Hidayet Tuksal'dan tokat gibi başörtülü bacı yazısı

Geçen hafta ortaya çıkan bir ses kaydından Hidayet Şefkatli Tuksal'ı Star'dan Başbakan'ın kovdurduğu iddia edilmişti. Hidayet Tuksal Serbestiyet'teki köşesinden iddialara yeniden cevap verdi.

Hidayet Tuksal geçen hafta Başbakan'a ait olduğu iddia edilen bir ses kaydıyla gündeme bomba gibi düşen isimlerden biri. Mehmet Altan ve Hidayet Tuksal'ın Star'dan Başbakan tarafından kovulduğu iddialarıyla çalkalandı gündem. 

Hidayet Tuksal'ı en çok rahatsız eden ise "başörtülü bacı" edebiyatı yapılması olmuş. Star'dan kendi isteğiyle ayrıldığını defaatle söyleyen Tuksal, bu olaydan bahseden CHP lideri Kılıçdaroğlu'na da bir kaç kelam etmeyi unutmuyor.



Bacı kelimesi evdeki ana dilimde yoktu, bu yüzden sonraki zamanlarda da benimsediğim bir kullanım olmadı. Aslına bakılırsa bu kelimenin kullanıldığı ortamlarda da bulunmadım. Yani siyaseten kimsenin bacısı olmadım şimdiye kadar. Ancak geçen hafta, başbakanın başörtülü bacısı olarak zikredildiğim, tanımlandığım pekçok haber/yorum yayınlandı. Bu yorumların bazılarında, herhalde başbakanla aramızda daha yakın bir bağ tesis edebilme ve buradan da katlanmış bir mağduriyet üretebilme ihtiyacıyla AK Parti’nin kurucularından biri olduğum yazıldı satır aralarında. Hayır, ne AK Parti’nin, ne de başka herhangi bir partinin kurucularından değilim, üyesi değilim.

Star gazetesine o zamanlar gazetenin genel yayın yönetmeni olan Mustafa Karaalioğlu’nun davetiyle başlamıştım. Karaalioğlu telefonda, gazetelerinde yazmamı istediğini ama az para verebileceklerini söylemişti. Düşünmek için biraz izin istedim, kaç para ödeyeceklerini sormadım bile. Zira “ekmek parası” derdi çekmiyordum çok şükür. Hatta kendisi bayağı iyi bir ücretle yazan bir arkadaşımla konuştuğumda, bana pazarlık etmemi ve iyi bir ücret istemem gerektiğini söylemişti. Ben de ona şöyle demiştim: “Daha önce hiç köşe yazarlığı yapmadım, dolayısıyla acemiyim, bu işi nasıl yapacağımı, ne kadar sürdürebileceğimi bilmiyorum. Ayrıca bu işe bağlanmak istemiyorum, kafama estiği anda bırakabilme özgürlüğümü koruyabilmek için pazarlık etmeyeceğim.”

**** 

Star’da yazdığım süre boyunca, Mustafa beyle telefonda ya da yüz yüze muhatap olmuşluğumuz yedi sekizi geçmez, ayrılma kararımı da telefonda konuşmuştuk. E madem her şeyin tapesi var, bunun da vardır mutlaka. Çıkarsınlar ortaya o zaman, Star’dan kovulmuş muyum yoksa istediğim zaman tekrar yazmak üzere ayrılmış mıyım, orijinal konuşmadan dinletsinler millete… Karaalioğlu’nu illa bir gazetecilik dersine konu edeceklerse, bu kadar baskıya rağmen bana hiçbir şey aksettirmeyen, özgürlüğüme müdahale etmeyen tutumuyla konu edebilirler, ama işlerine gelmez. Gazeteye tekrar dönmek istediğimde kabul etmemesi, baskılara dayanma konusundaki sınırını göstermiş olsa da, bu, gazeteden beni kovmadığı gerçeğini değiştirmez.

Bu arada, başbakana çattığımda bana “Hz. Ayşe” gibi payeler veren kimi gazeteciler, kovulduğum yolundaki iddialarında çeşitli tevillerle ısrar ediyorlar ve gerçeklerin tamamını söylemediğimi ima etmeye çalışıyorlar. Kusura bakmasınlar ama onlar “hakikatin” peşinde değiller; sadece araçsallaştırabilecekleri, ajitasyonlarına konu edebilecekleri özellikte bir “malzemenin” peşindeler.

Ayrıca bir çift lafım da CHP Genel Başkanı’na olacak. Kılıçdaroğlu, bu ülkede yaşanan başörtü zulmünün binlerce kadını işlerinden ve okullarından ettiği günlerde, genel başkanı olduğu partinin günahkâr suç ortaklığını hiç hatırlamadan, bunun için bizlerden özür dilemeden, helallik almadan “ekmeğinden edilen başörtülü bacı” edebiyatı yapamaz! Yapmaya kalkıştığında inandırıcı olamaz, çünkü hafızamızı kaybetmedik, her şeyi hatırlıyoruz. Başörtüsü yasaklarının nasıl sükut suikastıyla karşılandığını, bu sorunu çözme babında edilen iki kelamın nasıl parti kapatma gerekçesi haline getirildiğini, bu yasaklardan bahsetmenin nasıl başörtüsünü siyasete alet etme suçlaması olarak dillendirildiğini unutmadık! Bu yüzden Sayın Kılıçdaroğlu, “başörtülü bacı” lafını ağzınıza alma desturuna henüz sahip değilsiniz, hatırlatayım dedim.