Hilal Kaplan

Bugünkü yazını okurken "çok üzüldüm" demeyeceğim adeta "yıkıldım" Hilal (Kaplan)...

Çünkü...

Ak Parti Hükümeti'ni dış politika, yargı, hukuk anlayışı, AB'ye tam üyelik konusundaki soğukluğu ve özgürlükleri kısıtlaması konularında eleştirsem de...

Atatürk ilke ve inkılâplarına düşman olduğu, cumhuriyeti yıkmak için fırsat kolladığı, laik sistem yerine Kuran Hukuku'nu getirecekleri kuşkularının yersiz olduğunu savundum durdum en yakınımdakilere bile...

Ama...

Bugünkü Yeni Şafak'ta başlığı altında yayımlanan yazından sonra o savunmalarımı nasıl yapabileceğim bilemiyorum...

Seninle ilgisine gelince...

Kamuoyunda (Laik, seküler, cumhuriyetçi, iktidar muhalifi) iktidar partisi ve hatta Cumhurbaşkanıyla özdeşleştirilenlerdensin de ondan...

Bak Hilâl;

Şiddet ve silah kullanmamak şartıyla şeriat devletinin kurulmasını istemek de özgürlük gereğidir…

Ya da “gereği” demek çok genelleme yapmış olmak sayılabileceği için, “ben öyle olduğuna inanıyorum” diyeyim…

Yani Hilal…

Mustafa Kemal (Atatürk) ve arkadaşlarının kurdukları cumhuriyet rejiminden ve hatta Mustafa Kemal Atatürk’ten nefret etmeye de hakkın var…

Nihayet kişisel bir duygudur nefret…

Tıpkı sevgi gibi bireyin özel özgürlük alanına girer…

Ama be Hilal…

Tam da 29 Ekim günü…

Milletin en az yarısının “Bayram” bellediği bu güzel günde yazdıkların; çok incitici…

Çok kırıcı…

Tıpkı; inanmayan birinin sevgili Hz. Muhammed Mustafa için “Diktatördü” demek küstahlığını göstermesi kadar kırıcı, incitici ve hatta aşağılayıcı…

“Kafir” diye tanımladıkları insanların kellelerini uçuran “IŞİD zihniyeti” bu Hilal…

IŞİD’çiler kendileri gibi inanmayanların kellelerini uçuruyor…

Senin bu tarzın, bu üslûbun, bu söylemin de; senin gibi düşünmeyenlerin Mustafa Kemal Atatürk’e duydukları sevgi ve saygıyı buduyor; umutlarının, inançlarını kökünü kazıyor…

Kaybettin Hilâl…

Bu kafayla bu ülkede kalıcı barışın tesisi, sizler gibi düşünmeyenlerle de kucaklaşmanız mümkün değil…