Hilal kaplan kaybetti çünkü...
Ece Temelkuran'ın eski yazılarından birini bulup çıkarmış, şehevi bir kin ve nefretle çakıyordu Hilal Kaplan...
Hilal Kaplan iyi bir İslâm aydını...
Geçtiğimiz gecelerden birinde Perihan Mağden'i konuk ediyordu...
Mağden, Kaplan'ın işine gelen açıklamaları yaptıkça Hilal Hanım coşuyor, yorum üstüne yorum attırıyordu...
Ne zaman ki Mağden, dilinin altındaki nitrogliserin şişesini çıkardı ve Kaplan'ın da içinde yer aldığı medyaya çakmaya başladı; birden yüzü asıldı Kaplan'ın...
Göz bebeklerinde az önceki ışıltının yerini yıldızsız gecelerdeki gibi karanlık bir gökyüzü karalığı aldı...
Oysa Hilal Kaplan, medyadaki "değişim" öncülerinden biri...
Ama...
O gece anladık ki, Hilal Hanım'ın "Değişim"den anladığı kendisi ve çevresini ilgilendiren değişimler...
İşlerine gelen değişimler...
Eğer başkası değişiyorsa "tüh tüh; ne ayıp!"...
Dün de değiştiğini kanıtlamak(!) için Ece Temelkuran'ın eski yazılarından birini bulup çıkarmış, şehevi bir kin ve nefretle çakıyordu Hilal Kaplan...
Hatırlayacaksınız...
Bir zamanlar da Nuray Mert'i çok severlerdi...
Ama Nuray Hoca biraz ters gitmeye başlayınca hemen arşive girip, "zaten o hiçbir zaman bizden değildi... İşte bakın bir zamanlar ne yazmış" demeye başladılar...
Oysa Nuray Hoca onlardanken(!) de o yazıları arşivdeydi..
Ama..
Nedense arşive girip çıkarmak akıllarına gelmiyordu...
Ece Temelkuran'ın arşivlerini bulup çıkarmak(!) da işte kısmet bugüne(!) imiş demek ki...
Hâsılı; Ece Temelkuran'ı asla hak etmediği şekilde küçümseyen bir tarz kullanarak eleştiri sınırlarını aşarak inciten Hilal kaplan kaybetti...
Geçtiğimiz gecelerden birinde Perihan Mağden'i konuk ediyordu...
Mağden, Kaplan'ın işine gelen açıklamaları yaptıkça Hilal Hanım coşuyor, yorum üstüne yorum attırıyordu...
Ne zaman ki Mağden, dilinin altındaki nitrogliserin şişesini çıkardı ve Kaplan'ın da içinde yer aldığı medyaya çakmaya başladı; birden yüzü asıldı Kaplan'ın...
Göz bebeklerinde az önceki ışıltının yerini yıldızsız gecelerdeki gibi karanlık bir gökyüzü karalığı aldı...
Oysa Hilal Kaplan, medyadaki "değişim" öncülerinden biri...
Ama...
O gece anladık ki, Hilal Hanım'ın "Değişim"den anladığı kendisi ve çevresini ilgilendiren değişimler...
İşlerine gelen değişimler...
Eğer başkası değişiyorsa "tüh tüh; ne ayıp!"...
Dün de değiştiğini kanıtlamak(!) için Ece Temelkuran'ın eski yazılarından birini bulup çıkarmış, şehevi bir kin ve nefretle çakıyordu Hilal Kaplan...
Hatırlayacaksınız...
Bir zamanlar da Nuray Mert'i çok severlerdi...
Ama Nuray Hoca biraz ters gitmeye başlayınca hemen arşive girip, "zaten o hiçbir zaman bizden değildi... İşte bakın bir zamanlar ne yazmış" demeye başladılar...
Oysa Nuray Hoca onlardanken(!) de o yazıları arşivdeydi..
Ama..
Nedense arşive girip çıkarmak akıllarına gelmiyordu...
Ece Temelkuran'ın arşivlerini bulup çıkarmak(!) da işte kısmet bugüne(!) imiş demek ki...
Hâsılı; Ece Temelkuran'ı asla hak etmediği şekilde küçümseyen bir tarz kullanarak eleştiri sınırlarını aşarak inciten Hilal kaplan kaybetti...