Hilal Kaplan
Sabah
Çünkü...
15 Temmuz'dan sonra muhbirlik hastalığının hangi boyutlara ulaştığının bilinmesini istiyoruz...
Hem de bu muhbirler muhaliflerin arasından çıkmıyor...
Yıllarca Ak Parti iktidarına ve Sayın Cumhurbaşkanımıza destek verirken omuz omza mücadele etmiş meslektaşlarımızın arasından çıkıyor...
Yani...
"İslamcı Yazar" olarak tanıdıklarımız bir başka "İslamcı Yazar" kardeşini "FETÖCÜ" diyerek yargıya ihbar ediyor...
Böylesine vicdansızca bir karalamayı niçin yapmış olabileceklerine biz akıl sır erdiremiyoruz...
Siz merak edin ve sorgulayın istedik...
Evet...
Günün Köşe Yazarı Hilal Kaplan...
Çünkü feryadı yürek yakacak kadar derin ve acı...
ÇÜRÜMÜŞ RUHLARA CEVABIMDIR
Hilal KAPLAN
FETÖ'yle mücadelede suyu iftiralarıyla bulandıranlar, oklar
kendilerini göstermesin diye hedef saptıranlar var. Bu sefer kabak
gibi açıktalar ama yine de varlar.
Şahsi hesapları için bana attıkları iftiralar yetmedi, şimdi de
dört yıl önce vefat etmiş rahmetli kayınpederim Salim
Öğüt'e ve onun dul eşi kıymetli kayınvalidem Seher
Öğüt'e iftira atmaya kalktılar.
Neymiş, rahmetli kayınpederim 2010'da Mehtap TV'ye
çıkmış ve FETÖ'ye yakın sivil toplum kuruluşunda konuşma yapmış!
Neymiş, kıymetli kayınvalidem iki yıl FETÖ'ye yakın sivil toplum
kuruluşunda yöneticilik yapmış!
Cevap veriyorum çünkü iftirayı şahsıma atacak kadar bile
mert değil bu çürümüş ruhlar. Altı yıl önce komaya girip,
dört yıl önce vefat etmiş, kendi hakkını bu dünyada savunma imkânı
olmayan kayınpederime ve onun dul eşine dil uzattılar...
Merhum Salim Öğüt, kim onu tebliğe çağırsa, koşa koşa giderdi.
Tarikatlı, modernist, partili, vs. diye bakmazdı. BBP'lisine de
giderdi, Ak Parti'lisine de, MGV'lisine de. Dolayısıyla,
Cumhurbaşkanımızın Türkçe Olimpiyatları'na bizzat katıldığı
dönemlerde, FETÖ'ye yakın olan kurumlarda da konuşma yapmış olması
şaşırtıcı değil.
Kayınpederimin, Çorum Hitit Üniversitesi'ndeyken yakın olmakla
suçlandığı ve şimdi FETÖ'cü olduğu ortaya çıkan Osman
Eğri'nin Diyânet Vakfı Yayınları'ndan çıkan ona yakın
kitabı vardır.
'Alevilik Masası' âdeta kendisine teslim
edilmiştir. 2010'da komaya giren babamın, devletin bu kadar sahip
çıktığı bu şahsın 'zararlı' olduğunun tespiti
nasıl mümkündür?
İftiralarda bahsedilen bir diğer isim, sözde 'anti-
FETÖ'cü' olduğu için istifa eden kişi ise, tüm ilahiyatçı
arkadaşlarını fişleyip ihbar eden birisidir. İstenirse buna
tanıklık yapmak isteyen kayınpederimin arkadaşları da, fişleme
dosyaları da mevcuttur.
Kayınpederim de her zamanki dürüst kişiliğiyle, bu ayıbını fakülte
toplantısında yüzüne vurduğu için kendisi istifa etmek zorunda
kalmıştır.
Zaten o dönem Yeniçağ gazetesinde çıkan yazıları da, kendisinin
nasıl bir zihniyete sahip ilahiyatçı olduğu hakkında fikir
verebilir.
Merhum kayınpederimin tek bir temel derdi vardı. Mekke'deki Ümmü'l
Kur'a Üniversitesi'nde master ve doktora seviyesinde tamamladığı
usûlü'lfıkh ilminden aldığı güçle, 'tarihselcilik' denen, dini
yozlaştırdığını düşündüğü modernist akıma karşı İslâm'ı ve Kur'an'ı
muhafaza ve müdafaa etmekti.
Müellifi olduğu eserlerin büyük kısmı da 'modernist/ tarihselci'
tabir edilen ilahiyatçılara reddiyelerdi.
O'nu, İslâm'ı silikleştirip yok etmeye çalışanlarla aynı anlayışa
sahip olmakla suçlamak, Salim Öğüt'e atılan en büyük iftiralardan
birisidir.
Ebubekir Sifil Hoca'nın, vefatının ardından, Millî Gazete'deki
köşesinde, kayınpederim için yazdığı gibi, "Müslüman bir
ilim adamının omuzlarındaki yükün herhangi bir insanınkinden kat
kat fazla olduğunun idrakiyle bir uçtan bir uca dolaştı Türkiye'yi;
konferanslar verdi, sohbetler yaptı.
Ahir zaman iğvalarına karşı uyardı insanları. Sözü hiç eğip
bükmedi. Doğruyu söyledi, doğru biçimde söyledi; söyledikleriyle
çelişmeyen bir hayat yaşadı."
Velhasıl kayınpederim gibi temiz bir şahsiyetin neden FETÖ'cü
olmadığını yazmak zorunda bırakanlardan iki cihanda da davacı
olacağım.
Kayınvalidem ise, 15 Temmuz sonrası FETÖ ile ilişkisi tespit edilen
Armoni Eğitim ve Yardımlaşma Derneği'nde, 2004'te, sadece YEDİ AY
yöneticilik yapmış ve kendisi istifa ederek ayrılmıştır. Ayrılma
sebebi ise, dernekteki, şimdi FETÖ'cü olduğu netleşen isimlerle
anlaşamamasıdır.
Kendisine gazeteci süsü veren tetikçiler elbette ki bu 'yedi ay' ve
kendisinin istifa etmiş olması gibi 'ayrıntılara' yer vermeden
aşağılıklıklarının gereğini yapmışlardır. Garip olanı, bugün FETÖ
bağlantısı devlet tarafından tespit edilen Armoni'nin projesine
2015'te, İçişleri Bakanlığı'nca fon verilmiş olmasıdır. Derdi FETÖ
olan bu onayı hangi bürokratların verdiği ile uğraşır ama dediğim
gibi esas meseleleri, FETÖ ile mücadelesi ortada olan insanlara
çamur atmaktan başkası değildir.
Yine kayınvalidem, Armoni'de yaşadığı kötü tecrübenin ardından,
2005 sonunda, FETÖ kumpaslarının mağdurlarından olan Deniz Feneri
Derneği'nin Çorum'daki tek resmî temsilciliğini ve gönüllü
koordinatörlüğünü üstlenmiştir. Dernek bu vazife için normalde maaş
vermesine rağmen, hayır işi olduğu için annem bu işi tamamen
gönüllü olarak beş yıl kadar yürütmüş ve Çorum'dan taşındıkları
için bırakmıştır. Deniz Feneri Derneği'nin, FETÖ'cü kumpas davası
açıldıktan sonra dahi kayınvalidemle çalışmayı sürdürmüş olmasına
da tetikçilerin neden değinmediği ortadadır.
Eşim Suheyb Öğüt, 2 Aralık'ta, daha 17 Aralık olmadan,
herkes Pensilvanya'ya ricacı olmaya giderken, bu örgütün ipliğini
pazara çıkaran ve darbeci olduklarını ilan eden ilk yazılardan
birini yazmıştır. Bundan bir yıl önce de, 2012'de Türkçe
Olimpiyatları'nı kolonyalist zihniyetle suçlayan bir yazı kâleme
almıştır.
Ayrıca kendisi, FETÖ'nün Selam-Tevhid kumpası kapsamında dinlediği
isimlerden biridir.
Şahsımın medya arşivi herkese açıktır ve 17 Aralık'tan itibaren
kâlemimde milim sapma olmadan bu örgütle nasıl mücadele ettiğim,
hatta 'FETÖ'yle mücadelede çok merhametli
gidiliyor' dediğim için nasıl linç edildiğim
ortadadır.
Hal böyleyken, sizin bize attığınız bu çamur tutmaz ama ben sizin
nasıl bir bataklıktan türediğinizi tek tek yazacağım.
Bataklık sineklerinden başlayarak...