerin, yazarların
özgür iradeleriyle geleceklerine karar verme hakları yok mudur?
Hıncal Uluç izin vermez mi, yoksa herkesi “köle” mi sanıyor?
“Sabah yaşadı, onlar gazetelerini yaşatamadılar”a gelince... Hıncal
Uluç'a “güldürme bizi” diyeceğim. Önce TMSF'den gelen kamu
imkânlarıyla, sonra iki devlet bankasının içi boşaltılarak (bak
“içini boşaltmak” burada cuk oturuyor) satıldığı ve -Başbakan'ın
damadının da yönetici olduğu- devlet gibi zengin yeni patronunun
imkânlarıyla promosyona boğulan, bunun yanında kıyaslanamayacak
sayfa sayısı, verdiği ilaveler, televizyonla reklam ve gelir
desteği ile YA-ŞA-TI-LAN ve hatta şaha kaldırılan bir gazeteyle
adil yarış mümkün müdür?
VATAN'ı kuranlar için siyasetçiler gruplar halinde destek aramak
üzere Katar Şeyhi'ne gitmedi, devlet bankasından krediler
verilmedi. Gazeteciler tarafından borçla harçla kuruldu, “parasız
dağıtılmadan”, bazı gazeteler gibi “iktidara destek amaçlı”
dağıtılmadan, başbakanlara, iktidara yağdanlık yapmadan onuruyla 6
yıl içinde Türkiye'nin en prestijli, en güvenilir 4-5 gazetesinden
biri oldu.
Peki Hıncal Uluç'a göre “adam gibi gazete” nasıl olunuyor acaba?
İktidarların sesi olarak, onlar adına “seçim propaganda broşürü”
gibi bedava dağıtılmaya filan razı olarak mı? Anlatsa da
öğrensek.
Ha bir de... “Bütün gazeteler yaşamalı” diyor. Hayır, hiç de şart
değil, sadece “iyi olan, hakkıyla kazanan, meslek ilkelerinden
sapmayan, basına neden '4. güç' dendiğini unutmayanlar”
yaşamalı.
Diğerleri sadece utandırıyorlar çünkü!
Bunca yıllık meslek geçmişine rağmen gerçekle yalanı karıştıranlar
da şaşırtıyorlar...
Acaba bu kadar olaydan sonra “hâlâ orada kalmasını anlamayanlara
açıklama bulmaya mı çalışıyor” diye düşünüyor insan!